Yunusemre Belediye Başkanı Dr. Mehmet Çerçi’nin mihmandarlığında Manisa’ya kazandırılan nadide bir eser Saruhan Bey Camii. Halk arasında ki ismiyle Meydan Camii ya da 4 minareli Cami. Ama konulan isim Manisa için büyük bir eksikliği ortadan kaldırmış oldu. Saruhan bey, 14. yüzyılda Batı Anadolu'da merkezi Manisa olan Saruhanoğulları Beyliği'nin kurucusu, Harezm'li Türkmen beyidir. Manisa Fatihi, Mağnisiye Sultanıdır.

Muhteşem bir eser. İçiyle dışıyla saltanat, zarafet, zevk ve estetiğin buluştuğu nokta. Kapıdan içeriye girdiğinizde sanki zaman tünelinden geçerek başka bir boyuta geçiyorsunuz. Gözlerinizi sağa sola bakmaktan alamıyorsunuz. Kubbe içi süslemesi ve rengi sanki kubbeyi camdan yapılmış gibi hissettiriyor. Kalem işi süslemeler hat yazıları tablolar avizeler ışıldaklar aplikler duvar kaplamalarıyla birlikte nadide bir mücevher gibi.

 Bu konuya şu pencereden bakıldığı zaman ise işler tam tersine dönmektedir. Alemlere rahmet olarak gönderilen iki cihan serveri Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) şöyle buyurmaktadır; “Mezarlık ve hamam (yıkanılan ve def-i hacet giderilen yer) hariç bütün yeryüzünün tamamı mesciddir.” Bazı Müfessirler de Bakara Suresi 114. Ayeti bu minval şeklinde meal ediyorlar.

Osmanlı zamanında da Sultan I. Ahmet dünya da Blue Mosque adıyla bilinen Sultan Ahmet Camii’ni yaptıracağı zaman ulema gerek yok diye karşı çıkmış hatta yapıldıktan sonra da bir müddet ibadete gitmemişlerdi. Niye hemen karşısında bulunan Süleymaniye Camiinin olması hasebiyle yapılacak bu ölçekte bir Camii’nin israf olacağını düşünüyorlardı.

Ancak Sultan I. Ahmet yaptıracağı Cami’nin 6 minareli olmasını ister. Ancak edebe muğayyir olmamak için Kabe’nin de 6 minaresi olduğunu bildiği için ilk önce oraya bir minare daha yaptırır ve minare sayısını 7’ye çıkarmış olur. Ardından Sultan Ahmet Camii’nin inşaatına başlanır.

Köy Hizmetlerinin içerisinde yer alan Cami yıkılarak yerine daha büyüğü ve daha ihtişamlısı ama öyle böyle değil yukarıda da anlattığım gibi hani derler ya paçalarından akıyor diye o derece bir ihtişamla görkemle bir eser yapıldı.

Rahmetli Mehmet Şevket Eygi görse kahrolurdu zira kendisi bir çok yazısında Camilerin Işıldak, Fırıldak ve zırıldaklardan kurtulması gerektiğini savunuyordu. Işıldak; özellikle mihrap tarafında yer alan dikkat dağıtıcı aydınlatmalar. Fırıldak; eskiden camilerde tepeden pervaneler vardı sürekli ses çıkarır dikkati dağıtır. Şimdi de büyük boy klimalar klimaların olduğu yerler boş kalıyor saf düzeni bozuluyor. Zırıldak; ise hoparlörler. Belki meydan camii olarak bilinen Saruhan Bey camiinde bunların hepsi yok ama çok daha fazlası bir israf var.

Buraya harcanan parayla yatırıma ve istihdama yönelik bir atölye bir işletme açılsaydı burada çalışanlar evlerine ekmek götürebilseydi bunların yan sanayileriyle daha fazla insana ulaşılıp daha fazla hizmet edilmiş olmaz mıydı?

Şimdi bana Cami’ye de mi karşısın diyeceksiniz. Ben Cami’ye karşı değilim. Ancak bu kadar saltanata ve ihtişama harcanan paraya karşıyım. Şunu da diyebilirsiniz hayırseverler yaptırdı Belediye bütçesinden para çıkmadı diyelim. Ona da eyvallah olsun yine Belediye mihmandarlığında işsizliğe yönelik bir çalışma olsaydı insanlar yardım etmeyecek miydi edecekti. Cami ve Din üzerinden yapılan bu yaklaşım sömürüdür. Biz bu sisteme karşıyız.

Yine bağışlarla bir işletme olsaydı işletme faaliyet gösterdikçe yine hayırseverler sebeplenecekti. Akıl bir işi yaparken düşünmektir. Saruhan Bey Cami’sinin görkemi şatafatı israftır. Nasıl ki dönemin Valisi Muzaffer Ecemiş Kuvayi Millye Anıtı diye Manisa’nın İzmir girişinde zamanın parasıyla İl Özel İdare kaynaklarıyla 2000 senesinde başlanılan ve 3 yılda tamamlanan eser 2,5 trilyona mal olmuştu yanlış hatırlamıyorsam. O zaman da yine muhabirken bunun yerine yatırıma yönelik bir istihdam projesi yapılsın diye çok haber yapmıştık.

Selam, Dua ve Muhabbetle…