Türkiye, son günlerde artan toplumsal olaylar ve siyasi gelişmelerle çalkalanıyor. Özellikle İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve bazı gazetecilerin gözaltına alınması, ülke genelinde özellikle CHP Teşkilatlarında büyük tepkiye neden oldu. Türkiye’nin dört bir yanında partililer yaşanan gelişmelere tepki göstermek amacıyla sokaklara döküldü. Ancak protestolar ve toplumsal hareketlilik, İmamoğlu’nun tutuklanmasının önüne geçemedi. 

Yargılama sürecine gösterine tepkiler, güvenlik güçlerinin geniş önlemler alması ve zaman zaman göstericilerle polis arasında yaşanan olaylar toplumsal endişeyi artırdı. Türkiye'nin 81 ilinde meydanlara çıkan binlerce kişi, yaşanan olaylara karşı sesini yükseltirken, toplumda siyasi istikrar endişesi her geçen gün daha fazla hissedilmeye başladı. 

Öte yandan gözaltına alınan gazetecilerin durumu ise basın özgürlüğü tartışmalarını alevlendirdi. Siyaset arenasında yaşanan bu gelişmeler, yalnızca hukuki ve siyasi boyutlarıyla değil, aynı zamanda toplumun ruh sağlığı üzerinde de derin izler bırakıyor. Uzmanları, son günlerde artan kaygı, stres ve umutsuzluk duygularına dikkat çekiyor. Uzmanlara göre, belirsizlik ortamı ve gelecek kaygısı, vatandaşların günlük yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiliyor.

Türkiye’de beyin göçü hızlanıyor

Birçok vatandaşın, özellikle genç kesimin, Türkiye’nin geleceğine yönelik umutsuzluk hissettiğini dile getiren psikologlar, bireylerin güvensizlik ortamında psikolojik dayanıklılıklarının zayıfladığını belirtiyor. Sosyologlar, toplumda artan güvensizlik ortamının yalnızca bireysel psikolojiyi değil, sosyal dayanışmayı ve toplumsal huzuru da tehdit ettiğini vurguluyor. Özellikle gençler arasında yurtdışına gitme isteğinin arttığı, beyin göçünün hızlandığı yönünde çeşitli araştırmalar dikkat çekiyor. Bunun üzerine Meydan Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulunan Psikolog Sema Kavak, genç kesimin gelecek kaygısı yaşadığını dile getiriyor. 

Eğitim-Sen hakkında soruşturma başlatıldı Eğitim-Sen hakkında soruşturma başlatıldı

Sağduyulu davranmak çok önemli!

Psikolog Sema Kavak, bu olayların yine insanların kutuplaşmasına, iki uca kaymasına neden olduğunu ifade etti. Kavak, “Uçta olmak insanların olayları daha şiddetli algılamasına neden oluyor ki bu hissi tetikleyen duyguların başında güvensizlik, adaletsizlik ve belirsizlik gelmektedir. Bu kadar uçların oluşmasının ana kaynaklarından biri de aynı olayla ilgili farklı düşünce ve duyguların özellikle kanaat önderliği ve medya aracılığıyla yükselmesi ve toplumsal bir eyleme dönüşmesi için yaratılan ortam. Böyle zamanlarda sağduyulu davranmak ve sağlıklı söylemlerde bulunan insanlara ihtiyacımız var. Çünkü insanın hayatta kalması, varlığını sürdürmesi için bazı alanlarda kontrolün kendinde olduğunu bilmek iyi hissettirir ve güç verir. Ancak kontrolü kaybettiğini düşündüğü anlarda da özellikle geleceğe dair kaygıları artması, stresin artması ve sağlıklı olmayan bazı kararların alınması ya da hiç alınmamasına neden olabilir. Yaşama dair birçok alanda motivasyon kaybını, uykusuzluğu, yeme bozukluğunu gibi sorunları görmemiz muhtemeldir” diye konuştu. 

“Gerçeği kabul etmek de iyi hissettirir”

Kendi hayatının kontrolünü elinde tutamadığını fark eden insanlar tam anlamıyla bir geri çekilme ya da bir eylem içine girebildiğini söyleyen Sema Kavak, son olarak şunları söyledi: “Fevri kararlarından yine kendi zarar görebilir. Böyle bireysel ya da toplumsal olaylarda anlık alınan aksiyonlar yerine bir durup düşünmek, gözlemlemek ve sonrasında harekete geçmek daha sağlıklı bir davranış şekli olabilir. Vicdanen hiçbir şey yapmamak, yapamamak da bu dönemde bireysel olarak bizi yetersiz, değersiz hissi yaşamasına neden olabilir ki bu tür durumlarda birlikte hareket etmenin, dayanışmanın gücü bize iyi gelebilir. Ayrıca uzun süre belirsizlikte yaşamak ya da tekrar eden belirsizlik dönemleri içinde yaşamak durumundayken belirsizliklerle baş etmek, psikolojik dayanıklılık ve esneklik alanlarında kendimizi geliştirmeyi öğrenmeliyiz. Bunun için de kontrol edebildiğimiz alanlara odaklanmak, gelişmelere karşı daha esnek olarak uyum sağlamaya çalışmak. Bazen bu uyum sağlamak duyarsızlaşma gibi algılansa da bahsettiğim şey duyarsızlaşma değil, olayların akışına göre şekil almak, alternatif planlarla ilerlemek güçlü ve iyi hissettirecektir. Özellikle toplumsal olaylarda yalnız olmadığımızı bilmek de"

Muhabir: ALİ GÖZEN