Yaşı hayli ilerlemiş malı, mülkü olan zengin bir adamın biri kız, dördü erkek 5 tane yetişkin çocuğu vardır.  Yaşının ağırlığı nedeniyle kendinde çalışma gücü kalmayan adam, bir akşam hanımıyla görüşür ve ona bir teklifte bulunur. “ Hanım ben bu işleri takip etmekte artık gücüm yetmiyor.  Yarın akşam çocukları toplayalım servetimizi çocuklara eşit olarak taksim edelim. Nasıl olsa bunlar bizi aç susuz bırakmazlar” diye teklifte bulunur.  Uysal bir hanım olan eşi: “ Bey sen nasıl istersen öyle yap. Elbette çocuklarımızı,  çalıştık, didindik aç susuz bırakmadık. Onlar da bizi aç susuz bırakmazlar.”  diyerek beyinin teklifini onayladı.

 Zengin adam ertesi akşam bütün çocuklarını yemeğe davet etti. Yemekler yenip kahveler içildikten sonra: “Çocuklar hayatım boyunca annenle didindik, çalıştık, sizleri aç susuz bırakmadık. Allah verdi yeteri kadar malımız, mülkümüz oldu. Benim yaşım ilerledi artık işlerimi takipte güçlük çekiyorum. Bunları artık bu akşam size taksim edeceğim. Herhalde annenle beni aç susuz bırakmazsınız” diye teklifte bulunur.

Çocukları: “ Baba ne biçim laf ediyorsun, biz sizleri aç susuz bırakır mıyız?” diye babalarının tekliflerini büyük bir sevinçle kabul ederler.   Mallar çocuklara babaları tarafından eşit olarak taksim edilir. El etek öpülerek gecenin geç saatinde evden ayrılırlar.

Ertesi günün sabahında eve beş çeşit kahvaltı, öğle, akşamları beş çeşit eve yemek gelir. Adam hanımına : “ Gördün mü hanım bugüne kadar seni mutfakta boş yere yordum. Ne kadar hayırlı evlatlar yetiştirmişiz/” diyerek gelen yemekleri yiyemedikleri gibi yakın komşularıyla da paylaşmaya devam ederler.

Bu minval birkaç ay devam ettikten sonra eve gelen yemek çeşitleri zamanla dörde, üçe, ikiye, bire düşer. Daha sonra da eve yemek gelmez olur. Zengin adam çok zekidir. Karı - koca durumlarını etrafına söyleyip de mahcup duruma düşmek istemezler, hayırsız çocuklarını de komşularının yanında rezil duruma düşmesini istemez.  Bir kurnazlık düşünür. Büyük bir camız boynuzu bulur. Ve boynuzun için demir parçaları, çakıl taşları ve bozuk paralarla doldurur.  Küçük çocuğu olan kızı ile damadını çağırır. der ki: “ Kızım çocuklarımın içinde  en çok seni seviyorum. Kocanı da damadım değil, 5. Oğlum olarak görüyorum. Benim ölümlük dirimliğim    “ Şıngırtadarak”  bu boynuzun içinde ve yatağımın altında saklıyorum.  Ama katiyetle kardeşlerine söyleme. Ben ölünce bir servet değerindeki altınlarım bunun içinde ve yatağımın  altında. Bunları sen alırsın ama kardeşlerine katiyetle söyleme” der. Küçük kız ve damadı büyük bir sevinç içinde teşekkür ederek eve dönerler.   Babalarının evine her gün bir tabak yemek gelmeye başlar. İkinci çocuğunu ertesi gün, üçüncü çocuğunu ertesi gün, dördüncü ve beşinci çocuğunu da birer gün arayarak aynı şeyleri de onlara söyler. Yine eskisi gibi eve her öğünde beşer tabak yemek gelmeye başlar ve yine gelen yemekleri komşularıyla beraber paylaşmaya devam ederler.

 Nihayet gün gelir emr-i hak vaki olur. Ve baba ölür. Babanın öldüğünü duyan çocuklar yıldırım hızıyla eve gelirler ve hepsi birden yatağın altına saldırırlar.  Boynuzu bulurlar. Boynuzu boşalttıklarında küflü demir parçalarıyla, bozuk paralar ve çakıl taşları çıkar. Boynuzun içinden bir de mektup çıkar. Mektupta:  ” Evlatları için binbir sıkıntıyla servet yapan ve sağlığında  çoluk çocuğuna miras bırakanın  bu boynuz gözüne batsın”

Kardeşlerin hepsi de suskun halde, babalarına gösterdikleri ilgisizlikten   ve riyakarlıktan pişman vaziyette babalarının defin işlerini  gerçekleştirirler.

Bunu bir hikâye olarak kabul etmeyin. Bir veli toplantısında çocuğu öğrencimiz olan yakın dostum ve arkadaşım Hâkim A. bey gayet üzgün bir şekilde selam vererek odama girdi.    Çocuğunun notlarını zayıf olduğunu düşünerek “ Hayırdır hakim bey S.nin notları zayıf mı yoksa?” dediğimde  “ Hayır müdür bey çocuğumun dersleri gayet iyi.  Gördüğüm kadarıyla da takdir getiriyor.” dedi. Ben de  “ Ama çok üzgün görünüyorsun hasta mısın yoksa bilmediğimiz bir üzüntün mü var” dediğimde,  Hâkim bey devamla: “ Müdür bey bugün insanlığımdan utandım.”  “ Hayırdır Hakim bey ne oldu?”dediğimde, “ Müdür bey bir cenaze evinden geldim veli toplantısına.  Sizin de bildiğiniz gibi  buranın  zengin ailelerinden  …… Ölmüş.  Evlatları Cenazeyi defnedecekleri yerde mal paylaşımına düşmüşler. Cenaze evin bir başka odasında yatarken ben masa kasaya tedbir koyarak buraya geldim.” dediğinde,  adeta nutkum tutuldu.

Olmaz! Olmaz! Demeyin. Akla gelmeyecek şeyler oluyor. www.kadirkeskin.net