Teknolojideki tüm gelişmeler 7den 70e tüm toplumun ilgi odağında olan bir konu. Teknolojideki her yeni gelişmeye karşılık insanlık bir refleks gösteriyor. Başta gençler olmak üzere son çıkan ürünlerin ne olduğunu incelemeyen yoktur nerdeyse. Özellikle bizim gibi orta sınıfta bulunup, gelir dağılımı adaletsizliğinin çok yüksek olduğu ülkelerde çıkan yeni ürünlerden ziyade ilk olarak fiyatlar incelemeye alınıyor. Özellikle kurlardaki ve vergilerdeki artıştan sonra kaliteli ürünlere yönelebilmek hayal oldu diyebiliriz. Sosyal medyada yapılan şu ülkede asgari ücretle şu kadar sürede bunları alabilirsiniz gibi paylaşımlar ülkemizde yaşayan genç kuşakların başka ülkelere hayranlık duymasında önemli rol oynamaktadır.

 

Sosyal medyada dolaşırken rahmetli Necmettin Erbakan hocanın bir fotoğrafına rastladım. Milli Selamet partisinin döneminde olan yazıda Montaj Değil Ağır Sanayi yazıyordu. Erbakan hocanın verdiği mücadeleyi düşününce bir kez daha hoca haklı çıktı dedim. O günden bugüne ne değişti dersek, aslında hiçbir şey. Türkiye hala bir montaj ülkesi ve yabancılar için ucuz işgücü konumunda.

 

Bugün Almanya veya Amerika’ya neden hayranlık besliyoruz? Onların ahlakını almamalıyız gibi klişe olmuş sözlerin hiçbir kıymeti yoktur. Evden dışarı adımınızı attığınız anda bindiğiniz veya binmek istediğiniz araba bir Alman otomobiliyse, Almanya’yı kötüleyerek bir yere varamazsınız. Bir telefon almak için avm ye gittiğinizde en iyi telefonlar, tabletler Amerikan malıysa ve siz maşınızla onu alamıyorsanız Amerika’ya karşı hayranlık beslemeye başlarsınız. Avm de bir şeyler yemek istediniz, Türk mutfağının zenginliğinden bahsederken gideceğiniz yerlerin Amerikan menşeili fast food markaları ise, Türk kahvesi meşhurdur derken soluğu sturbucks ta almak zorunda kalıyorsanız, siz istesenizde istemesenizde yabancı etkilere maruz kalıyorsunuz.

 

Zamanın, mekanın, çevrenin ruhiyetinin insan üzerindeki etkisini tartışmaya gerek yoktur. Kullandığımız ürünler yabancı kaynaklı iken bizim fikren hür olmamız mümkün değildir. Her teknoloji ihracatı aynı zamanda kültür ve fikir ihracatını beraberinde getirir. İthal ettiğimiz ürünler bize sadece bir nesne olarak değil, taşıdıkları logo ve markanın arka planında bir milletin kurmak istediği hegemonyanın temellerini oluşturur.

 

Geçmişte yaşanan olaylara takılı kalıp ölüleri tartıştırmanın hiç kimseye faydası yoktur. Dünyaya katma değerli teknolojik ürünler satamayan ülkeler fikren mankurtlaşmıştır. Çinin Uygur’da yaptığı soykırıma slogan atarak, eylem yaparak ne elde edilebilir? Kullandığımız çoğu teknoloji ürünü Çin menşeili değilmi. İsrail’in Filistin’deki baskılarına karşı eylem yapmak  o anki gazını almaktan başka nedir? Dış ticarette ne kadar güçlüyüz, büyük gemi filolarımız varmı, dünya teknolojide ne kadar bize muhtaç? Bunları sorguluyor muyuz, yoksa dar, sığ gündelik iç siyasi meseleler bizi uyuşturuyormu?

 

İmanımızı aksiyona çevirmediğimiz sürece dünyayı bize sundukları gibi idrak edip mankurt bir zihinden ileri geçmemiz mümkün değildir. Teknolojide, sanayide söz sahibi bir ülke oldukça, bedenin kirlerden arınması gibi zihin dünyamızda yabancı etkilerden kurtulacaktır.