Nazım’ın Hikayesi
Dünyanın acılarını, dertlerini kendi yüreğinde duyan, devrimci şiirler yazan, sınırsız, sınıfsız bir hayat hayal eden…
14 Ocak 1902 yılında Selanik’te doğdu. Daha 11 yaşındayken Osmanlının Balkan Savaşları yenilgisi üzerine Feryad-ı Vatan şiirini yazar.
Nazım 23 yaşındaki dayısını Çanakkale Savaşında kaybeder. Şehit dayıma şiirini yazdığında ise henüz 13 yaşındadır.
Denizcilik nazırı Cemal Paşa, Nazım’ın bir bahriyelinin ağzından şiirinden çok etkilenir. Onun denizci olmasını ister. Nazım, Cemal Paşa’nın mektubu ile harbiye mektebine girer. Lise son sınıfta stajyer güverte subaylığı yaptığı sırada zatürreye yakalanır. Deniz Subayı olabilecek sağlık durumuna kavuşamadığı için çürüğe ayrılır. Askerlikten ayrılmak zorunda kalan Nazım kendini tamamen şiire verir. 1921 yılında yurdumuz işgal altındayken Nazım ise 19 yaşında. Beyoğlu’nda bulunan Ağa camii tepesine Yunan bayrağının çekili olduğunu görür. Devriyelere yakalanmadan çatıya tırmanır, yırtar Yunan bayrağını. Ardından da Ağa Camii şiirini yazar.
Nazım daha fazla beklemeden Milli Mücadeleye katılmak ister. Mustafa Kemal’e silah ve cephane kaçıran gizli bir örgütle konuşur. Sirkeci rıhtımından bir vapur İnebolu’ya doğru yol alır. Nazım Hikmet ve arkadaşı güvertedeki pamuk balyalarının arkasına saklanmıştır.
İstanbul’un denizinin dibinde kefalden, uskumrudan, torikten çok denizaltının kaynaması umurumda değil. Anadolu’ ya gidiyorum. Mustafa Kemal Paşaya …
Nazım da Mustafa Kemal Paşa gibi Selanik’ lidir. Mustafa Kemal halkı Milli mücadeleye çağıran bildirilerin yazılması için Nazım’ı ve arkadaşlarını görevlendirir. Nazım hayranı olduğu Mustafa Kemal’i sarışın bir kurda benzetir.
Ve şiirlerini onun için yazar. Anadolu’ya gelen Nazım halkın çileli yaşamını görür ve çok etkilenir. O günden sonra halkın ve işçi sınıfının daha iyi yaşamasını ister.
Nazım, Moskova’ya Siyasal Bilimler ve İktisat okumaya gider. 1924 yılında ise yurduna Türkiye ‘ye döner. Nazım, yoksulluk ve işçi sınıfı ile ilgili yazdığı yazılar ve şiirler yargılanır ve beraat eder.
1937 Ağustos ayında bir gün İpek sinemasında Nazım’ın yanına bir subay kıyafeti içinde bir genç gelir. “Ben Ömer Deniz, harp okulu öğrencisiyim. Sizin büyük bir hayranınızım. Bilhassa arkadaşlarımda öyle” der. Üzerinde askeri üniforma olan birinin kendisine bu derece yakınlık göstermesi Nazım Hikmet’i şüphelendirir. Teşekkür edip işleri olduğunu söyler. Ömer Deniz ısrarcıdır. “Nazım Bey, sizin fikirlerinizden yararlanmak için daha etraflıca öğrenmek isterim” der. Nazım daha da şüphelenir. Karakolu arar. “Ben sadece işimi yapıyorum. Hiçbir gizli saklım yok. Asker kılığında polisler gönderip, beni rahatsız etmeyin” der. Oysaki Nazım’ı takip ettiren polisler değildir.
Başkomiser Salih Tanyeri, Nazım’ın telefonundan sonra şüphelenir ve Ankara’yı uyarır. Günler sonra Ömer Deniz pes etmez ve Nazım Hikmet’in evini bulur. Piraye Hanım ve Nazım Hikmet çarşıya alışverişe gitmiştir. Tam o sırada Nazım Hikmet eve gelir. Ömer Deniz’i evin içinde gören Nazım Hikmet hiddetlenir.” Artık polis evimizin içine kadar girdi diye düşünür. Bağırmaya başlayan Nazım, Ömer’e kendisinden ne istediğini sorar ve evinden gitmesini söyler. Piraye sakinleştirir Nazımı. Ömer Deniz özür dileyerek “subay çıkınca erlere ne öğretelim” diye sorar. “Talimatlarınızda ne yazıyor ise onu öğretin. Anayasamızdaki altı oku öğretin. Atatürk milliyetçiliği dışına çıkmayın” diyerek kestirip atar Nazım.
O günden sonra Harp okulunda arama yapılır. Öğrencilerin dolaplarında Nazım Hikmet’in şiir kitapları bulunur. Bazı öğrencilerin yataklarının altından, işçi sınıfının ihtilali, Stalin’in hayatı, Puşkin’in hayatı gibi eserler bulunur. Soruşturmayı yürütenlere göre fikri lider Nazım Hikmet’tir. Ömer Deniz’in, Nazım Hikmet’in evine gitmesi bunun en büyük kanıtıdır. Nazım Hikmet harp okulu öğrencilerini kışkırtarak, darbe yapmak iddiası ile gözaltına alınır. Hakim karşısına çıkar ve tüm yaşadıklarını anlatarak şöyle söyler. “Hapishanede 67 gündür, haksız yere ve delili olmayan ağır bir ithamla yatmanın azabı içindeyim. Ben Cumhuriyet’in, Mustafa Kemal’in, Türkiye’ye getirdiklerinin ne büyük hizmetler olduğunun idraki içindeyim. Komünist olmam, Mustafa Kemal Paşa’ya saygı duymama, Anayasadaki altı ilkeye sahip çıkmama mani değildir. Yazılarım bunun delilidir”. Ömer Deniz, Nazım Hikmet’in hayranı olduğunu, onu sadece iki kere gördüğünü, kendisinden hiçbir emir ya da talimat almadığını defalarca söyler. Buna rağmen 1938 yılında 15 yıl hapse mahkum olur.
Devamı 18 Ocak’ta …
Sağlıkla Kalın.