İnsan doğduğu andan itibaren bakım verenine bağımlıdır. Eğer yeterli bakımı sağlanmazsa kısa bir süre sonra bebek ölür. Bu sadece fiziksel ihtiyaç olarak değil ruhsal ihtiyaç içinde geçerlidir.
Doğumda anneleri vefat eden bebeklerin bakım verenleri sürekli olarak değiştiğinde sebepsiz ölümlerin yaşandığı gözlemlenmiştir. Bağ kuramayan bebekler ruhsal olarak da ölüm tehdidi altında oluyor. Dünyaya gelirken korkuyla ilk nefeslerini aldıklarında bu dünya ile ancak bakım verenin vereceği güven duygusuyla baş edilebilir. O sebeple doğan her insanın bakım verenle güven bağı kurma ihtiyacı vardır. Bilinçaltı düzeyinde bunu bilen çocuk için kardeşin gelmesi ile bakım vereni paylaşma zorunluluğu çocuk için hayati bir tehdittir. Yeni duruma uyum sağlamak ve güven hissinin devamlılığı için yetişkinin anlayışına ve desteğine ihtiyacı vardır.
Kıskançlık genel olarak sevgiyi paylaşmaktan doğan bir kaygıdır ve kardeş ilişkisinde kıskançlığın iki kaynağı vardır bunlar: anne ve babanın tutumları, çocuğun sosyal yeri ve özellikleridir. Evin küçüğü, kardeşin gelmesiyle birden büyük çocuk olur. Bazı sorumluluklar üstlenmek zorunda kalır hele ki daha öncesinden alıştırılmamışsa kardeşini kendi düzenini bozan bir tehdit olarak görür. Kardeşin doğumuyla ailenin ilgisi kesilmişse kendisini terk edilmiş hisseder ve bu durumda kıskançlık acı verir. Öteki kardeşten daha az sevilme ya da dışlanma son derece sıkıcıdır.
Çocuğumuza bebekten hoşlanmama hakkına sahip fakat bebeğe zarar vermeye hakkı yoktur. Bizim onun kardeşine karşı müdahalelerine engel olacağımızı ayrıca ne olursa olsun kendisini sevmeye devam edeceğimizi ve onu sevdiğimiz gibi kardeşini de seveceğimizi çocuğumuza doğum öncesi veya sonrasında açıklamalıyız. Kıskançlığı kötü bir duygu olarak görmemeliyiz. İyi çocuklar kıskanmaz gibi cümlelerle çocuğumuza yaklaşmak bu duyguyla baş etmeyi zorlaştırır. Bu şekilde yaklaştığımızda kendini kötü çocuk olarak görür ve suçlu hisseder. Kıskançlığı alevlendirmek için kusursuz eşitliği sağlamaya çalışmak gibisi yoktur. Çocuklar bu noktada ana babalarının suçluluk duygusunun farkına varırlar ve bu çok iyi kullanmayı bildikleri etkin bir silaha dönüşebilir. Kardeş kıskançlığının yaratılıştan var olduğunu kabul edersek, çocuğumuzun kıskançlığını ifade etmesine izin verirsek, baş edilmesi daha kolay bir duygu haline dönüşür ve hatta çocuklarımızın ileriki hayatlarında onlar için faydalı bir duygu halini alır. Çocuklar kardeş kıskançlığı yardımıyla duygularını kontrol etmeyi, öfkesini yenmeyi, sahip çıkmayı, rekabet etmeyi ve uzlaşmayı öğrenirler. Küçük yaştan itibaren karşılaştıkları bu duygu ile ilgili pek çok baş etme stratejisi geliştirirler. Kıskançlık pek çok zaman bir motivasyon kaynağı olabilir. Her detaya değinemedim fakat kafanızdaki sorular için bir pedagog desteğine başvurmak gerekebilir.