Yargı Reform Strateji Belgesiyle ilgili olarak da Çankaya'da düzenlenen kabine toplantısında kabine üyelerine, cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yargı reform strateji belgesinin öne çıkan hususlarını arz ettiklerini, hatırlatan Tunç, “Çalışmalarımız son aşamada. Belge, Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuyla paylaşıldıktan sonra oradaki hedefleri tek tek hayata geçirmenin gayreti içerisinde olacağız. Orada yeni düzenleme olarak tabii yargı reform strateji belgemizin ilk üç aylık, bir yıllık, altı aylık, bir yıllık ve dört yıllık hedefleri olacak. Bu hedeflerden ilki ceza adaleti sistemiyle ilgili olacak. Özellikle ceza adaletinin hem soruşturma kısmının daha etkin hale getirilmesi, kovuşturma sürecinin etkinliği ve daha hızlı bir şekilde sonuçlandırılması ve infaz aşamasının da suçluyu ıslah edecek şekilde olması ve toplumu suçtan korunması. Aslında ceza adaletinin genel amacı toplumu suçtan korumaktır. Suçu önlemektir, suçluyu ıslah etmektir. Dolayısıyla buna yönelik bir paketimiz olacak. Yargı reformu strateji belgemizin ilk hedefi ceza adaleti sistemine yönelik düzenlemeler olacak. Burada özellikle hem denetimli serbestlikten kaynaklanan problemleri giderecek. Hem tutuklama tedbiriyle ilgili olarak ceza mahkemesi kanunumuzda yapılacak olan değişiklikleri itibar edecek. Hem de bazı suçlar bakımından özellikle toplumun huzur ve sükunu bozmaya yönelik suçlar, trafik güvenliğini ihlale yönelik, ruhsatsız silahlara yönelik ve bunların özellikle silahların meşgul mahallelerde kullanılması, düğünlerde, nişanlarda kullanılan bu silahlar nedeniyle birtakım mağduriyetlere neden olunmasına yol açan hususları ortadan kaldıracak. Cezalarla ilgili olarak kuru sıkı da buna dahil. Tüm bunları içine alan kapsamlı bir çalışma. Tabii bu çalışma biz taslak çalışmalarımızı milletvekillerimizin takdirlerine arz edeceğiz ve o çalışmaya bizim bakanlık yetkililerimiz teknik destekleri verecekler ve milletvekillerimizin takdirleriyle inşallah yargı reform strateji belgemizin ilk paketi ceza adaleti sistemine yönelik olacak” diye konuştu.


“Tamamen kanuna uygun ve Cumhurbaşkanımızın yetkisinden kaynaklanan bir atama söz konusu “

SPK üyeliğine Elif Gülşah Gürlek' atanmasına ilişkin soruya cevap veren Tunç, “Cumhurbaşkanımızın bir yetkisi kanundan kaynaklanan bir yetki sermaye piyasası kurulu üyeliklerine nasıl atanılacağı belli. Mevzuatımıza uygun yapılmış olan bir atamayı farklı şekilde yorumlamak doğru olmaz. Burada tamamen kanuna uygun ve Cumhurbaşkanımızın yetkisinden kaynaklanan bir atama söz konusu” dedi.

“Baz kayıtlarının tespiti ve sonrasında daraltılmış baz kayıtlarıyla ilgili tespitler oldu”

Bir gazetecinin “Narin davasında da ilk duruşma yapıldı ve 26 Aralık'a ertelendi bir sonraki duruşma. Aile fertlerinden herhangi bir itiraf gelmedi. Duruşmayı nasıl değerlendirirsiniz?” sorusuna Tunç, “Etrafta özellikle teknik çalışmalar yapılarak araçlardan elde edilen kimyasal bulgular, DNA, biyolojik bulgular, tüm bunlar hepsi soruşturma kapsamında değerlendirildi. Tespit edilen kamera görüntüleri incelendi. Bunların bir kısmı TÜBİTAK'a gönderildi ve incelemeler yapıldı. Bilirkişiler tayin edildi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığımız ve koordinasyonu yürüten başsavcı vekillerimiz yoğun ve titiz bir çalışma gösterdiler. Jandarmamız, kolluk görevlerimiz, adli kolluğumuz bu konuda yoğun bir çalışma gösterdi ve özellikle HTS kayıtlarından yola çıkarak baz kayıtlarının tespiti ve sonrasında daraltılmış baz kayıtlarıyla ilgili tespitler oldu” cevabını verdi.

“Mahkeme bütün delilleri değerlendirecek”

Daraltılmış baz kayıtlarıyla ilgili teknik çalışma belki ilk kez bu soruşturma vesilesiyle gündeme geldiğini bildiren Tunç, “Daraltılmış baz çakışması gerçekten çok önemli bir delil. Bu konuda tabii değerlendirmeyi yapacak olan mahkeme. Mahkeme bütün delilleri değerlendirecek. Daraltılmış baz çakışmasıyla bu usulün nasıl gerçekleştiği, bu teknik çalışmanın nasıl yapıldığıyla ilgili raporlar hem dosyada mevcut. Bundan sonra da yine son duruşmada da bir ek karar alınarak daraltılmış baz çakışmalarıyla ilgili teknik raporla alakalı hakimin ve mahkeme heyetinin tereddüt ettiği hususlarla alakalı da yine bir kişiden ek raporlar istendi ve beyanlar doğrultusunda gerek tanık beyanları gerek şüphelilerin, tanıkların beyanları hepsi mahkeme tarafından değerlendirilecek hususlar. Biz burada devam eden bir yargılama süreci söz konusu. Adalet Bakanı olarak biz tabii ki suçluluk ispat edilinceye kadar mahkeme karar verinceye kadar ve o karar kesinleşinceye kadar masumiyet karinesi vardı. Dolayısıyla şu suçludur, bu suçsuzdur dememiz söz konusu olamaz. Burada tutuklu devam eden bir dosya var. Bir dava süreci var ve hunharca işlenen bir cinayet var. Bu cinayeti kimler işlemişse yargı bundan hesap soracak dedik. Bu konuda adli soruşturma titiz bir şekilde devam ediyor dedik” şeklinde konuştu.

“Dava sürecini hep beraber takip edeceğiz”

Narin soruşturması başladığında maalesef kamuoyunda farklı değerlendirmeler de yapıldığını aktaran Tunç, “Gösteriler yapılmaya başlandı. Bunun üstü kapatılıyor şeklinde bir takım manipülasyonlar da yapıldı. Yürüyüşler yapılmaya başlandı. Konuyu farklı boyutlara konuyu farklı siyasi boyutlara çekmek isteyenler de oldu. Ama biz burada narin kızımızın hakkını hukukunu bu devlet korur ve onu katledenlerden hesap sorar dedik. Bundan hiç tereddüdünüz olmasın dedik. Bu kapsamda da titiz bir çalışma neticesinde dava açıldı. Dava sürecini hep beraber takip edeceğiz. Alınan ara kararlar var. Ve bu kararlar neticesinde yirmi altı Aralık'ta duruşma gerçekleştirilecek ve 26 Aralık'ta da toplanan deliller yine 26 Aralık'a kadar mahkeme heyetinin istediği bir takım deliller de var. Hastane kayıtları var ve bu anlamda özellikle gelecek olan ek raporlarla beraber mahkeme heyeti bir değerlendirme yapacaktır. Tüm kamuoyu şunu gördü. Türk yargı sisteminde nasıl hakim ve savcılarımızın titiz bir şekilde olayları aydınlatmaya yönelik maddi gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik suçluları ortaya çıkarmaya yönelik nasıl bir çalışma içerisinde olduklarını hep beraber bu dava vesilesiyle de kamuoyu görmüş oldu” ifadelerini kullandı.

“25 bin hakim ve savcımız yılda 12 milyondan fazla dosyada karar veriyor”

25 bin hakim ve savcının olduğunu bilgisini veren Tunç, “Türkiye'nin her yerinde her gün duruşmalar gerçekleşiyor. 25 bin hakim ve savcımız yılda 12 milyondan fazla dosyada karar veriyor. Burada özellikle sizlerden basınımızdan şunu istihdam ediyoruz. On iki milyon kararın verildiği bir yargı sistemi içerisinde dünyanın neresinde olursa olsun mutlaka hatalı kararlar elbette ki olabiliyor. Bunu biz davası için söylemiyoruz. Genel olarak söylüyorum. Bu hatalı kararların itiraz, istinaf ve temyiz sürecinde düzeltilme imkanları var. Zaten yargı sistemi içerisinde bu hatalı kararların düzeltileceği yol belli. Maalesef bazı kararlardan özellikle soruşturma aşamasındaki bazı olaylardan yola çıkarak kişilerin suçluluğu kanıtlanmadan, ispatlanmadan daha soruşturma aşamasında sosyal medya yoluyla, sosyal medyadan konvansiyonel medyaya geçerek bir takım haberler yayılarak masumiyet karineleri de ihlal ediliyor. Lekelenmeme hakkı bir anayasal hak, bir insan hakkı. Dolayısıyla biz lekelenmeme hakkına önem veriyoruz. Bu konuda özellikle soruşturmaya yer olmadığına dair karar verme imkanını da hukuk sistemimizde biz kazandırdık” ifadelerini kullandı.

“Gerçekleşen gözaltılar neticesinde kişiler kendilerini savunacaktır”

Bir gazetecinin “Mehmet Ali Erbil ve Serdar Ortak yasa dışı bahis gerekçesiyle gözaltına alındı. Yasa dışı bahisle ilgili gözaltılar da gelecek mi?” sorusuna Tunç “Bütün soruşturmaları, davaları böyle tek tek değerlendirmemiz çok uygun değil. O nedenle burada yargının başlatmış olduğu bir soruşturma var. Yasa dışı bahis iddiasıyla ilgili gerçekleşen gözaltılar neticesinde kişiler kendilerini savunacaktır. Eğer bir suç varsa ortada kuvvetli suç şüphesi onun da elbette ki gereği yapılır” dedi.

“Kayyum tartışmasıyla ilgili olarak maalesef bazı siyasilerimiz yanlış yorumlar yapıyorlar”

Kayyum tartışmalarına ilişkin soruya cevap veren Tunç, “Kayyum tartışmasıyla ilgili olarak maalesef bazı siyasilerimiz yanlış yorumlar yapıyorlar. Hatta burada özellikle yargı süreçleri devam eden davalar ve soruşturmalarla ilgili olarak da yargı mensuplarımıza cumhuriyet savcılarımıza yönelik haksız ve hadsiz eleştirilerde bulunan bunları kabul etmek mümkün değil. Burada özellikle şunu ifade edelim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Hukuk devleti suç işlenmesine müsamaha göstermez. Dolayısıyla hukuk devletinde tarafsız ve bağımsız yargı eğer bir kuvvetli suç şüphesi varsa elbette ki soruşturur. Bu adi suçlar bakımından da böyledir. Terör suçları bakımından da böyledir. Özellikle son günlerde tartışılan belediye başkanlarının görevden el çektirilip geçici olarak yerlerine görevlendirme yapılmasıyla ilgili husus hakkında soruşturma yapılan ya da hakkında kovuşturma yapılan ya da hakkında hüküm verilen tüm bu yerel yöneticilerle ilgili uygulamanın nasıl yapılacağı bizim hukuk sistemimizde belli. Anayasamızın 127. maddesi İçişleri Bakanlığı'na bir yetki veriyor. Eğer bir suç soruşturması söz konusu olursa kovuşturma söz konusu olursa bir suç işlenmesi söz konusu olursa o yerel yöneticinin görevden geçici olarak uzaklaştırılabileceğine yönelik anayasamızda bir hüküm var. Bu hüküm doğrultusunda da Belediye Kanunu'nun 45. 46. 47. maddelerinde bir düzenleme var. Burada 45. maddede yapılan düzenlemeyle hakkında terörle ilgili bir soruşturma açılan bir belediye başkanı varsa bu konuda İçişleri Bakanlığı soruşturma aşamasında geçici olarak görevden alabilir şeklinde bir yetki var. Bunu kanun bu yetkiyi vermiş ve hakkında soruşturma açılan ya da hakkında kovuşturması devam eden ya da hakkında temiz sürecinde de devam edebilir. Tüm bunlarla ilgili dosya kapsamıyla ilgili işlenen suçla ilgili değerlendirmeyi yapacak olan bu Anayasanın 127 ve Belediye Kanunun 45. maddesinden aldığı yetkiyle İçişleri Bakanlığı bu yetkisini kullanabilir. Kanundan kaynaklanan bir yetki” şeklinde cevap verdi.

“Tamamen hukuk sistemimiz içerisinde gerçekleşen bir durum söz konusu”

Yerel yöneticiler, belediye başkanları milletten aldıkları yetkiyi millete hizmet olarak kullanmak zorunda olduklarını vurgulayan Tunç, “Milletten topladıkları parayı merkezi hükümetten aldıkları kaynakları millete hizmet olarak akıtmak durumundalar. Onları millet kendilerine, belediyelerine, şehirlerine hizmet etsin diye seçiyor. Ama siz bu yetkiyi alıp kötüye kullanırsanız eğer siz bu yetkiyi terör örgütlerine destek ya da onların propagandasına yönelik bir çaba içerisinde, fiil içerisinde kullanırsanız o zaman hukuk devletinde işte bu anayasanın 127. 45. maddelerinden kaynaklanan yetkiler kullanılır. Kimse de bu yetkileri İçişleri Bakanlığı niye kullandı diyemez. Çünkü o yetki kanundan, anayasadan kaynaklanıyor. Yargının başlatmış olduğu bir soruşturma söz konusu. Bu soruşturma başladığında İçişleri Bakanlığı'nın yetkisi var mı? Mevzuatımıza göre var. Dolayısıyla tamamen hukuk sistemimiz içerisinde gerçekleşen bir durum söz konusu” dedi.

20 bin öğretmen adayı için tercih süreci bugün sona erecek 20 bin öğretmen adayı için tercih süreci bugün sona erecek

“Bu başkanlığın düşmesi değil, geçici olarak görevden uzaklaştırmadır ve yerine de geçici görevlendirmedir”

Belediye başkanı seçilmeden önce ve seçildikten sonra açılan soruşturmaların olduğunu ifade Tunç, “Bu kişi aday olurken YSK adaylığı nasıl kabul etti? Şeklindeki değerlendirmeyi sürekli tartışıyoruz. Televizyon programlarında da bu sürekli eleştiriliyor. Madem böyle bir durum vardı o zaman YSK, adaylığını kabul etmeseydi şeklinde bir takım değerlendirmeler yapılıyor. Burada YSK adaylığı kabul ederken kesinleşmiş hüküm varsa zaten adaylığı kabul etmez ama devam eden bir soruşturma, hakkında devam eden bir dava varsa bu durumda YSK sabıka kaydına bakar. Dolayısıyla o süreçte YSK'nın adaylığı reddetme gibi bir yetkisi söz konusu değil. Bu geçici görevlendirme yetkisi, sonradan görevden alma ve yerine başka birini görevlendirme yetkisi tamamen başlayan soruşturmalar ve devam eden davalarla ilgilidir. Dolayısıyla kesinleşmiş bir hüküm olduğunda zaten başkanlık düşer. Kesinleşen bir ceza nedeniyle eğer başkanlık düşüyorsa o zaman meclis üyeleri arasından seçilir ama burada kesinleşen bir yargı süreci yok. Soruşturma var, kovuşturma var, temyiz süreci var. Dolayısıyla bu bir başkanlığın düşmesi değil, geçici olarak görevden uzaklaştırmadır ve yerine de geçici görevlendirmedir. O nedenle bizim hukuk sistemimiz içerisinde söz konusu olan bir uygulamadır” diye konuştu.

Kaynak: İHA