Siir,
“Dünyanın en kahredici tozlarını
Yatıştırıp,
Kalbimizi yıkayan yağmurlardır.”
Siirler, sairler ile doğar,
Siir dinmeyen acıların, ıstırapların
Sevginin, askın, hiddetin, öfkenin
İçsel isyanın dısa vurumudur!
Her gün isyanın varsa kadere
Yaz bi siir.
Yada ask’a
“ 29 herhangi harften biriydik/
A, L, M, S, Y, Z gibi / ilkin heceler oluşturduk /
Sonra kelimeleri/ daha sonra cümleleri
“ Benzeri olmayan bir duygu var içimde/
Tarifsiz kederler içerisindeyim/
ASK GİBİ, SEVDA GİBİ.
Buna benzer betimlemelerle
Oluştu siir.
Kimimiz ask’a yazdı
Kimimiz tabiata
Kimimiz de kadere isyana.
Hal, durum sartını
Zamanı ve yeri geldiğinde
Sözcüklere dönüştürdü sair.
Okuyunca anlıyoruz vaziyetini.
“Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve
sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama
işte 85'indeyim ve biliyorum...
ÖLÜYORUM... demesine rağmen
Sözcüklerin ölmediğini.
Bir başka sair mesleğinin ne olduğunu siiri ile
Cümle aleme duyurur.
“İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne halt edeceğimi bilemem.”
Siir Halt etmek
Halt yemektir! sairlerin dilinde.
Yergi, övgü, sövgü kalemin ucundadır.
Onun üzerine başkasını tanımam!
Kaleminin üstüne kalem tutmam!
Onsuz küfür edebiyatı olmaz!
Kim mi? Kim olcak Neyzen Tevfik!
Ney’in sesi gibidir siirleri!
Ruhları rahatlatır!
İhtiyarlık ile gençlik diyerek,
Şu hayatı ikiye böldürme!
Ey büyükten de büyük Allah'ım,
Benden evvel “erkekliğimi” öldürme!
Kim öle
Kim kala?
Dağda, tasta, duvarda, kapılarda
Anıtta, kağıtta , kitapta, dillerde
Bir isimsiz sair kala!