Son yıllarda boşanma oranlarındaki artış, çiftler arasındaki maddi anlaşmazlıkları ve nafaka sorunlarını daha da görünür hâle getiriyor. Özellikle düşük gelirli bireyler için nafaka ödemeleri, eski eşler arasında ciddi gerilimlere yol açıyor ve bu durum, toplumda geniş yankı uyandırıyor. Boşanma sürecinde, nafaka ödemeleri genellikle kadının ekonomik olarak mağdur olmaması amacıyla düzenleniyor. Ancak, nafaka miktarları, genellikle mahkemeler tarafından belirlenen gelir düzeyine ve yaşam standartlarına göre şekillendiği için asgari ücretle çalışan bir bireyin karşılaması imkânsız hâle gelebiliyor. Asgari ücretle çalışan bir birey, aylık olarak 15 bin lira gibi yüksek bir nafaka ödemesiyle karşı karşıya kaldığında bu durum hem maddi hem de psikolojik bir yük oluşturuyor. Nafaka ödemeleri, genellikle boşanma sonrası kadının maddi güvenliğini sağlamayı amaçlasa da yüksek gelirli olmayan erkekler için bu ödemeler çoğu zaman gerçekçi olmayan bir yük haline geliyor. Asgari ücretle çalışan bir bireyin 15 bin lira nafaka ödemesi yapması neredeyse imkânsız oluyor. Bu tür durumlar, boşanma sürecindeki taraflar arasında ciddi anlaşmazlıklara ve gerginliklere yol açıyor. Maddi durumu yetersiz olan bireyler, nafaka ödemelerinin yanı sıra kendi yaşamlarını sürdürebilmekte de zorlanıyor. Nafaka ödemeleri konusunda adaletsizlik hissine neden olabilmekte ve boşanan çiftler arasında iletişim sorunlarına, hatta hukuki çatışmalara yol açıyor.
Nafaka ödemeleri düzenlenmeli!
Nafaka sorununun çözülmesi için çeşitli öneriler öne sürülüyor. Nafaka miktarlarının belirlenmesinde daha esnek ve tarafların gerçek gelir durumlarını dikkate alan bir yaklaşım benimsenmesi gerektiği belirtiliyor. Nafaka ödemelerinin belirli bir gelir düzeyine göre sınırlandırılması hem maddi hem de psikolojik olarak zor durumda olan bireylerin bu yükü taşımasını kolaylaştırıyor. Uzmanlar, nafaka ödemelerinin yeniden düzenlenmesi için hukuki reformlar yapılması gerektiği üzerinde duruyor. Nafaka ödemesi, boşanmanın ardından yaşanan maddi zorluklar ve taraflar arasındaki anlaşmazlıklar açısından önemli bir konu olarak gündemde yerini koruyor. Hem yasaların hem de toplumun bu konuda daha adil ve insaflı çözümler geliştirmesi, nafaka ödemeleriyle ilgili yaşanan sorunların çözümüne katkıda bulunacağı belirtiliyor.
“Nafaka sisteminde kadın, erkek ayrımı bulunmuyor”
Türk hukuk sisteminde iki tane nafaka türü olduğu ifade eden Avukat Selami Bulut,
“İştirak Nafakası, boşanan çiftlerin çocuklarına velayet sahibi olmayan eş tarafından mahkemece ya da tarafların anlaşması ile belirlenen nafaka miktarının ebeveynin çocuğuna karşı olan bakma yükümlülüğünden doğan, onun menfaati ve gelişimi içinin ödenen tutardır. Diğeri ise günümüzde sık sık tartışma konusu olan yoksulluk nafakasıdır. Bilindiği üzere Türk Medeni Kanunu’nun ‘Yoksulluk Nafakası’ başlıklı 175. maddesinde; ‘Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz’ şeklindedir. Dolayısıyla kanunumuz yoksulluk nafakasının alınmasını erkek kadın diye ayırmamış boşanma davasında taraflar arasında daha az yahut eşit kusurlu olan tarafın diğer eşten yoksulluk nafakası isteyebileceğini belirtmiştir. Bu kapsamda TMK 175’inci hükmüne göre nafaka alacaklısı ancak ağır kusurlu olmayan eş olabilir. Yani boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu olan eş, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olsa dahi yoksulluk nafakası talep edemez. Diğer bir husus ise yoksulluğu ortadan kalkmış olan yahut yoksulluğa düşmeyecek derece geliri olan kişi yoksulluk nafakası alamaz. Genel olarak hukuk sistemimizde nafaka kadın erkek ayrımı olmadan tek bir hüküm içerisinde izah ettiğimiz gibi ele alınmıştır” dedi.
“Nafaka alınabilmesi için ağır kusur gerekiyor”
Erkeklerin büyük çoğunluğunun nafaka mağduru olduğunu belirttiklerini ileri süren Selami Bulut,
“Bunun temel iki sebebi var. Birincisi bahsedilen üzere görülen boşanma davasında kusur oranın ağırlığı ile ilgili 2’incisi ise tarafların ekonomik ve gelir durumudur. Yani bir erkeğin boşandığı eşinden nafaka alabilmesi için öncelikle boşanma davasında kadın eşin daha ağır kusurlu olması ve erkeğin gelirinin olmaması gerekiyor. Türkiye şartlarında ise pratikte bu çok mümkün olmuyor. Nitekim kusur değerlendirilmesi ayrı bir konu olmakla birlikte erkeğin ekonomik olarak daha özgür olduğunun kabul edilmesi nafaka konusunda mağduriyetlere neden oluyor. Burada dikkat edilmesi gereken husus bence şu nafakaya hükmedilirken tarafların arasında orantılı bir denge olmasına, nafaka alacaklısının ne az miktarda ne de çok aşırı miktarda nafaka almasına, nafaka borçlusunun da ödeyeceği nafaka ile yoksullaşmamasına dikkat edilip özen gösterilmesidir. Diğer bir husus ise nafakanın süresiz olarak verilmesidir. Kanun hükmünün bugün için kaldırılması pek mümkün görünmüyor ancak nafakanın verilme şartlarının daha sıkı şekilde belirlenmesi, süresiz nafakanın ortadan kaldırılması, genel kuralın nafaka verilmemesi, nafaka verilmesinin ise istisna olması gibi çalışmalar yapılabilir” diye konuştu.
“Yoksulluk nafakası doğru belirlenmeli”
Kanun hükmünün varlığının ihtiyaç duyulduğu için ortaya çıktığını dile getiren Avukat Bulut,
“Ancak gelişen çağ itibariyle artık tartışılır duruma gelmiştir. Nitekim eski Türkiye ve Türk hukukunda özellikle kadınların gerek sosyal statüde gerekse iş dünyasında varlılarının çok az kabul edilmesi onların maddi manevi varlılarını korumalarını ve hayatlarını idame ettirmelerini zorlaştırıyordu. Haliyle kadınlar lehine bir pozitif ayrımcılık yapılması elzemdi hatta kanunun önceki halinde, ‘Ancak, erkeğin kadından yoksulluk nafakası isteyebilmesi için, kadının hâli refahta bulunması gerekir’ hükmü bulunuyordu. Daha sonradan eşitsizlik olarak görülüp kaldırıldı. Ancak günümüzde durum daha da değişti. Kadın artık daha sosyal ve çalışan ayakları üzerinde durabilen kadın sayısı nitekim artmış durumda. Burada düşünceme göre kanunun varlığı devam etmeli. Çünkü her ne kadar gelişen çağ içinde değişimler olmuş olsa da yoksulluk nafakasının şartların doğru belirlenmesi ile dengeli ve adaletli olan eşe verilmesidir. Aksi hâlde gerçekten ihtiyaç sahibi olan eş düşkünlüğe geçebilir ve hayatını idame ettirmez. Ancak nafaka verilen taraf için belirli aralıklarla kontroller yapılabilir. Maddi ekonomik durum bildirgesi öngörülebilir. Yahut evli olmaksızın gayri resmi dost ilişki yaşayıp boşandığı eşinden nafaka alan eş için sıkı denetimler konulabilir. Nitekim bu etik olmadığı gibi nafaka ödeyen taraf içinde büyük haksızlık doğurabiliyor. Çözüm yolları ve yeni hükümler her zaman konulabilir. Burada konu yasa koyucunun elindedir” şeklinde konuştu.
“Süresiz nafakanın kaldırılması ele alınabilir”
Nafaka problemi ile ilgili çözüm önerilerinden bahseden Avukat Selami Bulut, son olarak şunları söyledi:
“Artık bir tarih belirlenmeli ve bu tarihten sonra evlenenlere evlenmeden önce boşanmaları halindeki şartlar ortaya konmalı ve gerekirse baştan taraflar evliliğin geleceği hakkında fikirlerini tartışarak netleştirmelidirler. Örneğin tarafların boşanmaları halinde birbirlerinden nafaka talep etmeyeceklerini belirtmeleri gibi. Yahut belirli maddi gelirinin altında olan eşler hariç tutularak süresiz nafakanın kaldırılması ele alınabilir. Nitekim günümüzde kötü niyetli nafaka alacaklılarını oldukça sık görüyoruz. Son olarak nafakaya ilişkin hükümlerde aslında hükümlerin çok yanlış olduğunu düşünmüyorum. Ancak sosyal hayatın değişmesi, politikaların doğruluğu, kanunların uygulanma şekli, en önemlisi de toplumsal ahlak ve etik kurallarımızın değişmesi, kendi menfaatlerimizi üstün görmemiz ve toplum olarak birbirimize saygımızı yitirmemiz bugün bu tartışmaların da artmasına neden olmaktadır. Hükümlerin yanlış olmadığını düşünmekle revize edilmesini de faydalı görüyorum.”