DSÖ örgütü ve dış ülkeler devletimizin CORONA ile ilgili çalışmalarını takdir ederlerken, bu ülkenin ekmeğini yiyen, suyunu içen bazıları, ülkemize ve devletimize yönelik beğenilerimize tahammül edemeyecek kadar  bu ülkeye yabancılaşmışlar. “ Türk olmaktan ve bu ülkede yaşamaktan utanıyorum” diyerek annesini de alarak İtalya’ya yerleşen tiyatrocu kadın, annesi CORONA illetine yakalanınca ülkemize dönmek için yetkililerden nasıl yardım dilendiğini basından öğrendik.

  Şu anda dört sitede haftalık yazılarım yayınlanmaktadır. Bugüne kadar yazdığım sayısız makalelerimde  siyasete dair tek makalem yoktur.  Yazılarım genelde bilgim ve ilgim dâhilinde eğitime yönelik yazılardır.  En iyi bildiğim, bilmediklerimi bilenlerdenim. Bilmediğim konulara katiyetle burnumu sokmam. Her vatansever gibi ben de sade bir vatandaş olarak ülkemi seviyorum.  70 ni çoktan aşan emekli eğitimci bir yurttaş olarak devletimden hiçbir beklentim olmadan yazımı kaleme aldım. Yalaka değilim ama nankör de değilim.

Büyük İskender, İran seferine çıkmadan önce hazinesinde nesi var, nesi yoksa halkına ahbaplarına, eşine, dostuna dağıtmaya başlamış. En yakın baş veziri Perdiccas’sa gayet kıymetli bir mücevheri uzattığında Perdiccas: “ Peki Büyük kralım hazinenizdeki her şeyi dağıttınız. Size ne kalıyor?” İskender : “ Bana ümit kalıyor.” demiş. Bunun üzerine Perdiccas: “Öyle ise bana bu kıymetli mücevheri vermeyiniz. Size en yakın silah arkadaşı olduğum için ben de size kalan ümidi paylaşmak isterim.” diye cevap vermiş.

İran seferine çıkmadan önce B. İskender’e dünyalara değer hazinesini halkına dağıttıran, gözünde o mücevherlerin değerini bir anda sıfıra indiren ne idi? Sadece ufukta mücevherlerden daha pırıltılı “ümitti.” Bu ümit, kazandığı zaferle dağıttığından daha fazlasına kavuşturmuş, hazinesi tekrar dolmuş  taşmış.

Karıncadan, B. İskender’e kadar her canlı yaratığı ileriye doğru, başarıya doğru koşturan kuvvet, “ümit”ten başka bir şey değildir.  Kıpırdayan her canlıda ümit olmasaydı  dünyada hiçbir şey olmazdı.  Canlılar içinde insanı ele alalım.  İnsan 40 gün aç, 4 gün susuz, 4 dk. Havasız yaşarmış. Ama 4 saniye umutsuz yaşayamazmış.  Dünyada tüm intiharlar son 4 saniyede yaşanırmış.

 24.  Dönem M.V. Dr. Sayın Muzaffer Yurttaş bey kardeşim, son yazısında rahmetli Peyami Sefa’nın bir tespitinden söz ediyor. P. Sefa:” Fakirlik ve hastalık dirilticidir. Korku ve iradeyi kamçılar. Uyuklayan enerjileri ayaklandırır. Başarmak için korku da ümit kadar şarttır. İnsana fakirliğin ve hastalığın öğrettiklerini hiçbir okul kitabı veremez.” diyor.

 Gelin hep beraber CORONA’nın öğrettiklerini bir yerlere not edelim de unutmayalım.

1-Amerika ve Avrupa sağlık sisteminin ne kadar iyi olduğunu, doktorlarının ne kadar bilgili ve insancıl olduğunu (!) Avrupa ve Amerika gören ve çıktığı deliği beğenmeyen bazı kendini bilmezler, şimdi Türk doktor, hemşire ve sağlık personelinin ne kadar çalışkan ve fedakâr, bilgili, donanımlı Corana tedavisinde ne kadar başarılı olduklarını perdelenen gözleri gördü mü?    İstanbul’da özel bir hastanede çalışan doktor öğrencim, hastalarının yarısından fazlasının yurt dışı hastaları olduğunu söylediğinde ülkemle ve doktorlarımızla gurur duydum,

2-Şehir Hastanelerinin büyüklüğünden şikâyet ederlerken CORONA karşısında ne kadar küçük (!) olduğunu gördüler mi?

3-   20 yıl önce gece yarılarında kuyruklara girip sekiz hastanın aynı odada, kanlı çarşaflarında yatmak için hastane kuyruğunu unutup da, bugün yıldızlı otel gibi hastaneleri görmek için gözlerdeki perdeler aralanır mı?

4- Türk ekonomisi bitti, gitti, ülke satıldı diyenler, başta Avrupa ülkeleri olarak ekonomisi battı denen ülkeye el açmalarını acaba görüyorlar mı?

5- Avrupalı doktorlar hasta puanlaması yapıp,  hastanelerde ve huzur evlerinde yaşlıları ölüme terk ederlerken, ülkemizde doktorlarımızın yaşlılarımıza daha büyük ihtimam gösterdiklerini duyuyorlar mı?

6- Doktorlarımız en mükemmel ekipmanlarla hastalarını tedavi ederlerken, İngiliz ve Amerikalı doktorların çöp poşeti ile hastalarını tedavi etmeye çalıştıklarını görüyorlar mı?   Bırak hastaları tedavi,  ölülerini bile gömmekte aciz kalıp ceset torbası bulamayarak kokan cesetler için Newyork semalarında Akbabaların dolaştıklarını gördüler mi?

7- Corona salgını dolayısıyla çoğu ülkeler İMF’ nin kapısında sıra beklerlerken, yenen, içilen tamtakır hazinesi olan ülkem(!),  yardıma muhtaç yüz binlerce aileye boş keseden ne verecekti?  Kim ne derse desin? Ben ülkemden ve ülkemin yarınından “Umut”luyum. Niçin mi?

  1.  Başımızda Dicle kenarında kurdun kaptığı kuzudan sorumlu olan yöneticilerimiz var.
  2.  Branşlarında donanımlı, bilgili, mesleğini başarıyla icra eden fedakar doktorlarımız, hemşirelerimiz, sağlık personelimiz ve yıldızlı ama çok küçük, butik  Şehir hastanelerimiz(!) var.
  3.   Zengin olarak bildiğimiz ülkeler halkına karaborsa maske bulamazlarken, vatandaşına ücretsiz maske dağıtan bir ülkem var.
  4.  Değil garip, gurabadan, ilinin ve ilçesinin sokağındaki sokak hayvanlarının dahi aç kalmasından kendini sorumlu tutan, halkın içinden çıkmış Anadolu çocuğu mülki amirlerimiz var.
  5.   Yurt dışında terörün belini kıran ve yurt içinde canla başla hem güvenliği sağlayan, hem yaşlı kimsesizlerin evine ekmek götüren güvenlik güçlerimiz,  yaşlı adamın odununu kıran,  yaşlı ninenin bahçesini çapalayan jandarmamız,  çikolata isteyen çocuklara çikolata götüren polislerimiz var.
  6.  Evleri sınıf haline getiren  eğitim sistemimiz var.
  7.   Mülki amirlerimiz ve belediyelerce yurt içinde, yurt dışında da Türk derneklerince oluşturulan  “Vefa Destek” guruplarıyla vatandaşın kapısı çalınan bir ülkem var

Mevlana’nın dediği gibi  “Her ümitsizliğin ardında koskocaman bir  “ UMUT “  vardır.”  Her vatandaş gibi sade bir vatandaş olarak ben de  ülkemi seviyorum. Ülkemin yarınından “ Umut”luyum. Corona, başta başarılı sağlık personelimiz ve birçok sevdiklerimizi aramızdan aldı.  Allah onların mekânlarını cennet eylesin. Hastanede yatan kardeşlerimize de Rabbim şifalar versin.  Fedakâr doktorlarımıza ve sağlık personelimize güç kuvvet versin.

 Sözün en doğrusunu  söyleyen Rabbim: “ ….Sizin çok arzu ettiğiniz şeyde  şer, sevmediğiniz şeyde hayır vardır. Siz bilmezsiniz Allah Bilir….” Buyuruyor.

 Evet, hoşumuza gitmeyen CORONA bize bir şeyi öğretti.

  1. Ne kadar yeni nesil uçağınız, füzeleriniz varsa da büyük olan siz değil, büyük olan “ BİRİ” var.  Onu unutmayın, büyüklüğünüzle güvenmeyin mini minnacık ben hepinize yeterim.
  2.  . Rabbim de  “ Benden umudunuzu kesmeyin “ buyuruyor. Corona dolayısıyla ülkemizin büyüklüğünü gördük. Ülkem, sadece halkının değil, dünyanın “ Umudu” oldu.  Önce Rabbimizden, sonra ülkemizin geleceğinden umutlu olalım.   Onun için bu dünya ne şu, ne bu dünyasıdır. Bu dünya  “ UMUT” dünyasıdır.

Umudunu yitiren, her şeyini yitirir. Ben bunu bilir, bunu söylerim.

MÜBAREK RAMAZAN AYINIZI TEBRİK EDERİM. www.kadirkeskin.net