Üzerinden 8 yıl geçen, toplam 252 kişinin şehit olduğu ve 2 bin 735 kişinin de yaralandığı FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin 289 dava açılırken 8 bin 725 kişi hakkında hüküm kuruldu.
Bu davalarda görev alan 300'e yakın avukat, şehitlerin ve gazilerin haklarını savundu, suçluların ceza alması için önemli hukuk mücadelesi verdi.
Bu hukukçulardan biri olan İstanbul 2 Nolu Baro Başkanı Yasin Şamlı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 15 Temmuz'un Türkiye ve tüm Müslümanlar için önemli bir dönüm noktası olduğunu, şehitlerin ve gazilerin haklarını savunurken büyük bir mücadele verdiklerini, adaletin gerçekleşmesi için titizlikle çalıştıklarını söyledi.
Şamlı, bu süreçte bazı zorluklarla da karşılaştıklarına dikkati çekerek,
"Ama bu davalarda adaletin gerçekleşmesi için kılı kırk yardık. Özellikle eğitim almış, emperyalistlerin maşalığını yapan bu darbeciler uluslararası hukuk kurumlarına bir anlamda Türkiye'yi şikayet etmek için bu davalarda tiyatro oynadılar." dedi.
Sanıkların gerçek bir yargılama yapılmadığı şeklinde intiba bırakmaya çalıştıklarını vurgulayan Şamlı, dava sürecinde tanık olduğu olayı şöyle anlattı:
"Çok önemli bir davada, yüksek rütbeli bir kişi esas hakkında savunma yaptı. Sabah 10.00'da başladı. Öğlenden sonra 16.00'da falan savunması sona erdi. Son cümlesinde, 'Eğer sözüm kesilmeseydi savunmama devam edebilseydim.' dedi. Halbuki savunması bitmişti. Biz orada derhal müdahale ettik. 'Biz şehitlerin haklarını savunuyoruz, müdahiliz. Yani sanığın bir anlamda karşı tarafıyız ancak sanık eğer gerekiyorsa sabaha kadar savunmasını yapsın. Biz bunu dinlemeye hazırız.' dedik. Mahkeme başkanı da oynanan oyunu fark ederek sanığa, 'Buyurun devam edin. Biz savunmanızı asla kesmeyeceğiz.' dedi. Sanık çaresiz 'Ya tamam işte, aslında savunmam bitmişti.' demek zorunda kaldı."
Avukat Şamlı, sanıkların evlerinden değil, darbeyi bastırmak için sokaklara inenlerin naaşlarının yanında gözaltına alındıklarının altını çizerek,
"Davalarda adaletin gerçekleşmesi için kılı kırk yardık. Yoksa 'Suçlu suçsuz herkes ceza alsın' veya 'Bu işle ilgisi olmayanlar da ceza alsın' düşüncesinde hiç olmadık. Bu bizim Müslümanlığımıza da kimliğimize de hukukçuluğumuza da yakışmazdı." diye konuştu.
15 Temmuz'un, Türkiye'nin vesayet odaklarına karşı uzun süredir verdiği mücadelenin son noktası olduğunu dile getiren Şamlı, 1961 Anayasası'yla milletin hakimiyetinin vesayet odaklarına devredildiğini ancak 1921 ve 1924 Anayasası'nda 'Hakimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğunun belirtildiğini kaydetti.
Şamlı, 15 Temmuz'un 252 şehidin kanıyla bu hakimiyetin yeniden millete verildiği gün olduğunu işaret ederek, "Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz'daki rolü burada büyük önem taşır. Daha önceki darbelerde başbakanlar geri çekilirken, Cumhurbaşkanımız 15 Temmuz gecesi canını ortaya koyarak milleti meydanlara çağırdı. Bu çağrı, direnişin başarısını ateşledi ve vesayet odaklarının temizlenmesine katkı sağladı." ifadelerini kullandı.
"Mağdurların haklarının korunması ve adil yargılama için büyük bir mücadele verdik"
15 Temmuz Darbe Davaları Platformu Kurucu Başkanı avukat Rıza Saka, 15 Temmuz'da milletin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde darbeye karşı durduğunu söyledi.
Devamında da hukuk mücadelesinin başladığını aktaran Saka,
"Bu süreçte davaya gönül vermiş avukatlar olarak bir toplantı yaptık. Savcılarımız ve emniyetimiz çalışıyordu ancak 'Biz de ne yapabiliriz?' diye düşündük. Şehit yakınları ve gazilerin hukuki yardım almadığını, ne yapacaklarını bilmediklerini tespit ettik. Türkiye genelindeki şehit yakınları ve gazilere ulaşıp vekaletlerini aldık. Ücretsiz olarak onların davalardaki müdahil vekilliği görevini üstlendik. Mağdurların haklarının korunması ve adil yargılama yapılması için büyük bir mücadele verdik." dedi.
Bunların, hayatında karşılaştığı en zor davalardan biri olduğuna dikkati çeken Saka, şunları kaydetti:
"Karşımızda, sistematik bir şekilde kurgulanmış ve hedeflerini iyi bilen bir sanık ekibi vardı. Psikolojik harp tekniklerini kullanarak, bize karşı düşmanca bir yaklaşım sergilediler. Biz adil bir yargılama istiyorduk ancak sanıklar tehdit edici tavır ve sözlerle süreci zorlaştırdılar. Kendi güvenliğimden endişe ettim ancak bir olay yaşanmadı. Türkiye, bu davaları anayasa ve uluslararası hukuk kurallarına uygun şekilde yürüttü. Darbe sanıkları haklarını sonuna kadar kullandı. Türkiye, darbe yargılamalarında başarılı bir süreç geçirdi ve birçok sanık mahkum oldu. 15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye için bir milat oldu. Millet, darbecilere karşı duracak ve darbe yapanlar hukuka hesap vereceklerdir."
"FETÖ'nün uluslararası baskılarına rağmen yargı süreci dirayetle yürütüldü"
Türkiye Adalet Araştırmaları Merkezi Başkanı avukat Dr. Mehmet Sarı, 15 Temmuz davalarında hukukçu arkadaşlarıyla birlikte milletin yanında yer aldıklarını söyledi.
İlk olarak Huber Köşkü Davası sürecini yakından takip ettiklerini aktaran Sarı,
"Dünya kamuoyu bu davalara ön yargıyla yaklaştı. Özellikle İsveç gazetesine aleni bir yargılama yapıldığını ve tarafların savunma yaptığını belirttim. Adaletten şaşmayan bir yargılama süreci izlendi ve sonuçta çeşitli kararlar verildi; beraat, mahkumiyet ve süreli hapis cezaları gibi. FETÖ'nün uluslararası baskılarına rağmen yargı süreci dirayetle yürütüldü." dedi.
Sarı, 66. Mekanize Davası'nın duruşmasında fiili saldırılarla karşılaştıklarına dikkati çekerek, 15 Temmuz'un dünya tarihinde darbeye karşı sembol bir direniş olarak yerini aldığını bildirdi.
İstanbul 2 Nolu Barosu kurucu avukatlarından Sezai Çiçek, Atatürk Havalimanı'nı işgal eden askerlerin yargılandığı davada gazi ve şehit yakınlarını savunduğunu söyledi.
Bu davaların 2018 Nisan ayında başladığını ve altı hafta sürdüğünü anlatan Çiçek, davayı gönüllü olarak takip ettiğini, müştekilerden ücret talep etmediklerini kaydetti.
Duruşmalarda sanıkların vekilleri ve ailelerinin baskısını hissettiklerini, sanıklar arasında örgütsel yapı olduğunu belirten Çiçek, şunları söyledi:
"Mesela sanıklardan bir astsubayın albay üzerinde etkinliğini ve talimatları olduğunu orada gördük. Bir sanık, darbenin gerçekleşmeye başladığı saatlerde bir başka askerle olan WhatsApp yazışmasını kabul etti ve 'Boğaziçi Köprüsü'nde hareketlilik var mı?' sorusuna, 'Yakında bombalar patlayacak.' cevabını verdiğini söyledi. Sanık, bunu mesai dışında kurdukları tiyatro grubu adına yazdığını iddia etti. Bu ifadeler, darbecilerin 15 Temmuz'a tiyatro derken kendi yaptıklarını izah ettiklerini gösteriyordu. Hem yazmışlar hem oynamışlar. Bunu da sanık mahkemede kabul etti."
"Özellikle WhatsApp kayıtları etkiliydi"
Avukat Hulusi Gültekin, "Orhanlı Gişeleri" ve "Mehmetçik Vakfı" davalarında bazı gazilerin vekilliğini yaptığını kaydetti.
Gültekin, askeri öğrencilerin yaptıkları savunmalarında, 'Emir komuta çerçevesinde yaptık. Haberimiz yoktu. Askeriz, ne denildiyse yaptık.' dediklerini, bazılarının ise 'İstanbul'da terör eylemi var' veya 'Tatbikat olduğunu söylediler.' şeklinde beyanları olduğunu aktararak,
"Bu savunmalar inandırıcı değildi. Özellikle WhatsApp kayıtları etkiliydi. Bir askeri öğrencinin abisiyle yaptığı yazışmada, abisi ona 'Gitme, bu bir darbe' diyor ancak öğrenci göreve gittiğini söylüyor." diye konuştu.
"Darbecilere karşı hukuki hesaplaşma sağlandı"
Hukukçular Derneği Genel Başkanı avukat Ahmet Yılmaz ise Türkiye'nin geçmişte yaşadığı birçok darbe ve darbe girişimiyle hesaplaşamadığını, ancak 28 Şubat ve 1980 darbesi gibi olaylarda yargılamalar ve mahkumiyetlerin önemli olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"28 Şubat, 1980 darbeleri ve 17-25 Aralık süreçleriyle ilgili yargılamalar yapıldı ve mahkumiyetler gerçekleşti. 15 Temmuz davalarında da birçok dava sonuçlandı, dosyalar Yargıtay'da. Hukukun çizdiği çerçevede deliller toplandı, savunma hakları verildi ve masumla suçluyu ayırt etmek için titizlikle çalışıldı. İlk derece mahkemelerinde ceza alanlar Yargıtay'da haklarını aramaya devam ediyor. Bu süreçte, darbecilere karşı hukuki hesaplaşma sağlandı."
"Kararlarda, FETÖ'nün zihniyetinin devam ettiği vurgulandı"
15 Temmuz Darbe Davaları Platformu Başkanı Mehmet Alagöz de 8 yılda darbeyi planlayan ve yöneten bir ekip ile dış destekçi bir "üst akıl" olduğunun anlaşıldığını söyledi.
Avukat Alagöz,
"FETÖ tek başına değil, hükümete muhalif olanları da dahil ederek bu girişimi gerçekleştirdi. Sanıklar yargılanırken, örgütsel tutum sergileyenler ve FETÖ'yü işin dışında göstermeye çalışan generaller olduğunu gördük. Bazı askerler, Cumhurbaşkanını ve sistemi beğenmedikleri için kandırıldıklarını savundu, bazıları ise terör olaylarını bastırmak amacıyla harekete geçtiklerini iddia etti." değerlendirmesinde bulundu.
Mahkemelerin darbe girişimini anladıktan sonra geri duranları beraat ettirdiğine, eylemlerine devam edenlere ceza verdiğine işaret eden Alagöz,
"İstanbul Valiliği'ni işgal girişiminde bir er, darbe girişimini anladığında silahını bırakıp pasif duruma geçti. Mahkemeler, rütbeli kişilerin de aynı şekilde davranmasını bekledi. Yargıtay, sanıkların eylemlerine ve örgütsel ilişkilerine göre kararlar verdi. Bu kararlarda, FETÖ'nün zihniyetinin devam ettiği ve darbe zihniyetinin önlenmesi gerektiği vurgulandı." şeklinde konuştu.