Manisa’nın deprem riski taşıyan illerin başında geldiğine dikkat çeken Bülent Bayraktar, “Manisa fayı, 15 ve 25 kilometre uzunluktaki iki bölümden oluşup toplamda 40 kilometre uzunluğa sahiptir. Bu fayın batı segmenti, Manisa ilinin ekonomisi için kritik öneme sahip sanayi bölgelerinden geçmektedir. Fayın, yaklaşık 7 büyüklüğüne kadar deprem üretebilme potansiyeli var. Manisa'dan Sarıgöl'e kadar uzanan Gediz Grabeni de 7.6 büyüklüğüne kadar deprem üretebilir” uyarısında bulundu.
Türkiye’yi derinden sarsan ve ‘Asrın Felaketi olarak nitelendirilen 6 Şubat 2023 depremlerinin üzerinden tam iki yıl geçti. Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler 11 ilde yıkıma neden olmuş, 50 binden fazla vatandaşın hayatını kaybetmesine yol açmıştı. Bu büyük felaketin ardından bölgede 57 binden fazla artçı sarsıntı meydana gelirken, Türkiye bir kez daha deprem gerçeğiyle yüzleşti. Ancak son günlerde özellikle Ege Denizi’nde meydana gelen sarsıntılar, yeni bir endişeye neden oluyor. Son bir haftada bölgede 600’den fazla deprem kaydedilirken, bu hareketlilik özellikle Yunanistan’da tedirginlik yarattı. Yunanistan, olası büyük bir depreme karşı çeşitli tedbirler alırken, Türkiye’de ise benzer önlemlerin alınıp alınmadığı konusunda belirsizlik sürüyor. Uzmanlar, Ege Bölgesi'ndeki fay hatlarının uzun süredir stres biriktirdiğine dikkat çekiyor. Özellikle Manisa, Türkiye’nin deprem riski yüksek illeri arasında yer alıyor. Manisa’dan geçen fay hatlarının 7 büyüklüğüne ulaşabilecek depremler üretebileceği belirtiliyor. Kentin, Gediz Grabeni’ne yakınlığı nedeniyle risk altında olduğu vurgulanıyor. Manisa ve çevresinde büyük bir depremin kaçınılmaz olduğunu ifade edilirken, yapı stokunun güçlendirilmesi ve acil eylem planlarının hazırlanması gerektiği belirtiliyor. Yunanistan’ın, Ege Denizi’ndeki sismik hareketlilik sonrası acil önlem planlarını devreye aldığı belirtilirken, Türkiye’de de benzer adımların atılması gerektiği vurgulanıyor. Uzmanlar, Türkiye’nin aktif fay hatları üzerinde bulunduğunu hatırlatarak, olası bir depreme karşı hazırlıklı olunması gerektiğini ifade ediyor.
Tedbir alınması isteniyor
Manisa’da yaşayan vatandaşlar, yetkililerin bu konuda daha hızlı ve etkin önlemler almasını istiyor. Türkiye’nin 6 Şubat depremlerinden ders çıkarması gerektiğini belirten uzmanlar, ancak bu şekilde olası büyük depremlerin yıkıcı etkilerinin en aza indirilebileceğini dile getiriyor. Deprem riskinin her an var olduğu gerçeği göz önüne alındığında, Manisa ve diğer riskli bölgelerde alınacak tedbirler hayati önem taşıyor. Yetkililerin, bilim insanlarının uyarılarını dikkate alarak harekete geçmesi bekleniyor. Jeoloji Mühendisleri Odası Manisa İl Temsilcisi Jeoloji Mühendisi Bülent Bayraktar, konu ile ilgili Meydan Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulundu.
İklim değişikliğine neden olacak!
Jeoloji Mühendisleri Odası Manisa İl Temsilcisi Jeoloji Mühendisi Bülent Bayraktar, Ege Denizi’nde oluşan depremler hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Bayraktar, “Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki Santorini Adasının kuzey doğusunda gittikçe artarak devam eden büyüklüğü 1,8 ile 5,2 arasında ölçülen depremler ülkemizde tedirginlik yaratmaktadır. Aynı bölgede 2011 ile 2012 yılları arasında benzer bir sismik aktivite yaşanmış ve herhangi bir volkanik patlamaya neden olmamıştır. Depremlerin volkanik kökenli mi veya tektonik mi olduğu elimizdeki veriler doğrultusunda henüz belirlenememiştir. Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından yapılan açıklamalarda Ege Denizi’ndeki depremlerin volkanik aktivite başlangıcına işaret edebileceğini belirterek, bu bölgedeki denizaltı faylarının 7’den büyük deprem üretmesi durumunda Kuşadası, Bodrum ve Datça kıyılarında tsunami riski oluşabileceği ve bu bölgeler için acil önlemler alınması gerektiği vurgulanmıştır. Bu fay sistemlerinin Türkiye kıyılarına uzaklığı 150-200 kilometre olmasından dolayı Türkiye’nin bu depremlerden etkilenme derecesi düşüktür. Ancak volkan patlaması durumunda deprem büyüklüğü oldukça artacak ve Ege kıyısındaki yerleşim alanlarını deprem dalgaları etkileyecektir. Özellikle Alüvyon araziler üzerine inşa edilen yapılar oldukça fazla etkilenecektir. Ayrıca volkan patlaması olması sonucunda atmosfere çok yoğun bir gaz ve uçucu madde karışacak ve bu olay iklim değişikliklerine dahi neden olacaktır” diye konuştu.
Manisa risk haritasında başta geliyor
Manisa’nın Türkiye Deprem Tehlikesi Haritasında 1’inci Derece Deprem Bölgesinde yer aldığını belirten Bülent Bayraktar, “Deprem bölgesi haritaları hazırlanırken yakın çevredeki fayların yoğunluğu, fay özellikleri ve geçmiş tarihte gerçekleşen depremler dikkate alınarak oluşturulmaktadır. Bu nedenle Manisa’nın deprem riski çok yüksek olan bir ilimiz olarak işaretlenmiş olması mevcut tüm olumsuzlukların bir arada olduğunu göstermektedir. Bu durumun uzun yıllardır bilinmesi, bu doğrultuda yapılaşmaya gidilmesi ve birçok bilimsel çalışmaların ışığında gidilecek yol bellidir. Ancak Türkiye bu gerçeği 17 Ağustos 1999 Gölcük depremlerinde görebilmiştir. Bu tarihten itibaren bilinçlenmeye başlamış ancak çok yavaş ilerleyerek bu güne gelinmiştir. Kontrol mekanizmasının oluşması ve yapı denetim sisteminin uygulanması ancak 2010 yılında başlamış fakat eksikliğin giderilerek doğruların bulunması çok yakın bir zamana kadar sürmüştür. Manisa merkez ilçelerinin yapılaşma tarihleri oldukça eskidir. Bu tür binaların yapı kaliteleri günümüz teknolojisinden çok uzakta olmasından dolayı depreme dayanıksız binalardır. Binalarda kullanılan yapı elemanlarının bir ömrü vardır. Eski binalar görevini tamamlamıştır ve yıkılması gereklidir. Günümüz teknolojisinde yapı denetim ve imar yönetmeliklerine uygun yapılan binalar depreme dayanıklı binalardır. Diğer binalar depreme dayanamaz. Bu binaların yenilenmesinin ekonomik boyutunu herkes biliyor vatandaş çaresiz” şeklinde konuştu.
Manisa merkezde 34 yılda 74 bin deprem oldu
Manisa’dan bulunan fay hatlarının 7 büyüklüğünde bir deprem üretebilme potansiyelinin olduğunu açıklayan Bayraktar, “Manisa Celal Bayar Üniversitesi tarafından hazırlanan ‘Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Manisa Coğrafyası ve Depremsellik’ başlıklı raporda, Manisa’dan geçen fayların tarihsel hareketliliğiyle ilgili önemli veriler paylaşılmıştı. Manisa ve çevresi, Türkiye'nin 3 büyük fay hattından biri olan Batı Anadolu Fay Kuşağı üzerinde bulunduğu için sık sık depremlerden etkilenen bir bölge olduğu tespit edilmiş ve ilgili kurumlara ayrıntılı raporlar sunulmuştu. Manisa fayı, 15 ve 25 kilometre uzunluktaki iki bölümden oluşup toplamda 40 kilometre uzunluğa sahiptir. Bu fayın batı segmenti, Manisa ilinin ekonomisi için kritik öneme sahip sanayi bölgelerinden geçmektedir. Fayın, yaklaşık 7 büyüklüğüne kadar deprem üretebilme potansiyeli bulunmaktadır. Ayrıca, Manisa'dan Sarıgöl'e kadar uzanan Gediz Grabeni Fay Sistemi'nin de 7.6 büyüklüğüne kadar deprem üretebilecek potansiyele sahip olduğu belirlenmiştir. Tarihsel dönemde 1900 öncesi milattan sonra 17 yılında gerçekleşmiş, Manisa merkezli olan ve büyüklüğü 7.4 olarak tahmin edilen ve 13 antik kentin yıkımına sebep olan deprem Manisa ilinde gerçekleşen en büyük deprem olarak literatüre geçmiştir. Aletsel Dönemde 1900 sonrası Manisa’da meydana gelen en önemli depremler ise; 18 Kasım 1919 yılında gerçekleşen, büyüklüğü 6.9 olarak ölçülen Soma ve 28 Mart 1969 yılında gerçekleşen, büyüklüğü ise 6.5 olarak ölçülen Alaşehir-Sarıgöl depremleridir. 1990’dan 2024’e kadar ise Manisa ilinde yaklaşık 74 bin deprem gerçekleşmiştir” ifadelerini kullandı.
"Manisa'da tedirginlik yaratıyor"
Manisa ve çevresinde son büyük depremin 178 yıl önce gerçekleştiğini dile getiren Bülent Bayraktar, “Manisa ilinin ve yakın çevresinde son büyük depremin 178 yıl önce meydana gelmesi tedirginlik yaratmaktadır. Ülkemiz tüm gelişmiş dünya ülkelerinde olduğu gibi afet sonrası müdahale ve iyileştirmeye odaklanan yapıdan bir an önce kurtularak afet öncesi tehlike ve risklerinin azaltılması konusuna odaklanmalıdır. Manisa ilimiz, Türkiye Deprem Tehlikesi Haritasında 1. Derece Deprem Bölgesi’nde yer almaktadır. Deprem bölgesi haritaları hazırlanırken yakın çevredeki fayların yoğunluğu, fay özellikleri ve geçmiş tarihte gerçekleşen depremler dikkate alınarak oluşturulmaktadır. Bu nedenle Manisa’nın deprem riski çok yüksek olan bir ilimiz olarak işaretlenmiş olması mevcut tüm olumsuzlukların bir arada olduğunu göstermektedir. Bu durumun uzun yıllardır bilinmesi, bu doğrultuda yapılaşmaya gidilmesi ve birçok bilimsel çalışmaların ışığında gidilecek yol bellidir. Ancak Türkiye bu gerçeği 17 Ağustos 1999 Gölcük depremlerinde görebilmiştir. Bu tarihten itibaren bilinçlenmeye başlamış ancak çok yavaş ilerleyerek bugüne gelinmiştir. Kontrol mekanizmasının oluşması ve yapı denetim sisteminin uygulanması ancak 2010 yılında başlamış fakat eksiklerin giderilerek doğruların bulunması çok yakın bir zamana kadar sürmüştür. Manisa merkez ilçelerinin yapılaşma tarihleri oldukça eskidir. Bu tür binaların yapı kaliteleri günümüz teknolojisinden çok uzakta olmasından dolayı depreme dayanıksız binalardır. Binalarda kullanılan yapı elemanlarının bir ömrü vardır. Eski binalar görevini tamamlamıştır ve yıkılması gereklidir. Günümüz teknolojisinde yapı denetim ve imar yönetmeliklerine uygun yapılan binalar depreme dayanıklı binalardır. Diğer binalar Depreme dayanamaz. Bu binaların yenilenmesinin ekonomik boyutunu herkes biliyor vatandaş çaresiz. Ülkemiz tüm gelişmiş dünya ülkelerinde olduğu gibi afet sonrası müdahale ve iyileştirmeye odaklanan yapıdan bir an önce kurtularak afet öncesi tehlike ve risklerinin azaltılması konusuna odaklanmalıdır” açıklamasında bulundu.
Bölgede 57 bini aşkın deprem oldu
6 Şubat 2023 tarihinde 7.8 büyüklüğünde Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgede iki yılda 57 bin depremin olduğunu dile getiren Bayraktar, “6 Şubat 2023 tarihinde saat 04.17’de 7.8 büyüklüğünde, dış merkez üssü Pazarcık olan bir deprem, yaklaşık 9 saat sonra 7.6 büyüklüğünde dış merkez üssü Ekinözü olan ikinci bir depremin ardından 20 Şubat 2023 tarihinde Hatay’ın Defne ilçesinde 6.4 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Birbirini izleyen bu büyük depremlerin üzerinden geçen iki yıl boyunca bölgede farklı büyüklerde 57 bini aşkın deprem meydana gelmiş, hâlâ da meydana gelmeye devam etmektedir. Yaşanan deprem, Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Osmaniye, Adıyaman, Malatya, Elâzığ, Adana, Diyarbakır, Şanlıurfa, Kilis, Tunceli, Bingöl, Sivas, Kayseri, Niğde, Batman ve Mardin kentlerimizde hasarlara neden olmuş 15 milyonu aşkın kişi depremden etkilenmiştir. Resmi açıklamalara göre 53 bin 537’si ülkemizde, 8 bin 476’si Suriye’de olmak üzere toplam 62 bin 13 kişi yaşamını yitirmiş, yaklaşık 107 bin 500’ü ülkemiz insanı olmak üzere toplamda 122 bin kişi yaralanmıştır. 310 bine yakın bina ve bina türü yapı yıkılmış ya da ağır hasar almıştır. Baraj, gölet, boru ve enerji nakil hatları, köprü, otoyol, viyadük, tünel, demiryolu, limanlar, hava limanları gibi altyapı, enerji, telekomünikasyon, yol, kanalizasyon, içme ve kullanma suyu şebekesi gibi birçok sayıda tesis zarar görmüş veya kullanılmaz hale gelmiştir. 1,5 milyonu aşkın insanımız barınma sorunu ile karşılaşmış, 2 milyonu aşkın insanımız bölgeden göç etmek zorunda kalmıştır. Uluslararası çalışma örgütü (İLO) verilerine göre çok sayıda işyeri, ofis, fabrika ve sanayi tesisinin yıkılması veya ağır hasar görmesi nedeniyle 650 binden fazla insanımız geçim olanaklarını yitirmiştir” diye belirti.
Depremin maliyeti 148 milyar dolar!
6 Şubat 2023 tarihinde olan depremin Türkiye’ye maliyetinin 148 milyar dolar olduğunu da sözlerine ekleyen Bayraktar, “TBMM Deprem Zararlarını Azaltma Komisyon’un raporuna göre deprem 148.8 milyar dolar ekonomik kayba neden olmuştur. Bölgede yer alan kentlerin kırsal ve kentsel alan planlamaları, mekansal strateji planları dikkate alınarak öncelikle yapılmalı, jeolojik sakıncalı alanlar çevre ve uygulama imar planlarına işlenerek yapılaşmaya kapatılmalıdır. Kırsal ve kentsel alanda yaşayan insanlarımızın temel barınma sorununun hızla giderilmesi amacıyla bir dizi çalışmanın birlikte yürütülmesi gerekmektedir. Bu amaçla TOKİ, Emlak Konut, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü gibi merkezi idarelerin yanında, belediye ve il özel idareleri de konuyu sahiplenmeli ve bölgede yaşayan vatandaşlarımızın barınma sorununu kısa sürede çözecek tedbirler alınmalıdır. Kendi konutunu yapacak vatandaşlarımıza hazineye ait arazilerden ucuz arsa üretilerek, gerektiğinde bedelsiz verilmek suretiyle barınma sorununun çözümüne destek sağlanmalıdır. 6 ve 20 Şubat 2023 depremlerinde “en büyük yıkımın zayıf mühendislik özelliklerine sahip, sıvılaşmaya yatkın zemin birimleri ile fay zonları üzerinde yer alan yerleşim birimlerinde meydana geldiği gerçeğinden hareketle” kırsal ve kentsel alanlarda jeolojik sakıncalı veya fay sakın bantları üzerinde yapı yapılmasına kısıtlama getirilmelidir” ifadelerine yer verdi.
"Doğa olayları kader değildir"
Toplumsal olayların tekrar yaşanmaması için tedbirlerin alınması gerektiğini dile getiren Jeoloji Mühendisleri Odası Manisa İl Temsilcisi Jeoloji Mühendisi Bülent Bayraktar, son olarak şunları söyledi: “Kırsal alanda tarım ve hayvancılık ile geçimini sağlayan vatandaşlarımızın, bu faaliyetlerine geri dönmelerinin sağlanması amacıyla bölgeye özel hibe niteliğinde tarım ve hayvancılık destek programları açıklanmalıdır. Depremden zarar gören büyük ve küçük sanayi veya işletme tesislerinin yeniden üretim süreçlerine dahil edilmesi amacıyla bölge geneli için özel kalkınma programı hazırlanmalı ve bu program dahilinde bölgenin kalkınmasına özel önem verilmelidir. Sonuç olarak, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bir kez daha ifade ediyoruz. Doğa olaylarının afete dönüşmesi kader değildir ve toplumsal acıların tekrar tekrar yaşanmaması bizim elimizdedir. Doğa kaynaklı olayların afete dönüşmemesi ve ülkemizde yaşanan acıların tekrarlanmaması için doğa ve teknoloji kaynaklı afet risklerine karşı etkin bir mevzuat altyapısını, güçlü kurumsal yapılanmayı, afet güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir toplumu yaratmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız. Üzerinde yaşadığımız yerkürede tanık olduğumuz gelişmelere, aklın ve bilimin ışığını yansıtmaya çalışmak temel anlayışımız olmaya devam edecektir.”