Manisa’da geçen haftalarda yasaklı madde kullanarak taksi şoförünü gasp etmeye çalışarak öldürmeye teşebbüs eden şahıs, tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Bunun üzerine uyuşturucu madde kullanımın toplumun her kesimini rahatsız ettiğini ve can güvenliği konusunda insanların savunmasız olduğu görüldü. Uyuşturucu kullanımının insanları ne hâle getirdiği ise tartışmalara neden olmaya devam ediyor.
Manisa’da geçtiğimiz haftalarda yaşanan bir gasp olayı, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Yasaklı madde kullandığı iddia edilen bir şahıs, taksi şoförünü gasp etmeye çalıştı. Taksi şoförü, ani manevra ile ölümden döndü. Şahıs, güvenlik güçleri tarafından yakalanmış ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Bu olay, uyuşturucu madde kullanımının toplumda yol açtığı tehlikeleri bir kez daha gözler önüne serdi. Olay sonrası Manisalılar arasında tedirginlik arttı. Vatandaşlar, uyuşturucu madde etkisi altında hareket eden kişilerin kamu düzenini tehdit ettiğini belirterek yetkililere çağrıda bulunuyor. Özellikle taksi şoförleri gibi birebir hizmet veren meslek gruplarının, bu tür durumlar karşısında savunmasız kaldığı ifade ediliyor. Uzmanlar, uyuşturucu madde kullanım yaşının giderek düştüğüne dikkat çekiyor. Yapılan araştırmalara göre, bağımlılık yaşı 13 ile 20 yaş aralığına kadar indiği ifade ediliyor. Bu durum, özellikle genç kuşakların uyuşturucuya karşı korunması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Taksiciler güvenlik önlemlerinin artırılmasını talep ediyor. Öne çıkan öneriler arasında araç içi güvenlik kameralarının zorunlu hale getirilmesi, acil durum düğmeleri gibi sistemlerin devreye alınması ve şoförlerin güvenlik eğitiminden geçirilmesi yer alıyor. Ayrıca uyuşturucu kullanımına yönelik denetimlerin artırılması ve gençlerin bu tür maddelerden uzak tutulması için farkındalık kampanyalarının düzenlenmesi isteniyor. Konu ile ilgili Manisa Meydan Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulunan Psikolojik Danışman Harun Ülger, uyuşturucu maddenin kullanımında birçok nedenin yer aldığını ileri sürdü.
“Özgünlüğün sembolü olarak gösteriliyor”
Uyuşturucu kullanımının artmasının ardında pek çok karmaşık neden yattığını ve bu nedenlerin başında sosyal ve psikolojik faktörler geldiğini belirten Psikolojik Danışman Harun Ülger, “Gençler, özellikle kimliklerini bulma, ait olma ve bir yere ait olduklarını hissetme arayışında, arkadaş baskısı ve sosyal çevre etkisiyle uyuşturucu kullanımına adım atabiliyor. Arkadaş çevresi, kişiyi doğrudan etkileyebilecek en güçlü faktörlerden biri. Gruba dahil olmak, dışlanmamak için bazen uyuşturucu kullanımı "normal" bir davranış olarak algılanabiliyor. Ayrıca, depresyon, yalnızlık, kaygı gibi psikolojik zorluklar da bireyleri bu yıkıcı yolculuğa sürüklüyor. Hayatın baskısı, ekonomik zorluklar ve geleceksizlik duygusu, uyuşturucuya olan talebi artırıyor. Uyuşturucu, anlık bir rahatlama sağlıyor gibi görünse de, bağımlılık sürecine girdiğinde sadece fiziksel değil, ruhsal yıkım da başlıyor. Medya, uyuşturucuyu bir ‘yaşam tarzı’ olarak gösterebiliyor. Gençler üzerinde büyük etkisi olan sosyal medya, uyuşturucu kullanımını bazen ‘cool’ bir şey gibi sunabiliyor. Filmler, diziler ve şarkılar, uyuşturucuyu zaman zaman özgürlüğün, rahatlamanın ve özgünlüğün sembolü gibi gösteriyor. Gençler, bu imgeleri hayatlarına entegre etmeye çalışırken, uyuşturucuyu bir çözüm olarak görmekte zorluk yaşamıyorlar. Halbuki gerçek, bunların çok ötesinde. Uyuşturucu, bağımlılıkla birlikte sadece fiziksel sağlığı tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda zihinsel ve sosyal hayatı da mahvediyor” diye konuştu.
“Güçlü iletişim kurmalılar”
Ailelerin uyuşturucu ile mücadelede nasıl önlem alması gerektiğini anlatan Harun Ülger, “Aileler, çocuklarıyla güçlü bir iletişim kurarak, onların hayatlarında neler olup bittiğini daha iyi anlayabilir. Özellikle ergenlik dönemi, çocukların kimlik arayışının en yoğun olduğu ve dış dünyaya açıldıkları bir zaman dilimidir. Bu dönemde, çocuklar sık sık ‘kendi başlarına’ kararlar almayı isterler ve dış çevrelerinden gelen baskılarla daha fazla karşılaşabilirler. Bu noktada, ebeveynlerin çocuklarına güven verici, açık ve empatik bir tutum sergilemeleri çok önemlidir. Çocuklar, ailelerinden gelebilecek olası eleştirilerden korkmadan sorunlarını paylaşabilmelidir. Aile içindeki açık iletişim, çocukların olumsuz etkilerden korunmasına yardımcı olur. Ayrıca, ebeveynlerin çocuklarına duyduğu güveni hissettirmeleri, onların da kendilerine güven duymalarını sağlar. Güven ortamı, dışarıdaki tehlikelerden uzak durmalarını sağlayacak bir savunma mekanizması olabilir. Aileler, çocuklarına uyuşturucunun zararları hakkında doğru ve açık bilgiler vermelidir. Ancak bu, korkutma veya tehdit etme şeklinde olmamalıdır. Ailelerin, uyuşturucunun fiziksel, psikolojik ve sosyal zararları üzerine empatik bir dil kullanarak, çocukların gerçekleri anlamalarını sağlamaları gerekir. Uyuşturucu kullanımı hakkında bilgi sahibi olmak, çocukların bu maddeyi denemek gibi bir hataya düşmesini engelleyebilir” şeklinde konuştu.
“Sadece bireyi değil tüm aileyi korur”
Bireylerin arkadaş çevresinin uyuşturucu madde kullanımının en önemli faktör arasında yer aldığını dile getiren Harun Ülger, “Çocukların arkadaş çevresi, uyuşturucu kullanımında etkili olan en önemli faktörlerden biridir. Aileler, çocuklarının sosyal çevresini gözlemlemeli ve olumsuz etkilerden korunmalarını sağlamalıdır. Ancak, bu gözlemler yapıcı bir şekilde ve çocukların haklarına saygı gösterilerek yapılmalıdır. Onları kısıtlamak veya aşırı kontrol etmek yerine, aileler, sağlıklı arkadaş ilişkilerinin değerini anlatmalı ve çocuklarının doğru insanlarla vakit geçirmelerine yardımcı olmalıdır. Ayrıca, çocukların zaman geçirecekleri mekanlar da büyük bir öneme sahiptir. Aileler, çocuklarını gece dışarı çıkarken veya arkadaşlarıyla buluşacakları zamanlarda dikkatli olmalı ve onları güvenli ortamlarda vakit geçirmeye teşvik etmelidir. Aile içindeki zorluklar, çocukların uyuşturucu kullanımına yönelmesine neden olabilir. Aile içindeki şiddet, ilgisizlik veya iletişim eksiklikleri, çocukların dış dünyada kendilerine bir "kaçış" yolu aramalarına yol açabilir. Bu nedenle, aile içindeki ilişkiler de çok önemlidir. Aile üyeleri birbirlerine duygusal destek sağladıklarında, çocuklar kendilerini daha güvende hissedebilirler. Eğer bir ailede uyuşturucu kullanımı ya da bağımlılık belirtileri gözlemlenirse, profesyonel yardım almak çok önemlidir. Aile içindeki herhangi bir olumsuz durumun farkına varmak ve gerekli destekle bu sorunu çözmek, yalnızca bireyi değil, tüm aileyi korur” ifadelerini kullandı.
“Hatırlatıcı bir işleve sahip”
Uyuşturucu maddenin sosyal mecralar aracılığı ile özendirdiğini kaydeden Harun Ülger, son olarak şunları söyledi: “Daha mutlu olmak ve iyi hissetmek amacıyla uyuşturucu kullanılmaya başlanıyorken yakın zamanda bunun aksine tamamen bir imaj meselesi olmuş durumda ve bu maalesef sosyal mecralarda ön plana çıkmaktadır. Uyuşturucunun bir imaj meselesi olma durumunun öncelikli olarak engellenmesi adına dizilerde, filmlerde ve sosyal mecralarda bu durumlar konu bahis edilmemelidir. Bilmemek, olmadığı manasına gelmeyebilir fakat Yeşilay genellikle bunlarla ilgili okullarda seminerler düzenliyor. Belki önleme amacıyla da olsa bu konulara değinmek uyuşturucuyu gündemde tutmaktır. Bu durum da ne kadar iyi niyetle yapılan eylemleri barındırsa da bir noktada hatırlatıcı bir işleve sahiptir. Sonuç olarak uyuşturucu kullanımlarının azaltılmasında en önemli husus erişilebilirliği kısıtlamak ve gündemden düşürmektir.”