Türkiye’de hukuk sistemi, özellikle suç işleyen şahısların gözaltına alındıktan kısa süre sonra serbest kalması ve kamuoyu baskısıyla tekrar gözaltına alınması gibi olaylar nedeniyle sık sık eleştiriliyor. Vatandaşlar, bu tür durumların adalete olan güveni zedelediğini düşünüyor. Uzmanlar ise bu süreçlerin yasal mevzuat çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Son olarak Manisa’da yaşanan bir olay, bu tartışmayı yeniden gündeme getirdi. Şüpheli bir şahsın, ilk gözaltı sürecinden sonra serbest bırakılması ve ardından taksi kamerası görüntülerinin delil olarak dosyaya eklenmesiyle tekrar gözaltına alınması, toplumda tepkilere yol açtı. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı, olayla ilgili bir açıklama yaparak sürecin yasal çerçevede ilerlediğini belirtti. Uzmanlar, kamuoyu baskısının adli makamlar üzerinde etkili olabildiğine dikkat çekiyor. Bu durumun adalet sistemi açısından hem avantajları hem de riskleri bulunduğunu belirtiliyor. Yaşanan bu tür durumların öne çıkan nedenleri arasında savcılık ve emniyet birimlerinin altyapı ve personel yetersizlikleri olabileceğine de vurgu yapılıyor. Olay yerinden elde edilmesi gereken delillerin zamanında toplanamaması veya teknik aksaklıklar nedeniyle süreçlerin uzayabildiğini ileri sürülüyor.
Kamuoyunda sıklıkla tartışılan bu tür olaylar, adalet sistemine duyulan güveni zayıflatıyor. Vatandaşlar, suç ve ceza süreçlerinde daha şeffaf ve hızlı bir işleyiş bekliyor. Konu ile ilgili Meydan Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulunan Avukat Selami Bulut, kamuoyu baskısının bu tür durumlarda ortaya çıktığını ifade etti.
“Bu tarz durumların olması mümkün”
Avukat Selami Bulut, toplumda ve medyada bu tarz suçlara ilişkin tepkilerin ortaya çıkması, adli makamları harekete geçirdiğini ifade etti. Bulut, “Söz konusu meseleye daha fazla önem verilmesine sebep oluyor diyebiliriz. Ancak bunu ceza ve usul yasaları açısından değerlendirecek olursak, savcılık yapılan bir soruşturma ile ilgili şüpheli hakkında mevcut duruma göre gözaltı kararı verebilir ve şüphelinin tutuklama dahil koruma tedbirlerinin uygulanması için nöbetçi mahkemeye sevk edebilir . Akabinde dosyadaki mevcut delil durumuna göre şüpheli kişi hakkında bir karar verilebilir. Ancak şahsın gözaltı süresinin bitmesinden sonra yahut tutuklama şartlarının oluşmadığı sebebiyle serbest kalması halinde, yasaya göre soruşturma dosyasında değişen yeni bir durum da yoksa kişinin yeniden gözaltına alınması ya da tutuklanması kanunen doğru değildir. Bu durum kişilerin özgürlüklerinin keyfi olarak ellerinden alınmamasının bir teminatı niteliğindedir. Nitekim sürekli tutuklanma korkusu ile yaşanması kişiler açısından güvensiz bir adalet ortamını doğurur. Ancak mevcut soruşturma dosyasına yeni bir delilin eklenmesi yeniden değerlendirme yapılmasını gerektireceğinden bu halde gözaltı ve diğer koruma tedbirlerinin uygulanması mümkündür. Söz konusu taksici olayında, şahsın serbest kalmasından sonra taksi aracının içindeki kamera görüntülerinin soruşturma dosyasına girmesiyle, yeni bir delil durumu olmuş ve savcılık makamı bu sebeple yeniden bir değerlendirme yaparak şüphelinin durumunu değerlendirmek istemiş ve bu yönde işlemler yapılmıştır. Hatta edindiğim bilgiler doğrultusunda Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı bu konuda bir bildiri de yayınladı. Dolayısıyla kamuoyunun konu üzerinde durması, dikkat çekmesi meseleye yetkili makamların dikkatini çekmekle birlikte, yasal prosedürde bu tarz durumların olması da mümkündür. Bunun başlıca nedenleri ise soruşturma dosyası içindeki bir takım belge ve delillere derhal ulaşılmaması veya geç kalınması olabilir . Burada savcılık makamı ve emniyet güçlerinin alt yapısı personel yeterliliği sebepleri de erken tespit ve müdahaleleri etkileyebilir” diye konuştu.
“Bilinçli bir toplum ile mümkündür”
Türk adalet sisteminde sürekli bir eleştiri durumunun söz konusu olduğunu belirten Selami Bulut, son olarak şunları söyledi: “İnsanların toplumda huzurla yaşayabilmeleri, kendilerinin ve sahip oldukları değerlerin güvende olmalarını istemeleri , her an başlarına bir zarar gelecek mi kaygısı ile yaşamamaları, adalete olan güvenlerinin zedelenmemesi ve herhangi bir nedenle yargıya başvuru yapıldığında etkili ve adil bir sonuç ile karşılaşmak istemeleri hukuk sisteminin gereğidir. Yargı sistemimizin aksaklıkları, kişileri memnun etmeyen kural ve kararları olabiliyor . Yasaların zamanında, makul sürelerde ve hakkaniyetli kararlar ile ortaya çıkması , yasaların uygulandıkları esnada sistemin sağlamlığı, yeterli sayıda adli makam personelin olması, adli makamların iş yoğunluğunun doğru bir şekilde azaltılması ve bilinçli bir toplum ile mümkündür. Nitekim hukuk sistemi zamanla değişen ve gelişmesini umduğumuz bir kavramdır. Netice itibariyle, bir zincir gibi toplumdaki birçok değişkene bağlı olan hukuk sistemimizin daha iyi hâle gelmesi için, değişkenlerden başlanarak düzenleme yapılmalıdır. Türk Hukuk Sistemimiz Kör Olmasa da bazen aksamaktadır.”