Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İzmir Şube Teknik Sorumlusu Selma Akdoğan, hava kirliliği ölçüm cihazlarının yetersizliğinden bahsederek, “Hava kirliliğine bağlı atfedilen ölüm sayılarında Manisa 5’inci sırada yer almaktadır. Açıklanan verilerde, Manisa İl Çevre Durum Raporu’nda yer alan değerler Manisa hava kalitesinin ne kadar kötü olduğunu doğrular niteliktedir” dedi.

Hava kirliliği, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul ediliyor. Özellikle Manisa gibi sanayi bölgelerine yakın yerleşim alanlarında, kış aylarında artan kömür ve odun yakımı ile birlikte trafik yoğunluğunun da etkisiyle hava kalitesi önemli ölçüde düşüyor. Bu durum, başta akciğer kanseri olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Geçtiğimiz aylarda Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) tarafından her yıl yayımlanan rapora göre, Türkiye'de 2022 yılında 68 bin 440 kişi hava kirliliği kaynaklı hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirdi. Bu hastalıklar arasında kalp-damar hastalıkları, kronik solunum hastalıkları, kanserler, diyabet ve kronik böbrek hastalıkları ile solunum enfeksiyonları ilk sırada yer alıyor. İstanbul, İzmir, Bursa ve Ankara gibi büyük şehirlerde hava kirliliğine bağlı ölümler yüksek seviyelerde kaydedilirken, Manisa da bu listede üst sıralarda yer alıyor.  Manisa'nın özellikle Şehzadeler ve Yunusemre ilçelerinde, kış aylarında hava kirliliğinin belirgin şekilde arttığı gözlemleniyor. Sanayi tesislerinin varlığı, yoğun trafik ve soba kullanımı gibi faktörler hava kalitesini olumsuz etkiliyor. Özellikle dar ve yoğun yerleşim alanlarında kömür, odun ve diğer yakıt türlerinin yakılmasıyla ortaya çıkan duman, solunum yolları hastalıkları ve kanser riskini artırıyor. ÇMO İzmir Şubesi Teknik Sorumlusu Selma Akdoğan, Manisa hava kirliliğinde üst sıralarda yer aldığını ve ölüm sayılarının arttığını ifade etti.

Başkan Cıllı’dan örnek davranış Başkan Cıllı’dan örnek davranış

Sağlık problemlerine yol açıyor

Doğal veya yapay kaynaklardan üretilen ve hava yoluyla taşınan kirleticiler canlı sağlığını doğrudan veya dolaylı olarak etkilediğini dile getiren ÇMO İzmir Şubesi Teknik Sorumlusu Selma Akdoğan, “Sanayi devriminden beri hızla artan endüstriyel üretim, özellikle fosil yakıt tüketimi sebebiyle atmosferdeki ve diğer ortamlardaki insan kaynaklı kirlilik kritik seviyelere ulaşmış, yerel ve/veya küresel ölçekli çok ciddi problemlere neden olmuştur.  Atmosfere karışan doğal veya yapay kirleticiler atmosferin seviyelerine ve taşınım mekanizmalarına bağlı olarak çok uzun mesafelere taşınabilir ve yağış veya yer çekimi etkisiyle çökelerek su ve toprak gibi farklı ortamların da kirlenmesine sebep olabilmektedir. Hava veya diğer ortamlardaki bu kirliliğin çeşitli yollarla besin zincirine karışması veya atmosferdeki kirleticilere doğrudan solunum yoluyla maruz kalınması çeşitli sağlık problemlerine neden olmaktadır. Hava kirliliğinin çevre ve sağlık etkilerinin yanı sıra, kültürel ve tarihi yapıların üzerinde de olumsuz etkileri bulunmaktadır” diye konuştu.

"Manisa'da 9 adet ölçüm cihazı bulunuyor"

Manisa’nın hava kalitesi, termik santral, endüstriyel faaliyetler, kış aylarında ısınma amaçlı yakıt tüketimi, yoğun trafik faaliyetlerinden olumsuz etkilendiğini ileri süren Selma Akdoğan, “Türkiye genelinde hava kalitesindeki değişim, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği ile takip edilmektedir. Bu yönetmelik kapsamında Türkiye’de ve İzmir’de çeşitli yerlerde yer alan hava kalitesi ölçüm cihazları ile çeşitli kirletici parametreler ölçülerek, internet üzerinden canlı olarak takip edilebilmektedir. Manisa’da 9 adet ölçüm istasyonu bulunmaktadır. Bu istasyonların tür dağılımı 5’i ısınma, iki tanesi sanayi, biri arka plan ve diğeri ise trafik şeklindedir. Manisa’da ölçüm istasyonlarında (NO2 (azot dioksit), SO2 (kükürtdioksıt), CO (karbonmonoksit), PM2,5, PM10, O3 (ozon) parametreleri tanımlama ile birlikte sınırlı sayıda parametre için ölçüm yapılmaktadır.  Soluduğumuz hava içerisinde bulunan toz, polen, küf, yanma sonucu oluşan parçacıkları, organik bileşikler gibi 10 mikron ve daha küçük parçacıklar PM10 (partiküler madde) olarak 2 buçuk mikron ve daha küçük parçacıklar ise PM2.5 olarak adlandırılır. Doğrudan solunum yolu ile vücudumuza giren bu parçacıklar sağlık riskleri açısından oldukça önemlidir” şeklinde konuştu.

"Sınır değerlerinin üzerinde kalıyor"

Raporlar doğrultusunda Manisa’nın hava kalitesinin düşük olduğunu ifade eden Akdoğan, “Temiz Hava Hakkı Platformu tarafından yayınlanan raporda hava kirliliğine bağlı atfedilen ölüm sayıları verilmiş olup Manisa 5’inci sırada yer almaktadır. Söz konusu rapor, Manisa İl Çevre Durum Raporu’nda yer alan değerler Manisa hava kalitesinin ne kadar kötü olduğunu doğrular niteliktedir. Yıllık ortalama PM10 değerleri Manisa, Akhisar, Turgutlu, Soma, Ulupark veYunusemre istasyonlarında ulusal sınır değerlerin üzerindedir. DSÖ standartları ile karşılaştırma yapıldığında PM10 değerlerinin tüm istasyonlar için sınır değerlerin üzerinde kaldığı görülmektedir. PM2,5 ölçümü sadece Soma istasyonunda yapılmakta olup DSÖ değerlerinin üzerinde kalmaktadır. Yıllık ortalama değerler Soma istasyonunda ulusal sınır değerlerin üzerindedir. Yıllık ortalama NO2 değerleri Bornova, Karşıyaka, Kemalpaşa, Konak ve Torbalı istasyonlarında ulusal sınır değerlerin üzerindedir. Paylaşılan verilere göre partiküler madde değerinin en çok aşıldığı istasyonlar Ulupark (228 gün), Akhisar (215 gün), Turgutlu (214 gün), Soma (120 gün) ve Yunusemre (116 gün) istasyonlarıdır” ifadelerini kullandı.

Termik Santral Manisa'nın havasını kirletiyor

Manisa’nın Soma ilçesinde bulunan kömür yakıtlı termik santralinin hava kalitesine zarar verdiğini söyleyen Akdoğan, “Aşım sayılarının ve sınırı aşan değerlerin hem kent merkezinde hem de sanayi yoğun bölgelerde yüksek olduğu görülmektedir. Soma ilçesinde bulunan kömür yakıtlı termik santral ise hem ilçenin hem de Manisa ilinin hava kalitesini olumsuz etkileyen en önemli kirletici kaynaktır. Konuyla ilgili gerekli önlemler alınmalıdır. Manisa’da iyi bir hava kalitesi yönetimi oluşturulabilmesi için öncelikle emisyon envanteri yapılarak kirletici kaynakların, bu kaynaklarda oluşan kirletici tür ve miktarlarının, kaynakların hava kalitesi seviyelerine etkilerinin belirlenmesi gerekir.  Emisyon envanteri sürekli güncel tutulmalı, ölçüm verileri ve meteorolojik veriler ile birlikte takip edilmelidir.  Manisa ili için hava kalitesi ile ilgili değerlendirmenin daha sağlıklı yapılabilmesi için kent merkezinde ve sanayi tesislerinin yoğun olduğu bölgelerde ölçülen parametre sayısının arttırılması, kalibrasyonların düzenli olarak yapılarak, yıl boyunca sürekli veri akışının sağlanması önem taşımaktadır” açıklamasında bulundu.

“Sanayi tesisleri iyileştirilmeli"

Bütüncül bir yaklaşımla hava kalitesi yönetim planı yapılması gerektiğini ve plan doğrultusunda çalışmaların yürütülmesini öne süren Akdoğan, son olarak şunları söyledi: “Ölçüm verilerine ve izleme çalışmalarına bağlı olarak planlar gözden geçirilerek yenilenmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. Hava kalitesi verilerinin paylaşılmasına ek olarak vatandaşın bilgilendirilmesi ve erken uyarı sistemlerine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Hava kirliliğine neden olan sanayi tesisleri iyileştirilmeli, bunların emisyonları en aza indirilmeli ve emisyon kontrol sistemlerinin sürekliliği sağlanmalıdır.  Kentsel dönüşüm sürecinin rantsal dönüşüme döndüğü uygulama süreçlerinde; bütünsel planlamadan uzak, çevresel faktörleri değerlendirilmeden parsel bazlı planlama ve yapılaşma ile gelişen sürecin kentin hava kalitesine olumsuz etkilerini de göz önünde bulundurulmalıdır. Eski binaların yapımında kullanılan malzemeler arasında yer alan asbestin, binaların yıkımı safhasında ayrıştırılması ve bertarafı ile ilgili oluşabilecek çevresel risklerin doğru yönetilmesi önem taşımaktadır. Bu sürecin özel yöntemlerle, çalışanlar için kullanılacak özel ekipmanlarla çevre ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde önlemlerinin alınarak gerçekleştirilmesi, oluşan atıkların tekniğine uygun olarak bertaraf edilmesi gerekmektedir. Binaların kontrolsüz ve plansız yıkımı ile ortaya çıkacak asbest maruziyeti öncelikle belediyelerin daha sonra da ilgili bakanlıkların ortak sorumluluğundadır. İlgili kurumların denetim süreçlerini sağlıklı bir şekilde yürütmesi gerekmektedi.”

Muhabir: ALİ GÖZEN