Bu Devlet Başka Devlet!
Ansiklopedi ve sözlüğe açıp baktığınızda “DEVLET” deyince akla ne gelmesi gerektiğini uzun uzun tanımlar ve yazar.
Literatüre giren devlet tanımını, Vikipedi özgür ansiklopedi: “Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır” diye vermiş.
Biz bu tanımı, altını çizerek Alalım ve kendi içimizde yeşeren, büyüyen, gelişen devleti de yeri gelince altını fosforlu kalemle çizerek paylaşalım.
Demek ki Devlet deyince aklımıza ilk gelen şey ”TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ” ve “MİLLET” kavramı olmalıymış!
Bu iki kavram bir arada olmazsa devlet tüzel varlığı inkişaf etmez devletten de söz etmek mümkün olmazmış.
Siyasi iktidar, bürokrasi ve bürokrasi tanımı içinde yer alan her kademede ki makam ve mevki gelip geçicidir.
Devlet çarkının işlemesi için hiyerarşik düzen içinde yer alan odacıdan, Cumhurbaşkanına kadar uzanan zincirin her halkası, bisiklet pedalındaki dişli ve halka hükmündedir. Pedal dişliyi, zinciri tekerleklere güç verir.
Yönetim biçim ve şekli olarak demokrasiyi benimsemiş devletlerde hükümet devletin bir parçası olmakla birlikte devletin kendisi değildir.
Yazı girişinde kendi içimizde yeşeren devletten söz etmiş, yeri gelince altını çizeceğimi vurgulamıştım. Şimdi o fidanı yerine dikmenin tam da zamanı. Sulayıp yetiştirmekse size düşecek.
Milletin gözünde Devlet bir baba bir annedir. Dahası “Devlet” bir aile, millet ailenin vazgeçilmez bireyleri…
Aile bireylerinin tırnağına taş değse, ayağına diken batsa Devlet’in yüreği sızlamaz mı? Devlet, gerçek baba ve gerçek ana ise hem yüreği hem de burnunun direği sızlar.
İnternetten Radikal gazetesini okurken köşe yazarı Yekta Kopanın, “Devlet nedir” Başlığı ile 22 Temmuz’da yayınladığı makale gözüme takıldı, okudum!
Yekta Kopan, “Devlet, oyuncaklarınızı parçalayıp çocukluğumuzu öldüren bir makine. Devlet, üstünüze örtülen gazete kâğıdı. Devlet, gözünüzün ışığını söndüren iktidar hırsı. Diye tanımlayarak hicvetmiş!
Mevcut düşük kabineyi “Devlet” tanımı içine alarak, Suruç katliamında hayatını kaybeden gençlerden özür dilemiş.
Bunları okuyunca, içimi kemiren beynimi kurcalayan bir soru takıldı aklıma! Sorsam bir türlü sormasam başka türlü yorumlanacak en iyisi sormalıyım.
Cumhuriyete sahip çıkmayan, millet kavramını, etnik kökene göre tanımlayan çoğunluğu kaybetmiş, teröre pirim vermiş iktidara; devlet tanımlaması içinde yer verilmeli mi?
Bu soruya elbette evet diyen de hayır diyen de olacak. Bize göre Kopanın tanımladığı ve hicvettiği devlet Türkiye Cumhuriyeti devleti değil ki!
Şu anda yaşananlarla devlet tanımı bire bir asla örtüşmez.
Devlet yeri geldiğinde demirden bir yumruk, yer ve zemini hazır olduğunda sımsıcak bir kucak, başını yaslayacağın müşfik bir omuz olmalı.
Bayramdan sonra yaşanan acı olaylar Devlet’in zaafı değil, iktidarın bitmişliği, dış politikanın iflası diye okunmalı.
Devlete asla mal edilmemeli.
Bizim Vatanımız bir başkadır. Altından ırmaklar akar, sınırlarını denizler çizer, dağlarında kekik biter, keklikler öter.
Anadolu toprağı tıpkı yüce kitabımız Kur’an da tanımlandığı gibi her bölgesi altından ırmaklar akan bir cennettir.
Bizim milletimiz kadirşinas bir millettir. İhanet odaklarının eli uzanmasa ne terör yeşerir toprağında ne hain barınır dağ ve ovasında.
Türkiye talihsiz bir dönem yaşıyor, sıkı bir imtihana tabi tutuluyor. Elbette bu dönemi de atlatacak, zor sınavın hakkından da gelecek, altından kalkacak.
Aziz Türk milleti ne badireler gördü ve atlattı. Nice deli sultanlar hünkârım diye sahip çıktı. İbrahimlere, Mustafalara katlandı.
Irmakları doğduğu kaynağa akıtmak isteyen hiç kimse doğanın yasalarını değiştirmeyi başaramadı.
Su her zaman kendi mecrasında aktı her zaman denizle buluşup kucaklaştı.
Bu devleti içeriden ve dışarıda yok etmek isteyen nice bedbahtlar olduğunu, hepimiz biliyoruz. Mustafa Kemal Atatürk Diyor ki “Türkiye Cumhuriyeti İlelebet Payidar olacaktır” Başka söze ne hacet! O demişse akan sular dalgalansa da durulur.
Arşivden