15 Milyon TL’lik proje ile 25 milyon metreküp su taşıması öngörülen proje ile ilgili göl uzmanı Dr. Erol Kesici, dünyanın hiç yerinde böyle bir çalışmanın olmadığını belirterek, “Uygulaya konacak proje tam bir felakettir. Geri dönüşümü olmayacak bir katliamdır.” yorumunu yaptı.
Türkiye’de son yıllarda kuruyan doğal gölleri kurtarmak için ‘Taşıma Su İle Göl Kurtarma’ diye nitelendirilen projeler hayata geçirilmeye başlandı. Taşıma su ile değirmen döndürmeye çalışan AKP iktidarı son olarak Manisa’da yüzlerce kuş türünü ev sahipliği yapan ve yaklaşık 3 yıl içinde kurulan Marmara Gölü’nü kurtarmak için önümüzdeki aylarda bir projeyi hayata geçirmeye çalışacak.
15 MİLYON TL’LİK PROJE 25 MİLYON METREKÜP SU TAŞINACAK
Son üç yıldır yanlış tarımsal sulama ve iklim değişikliği sebebiyle Manisa’da önemli bir yere sahip olan Marmara Gölü tamamen kuruyarak yok oldu. Ulusal Sulak Alan ve Sulak Alanları Korunması Yönetmeliği’ne göre koruma altında olan Marmara Gölü’nü kurtarmak için DSİ’yi bir çalışma başlattı. Devlet Su İşleri hazırladığı 15 milyon TL’lik proje ile Bozdağı’ndan 25 milyon metreküp suyu taşıyarak gölün kurtarmaya çalışacak.
Aralık ayı içerisinde ihalesi yapılacak olan proje konusunda uzmanlar tepkisini dile getirdi.
“TAŞIMA SU İLE GÖL OLUŞTURMAK DOĞAYA KÖTÜLÜKTÜR”
Kuruyan Marmara Gölü’nün taşıma su ile yeniden canlandırmasını sağlayacak olan proje ile ilgili değerlendirmede bulunan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı ve göl uzmanı Dr. Erol Kesici, hayata geçirilmesi düşünülen projenin doğaya yapılacak en büyük kötülük olduğunu ifade etti.
Göl uzmanı Dr.Kesici yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Hiçbir zaman dökme su ile göl oluşmaz. Göl eko sistemiyle bir bütündür. Zaten yapılan en uygulamadan gölün 3/1’i tarımsal alan, gerisi koruma alanı ve geri kalanı ise su tutma alanı gibi yanlış bilinçli projeler ortaya çıkarmaya başladılar. Bu çok tehlikeli olan bir durum. Tuz Gölü örneği var. Bazı yerlerden su getireceğiz diye ihalelere çıktılar. Bir kere doğal göl oluşturmak istiyorlarsa önce ekosistem uyumunu olması şart. Bunu şuna benzetebiliriz. Herkesin kanı bir başkasına uyamamakta. Uygulanan veya uygulamaya koydukları projelerle o bölgeye doğal göl değil, su deposu yaratmış oluyorlar. Böyle yaparak testimi dolduruyorlar. Neyi ne kadar doldurabileceksiniz. Başka yerlerden taşıma su ile yapılması düşünülen göl doğaya yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bu projeler akıl karı olan projeler değil. Bu projelerle dünyada kurtarılan bir gölü söylesinler. Çünkü yok.”
“BU PROJE TAM BİR FELAKETTİR”
Açıklamasında Marmara Gölü’ne su taşıyarak eski haline getirilmesinin Bozdağı’nda büyük bir doğal katliamına sebep olacağının altını çizen Dr.Kesici sözlerine şöyle devam etti:
“Marmara Gölü kurumuş bir göl. Bu bölgenin havza bazlı bütünsel olarak korunması gerekirdi. Ancak bu başarılamamış. Şimdi dağlardan getirecekleri suyla Bozdağı’ndaki ana kaynağı da kurutmuş olacaksınız. Taşıma su proje ile Bozdağı’ndaki ekosistemi yok edecekler. Eko kırıma neden olacaklar. Zaten Bozdağlar’dan dolaylı yollarla Marmara’ya su geliyordu. Ama uygulaya konacak proje tam bir felakettir. Geri dönüşümü olmayacak bir katliamdır. Marmara Gölü’ne su dolduracam diye Bozdağlar’da kuraklığa sebep olacaklar. Bu bölgedeki damar sistemlerinin değişmesine benziyor. Bir insanın atar damarını alıp vücudun başka bölgesine taşımak gibi bir durum bu. Doğa bir insan vücudu gibidir. Sistem milyonlarca yıl önce oluşmuştur. Bu düzeni değiştirildiği veya değiştirilmeye çalışıldığı için Marmara gölü kurudu. Şimdi Marmara gölünün kurumasına sebep olan ekolojik baskıyı Bozdağlar’ına uygulamaya çalışacaklar. Yapabilecek en büyük kötülüğü yapacaklar. Ne kadar suyu getirseniz getirin eko sistemi oluşturamadıktan sonra su yine kuruyacaktır.”
“YERALTI SULARIMIZ KEFEN PARAMIZ GİBİ”
Göl uzmanı Dr Kesici açıklamasında, son yıllarda Türkiye’nin doğal tatlı su gölünün kalmadığını, hepsinin su deposuna haline çevrildiğini belirterek,
“Türkiye’de doğal göl diye tatlı suyumuz kalmadı. Hepsi su deposuna dönüştürüldü. Ekonomik çıkarlar öne sürülerek salma sulama sistemiyle ve son 3 yıldır da göllerin kurumasıyla birlikte popülist, siyasi yaklaşımlarla aşırı şekilde artan sondaj kuyuları var. Bizim göllerimiz yağmur suları ve yeraltı sularıyla besleniyor. Yağmur suları engellendi. Yüzey sularının önüne aşırı bir şekilde barajlar ve göletler yapıldı. Aşırı bir şekilde yasal ve yasal olmayan 100 binlerin üzerinde sondaj kuyuları açıldı. Yeraltından da çekiyorsunuz. Yerel altı sularımız bizim kara gün akçemiz, kefen paramız dediğimiz suları bulundurmaktadır. Onlarda tükendi. Göllerimiz ne yeraltından, ne de yüzeysel gelen sularla artık beslenemiyor. Sadece üzerine düşen yağmur suyu ile besleniyor. Yağmurda yağmıyor. Neden. Çünkü memleketi kuraklaştırdılar. Yüzeysel kuraklık var. Bizde iklimimiz kurak, tarımımız sulak. Bizim son yıllarda yaşadığımız iklim kurak. Ancak buna rağmen biz hala vahşi sulama yapıyoruz. Göllerin kurumasının nedenindeki en büyük faktör tarımsal sulamada kullanılan suyun yüzde 80’ini salma sulama sistemi ile yapmamız. Hala ısrar ediyor ve teknik, modern sulama sistemine geçmiyoruz.”
“KURAKLIK COVUD-19 SALGINI GİBİDİR”
Açıklamasında son olarak dünyada kuraklığın yağmur suyu bekleyerek önlenemeyeceğini ifade eden göl uzmanı Dr.Kesici sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Yağmuru beklemekle biz kuraklığı önleyemeyiz. Bunun sebebi yağmur değil suyu iyi yönetememek. Bizim sularımız aynı aile bütçesi gibi. Aile bütçesini iyi yönetirseniz, sağlık, mutluluk ve huzur içinde yaşarsınız. Ama popülist bir yaklaşımla bol keseden her tarafa sulu tarımı götürürseniz kuraklık baş gösterecektir. Alınan önlemler çok önemlidir. Suda tutumlu ve akılcı davranmamız önemli. Kuraklık bir salgındır. Bir yeri kurutursanız başka yerleri de kurutursunuz. Kuraklık bir Covid-19 gibidir. Covid-19 nasıl meydana geldiyse kuraklıkta öyle meydana gelmiştir. Çünkü doğayı yok ederseniz kuraklıkta arkasından gelecektir. Lafı hiçbir zaman küresel ısınmaya getirmesinler. Böyle bir durum yok. Önlem almazsak kuraklığının önüne geçemeyiz.”