Bedenim bile sana ait değilken,,,!
Kaç yaşındasın ya ruhun?
Kaç çocuğa sahipsin?
Kaç tane evin kaç tane araban var?
Anlatmak istediğim olayı size güzel bir hikaye ile örnekleme vererek konuya girmek istiyorum.
Köyün birinde çok zengin köyün ağası diyebileceğimiz yaşlı zengin ama bir o kadar da bilge bir adamcağız yaşarmış. Bu adamcağızın 3 tane erkek evladı varmış. Çocuklarına örnek olmaya çalışıyormuş. Ama çocukları sürekli miras peşindeymiş. Adamcağız ne yaptıysa onları bu kavgasından vazgeçirememiş. Ama mirasını hazırlarken onlara bir ders vermeyi düşünmüş. Öldüğüm zaman tüm mirasımızı tabii ki sizlere bırakıyorum. Adil olun! Dünyada aslında hiçbir şey bizim değil. Yeter ki sizden bir tek ricam var. Benim ölürken çok sevdiğim bir çorabım var. Beni o çorabımda gömün demiş.
Mirasını hazırladıktan çok kısa bir süre sonra vefat etmiş. Cenaze işlemleri olup biterken hoca ile görüşülmüş. Hocaya babamızın mirasıdır babamızın çorabıyla gömmek istiyoruz demiş. Hoca asla kabul etmemiş. Bunu gidin müftü ile görüşün demiş. Müftü de böyle bir şeyin mümkün olmayacağını söylemiş. Çocuklar çaresizlik içerisinde danışmanlıkları kimse kalmamış ama nihayetinde bir tek çorabını bile götürememiş. Çocuklar kendi aralarında tartışa dursunlar o kadar malın mülkün içerisinde bir tek çorabı bile götüremeyen babaların ne demek istediğini yeni idrak etmeye başlamışlar.
Ne kadar sahipleniyoruz değil mi? Evimizi, çocuklarımızı, eşyalarımızı. Sanki bizimle götürecekmiş gibi deli gibi çalışıyoruz. Onlara sahip olabilmek için. Çünkü her sahip oluşumuz aslında mutluluğumuz oluyor. Bir şeye ve olunca tamam olacağım mutlu olacağım geleceğimi garanti altına alacağım ya da şu benim araba e-hedefim de bu arabayı alınca mutlu olacağım kendimi ancak o zaman tamam hissedeceğim diyerek ne kadar mutluluğumuzu erteliyoruz öyle değil mi? Niçin bunlara ulaşmaya çalışırken mutluluğumuzu yaşayamıyoruz. Hikayeden de örnek diyeceğimiz gibi gerçekten sahip miyiz ? Hayatta hiçbir şeye sahip değiliz. Nesnel olan hiçbir şeye sahip değiliz. Sahip olduğumuz tek şey gözle göremediğimiz dokunamadığımız, duyamadığımız şeyler. Mutluluk, huzur, sevgi ve inanç aslında insani tamam eden somut değil soyut şeyler. Çünkü ancak bunları yaşadığımız zaman gerçek yaratanla ruhani varlığımızla ruhlarımızın birleştiği anda tamam olabiliyoruz. Hem bu gözden bu açıdan baktığımız zaman sahip olmak istediğimiz şeylerin sadece soyut şeylere sahip olmak için olduğunu ne zaman idrak edeceğiz. Bir insan sadece somut şeylere ulaşmak isterken ne kadar hayatında mutluluğu huzuru erteleyebiliyor. Bunları ne zaman fark edecek? Bunları fark ettiği zaman biliyor musunuz ne oluyor? Hiç kimseye artık kıskançlık nefret seni alaşağı edecek negatif enerjileri taşımamaya başlıyorsun. Anlıyorsun ki biz neşe, mutlu, huzur yani soyut şeylere ulaşabilmemiz için sadece yaratanın enerjisinde birbirimizi desteklemeliyiz.
Demem şu ki ruhani birlik içerisinde kendimizi her birimize ayrı pertlikten çıkartıp bir olduğumuz yaradanın ışığında hepimizin bir olduğu düşüncesi ile hareket ettiğimiz zaman sadece sahip çıkacağımız şey birbirimizin olacağını anlayacağımızı ve bu şekilde mutluluğun huzurun ışığında olacağımıza inanıyorum. Her birinize sevgiler saygılar şifada kalın.