I. TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERE İLİŞKİN GENEL BİLGİ VE AÇIKLAMALAR
A. Hak ve Hürriyetin Anlamı
Hak, kelime anlamı olarak hukuk düzeni tarafından tanınan yetki olarak tanımlanmaktadır. Hürriyet ise, bir şeyi yapıp yapmama ya da bir şekilde davranıp davranmama yönündeki karar yetkisinin ve serbestisinin kişide olması hali olarak karşımıza çıkmaktadır. Hürriyet kelime anlamı itibariyle, özgürlük şeklinde de ifade edilmektedir. Başka bir tabirle hak ve hürriyet; kişinin hukuk düzenince öngörülen ve tanınan yetkiyi kullanıp kullanmaması, bu yetkinin izin verdiği sınırlar dahilinde davranış sergileyip sergilememesi ve öngörülen davranışları yapıp yapmaması bakımından iradeye, özgürlüğe ve serbestiye sahip olması anlamına gelmekte ve bu yöndeki iradenin kişinin kendisinde olması ile kişinin hür olduğu alana işaret etmektedir.
B. Bir Hak ve Hürriyetin Temel Sayılması
Temel kelimesi; en önemli, belli başlı olan, ana, anayasa, taban, asıl, zemin, baz olarak tanımlanmaktadır. İnsanoğlunun doğası, yaşam alanı ile hareket serbesti birlikte değerlendirildiğinde, hak ve hürriyetlerin geniş bir alana yayıldığı görülmektedir. Benzer şekilde hak ve hürriyetlerin, yaşamın zorunlu kıldığı ihtiyaç ve faaliyetlere ilişkin olması ya da sosyal alana veya iş ve çalışma hayatına, hatta ülkenin yönetimine ilişkin olması mümkündür. Dikkat edilirse, her hak ve hürriyetin anlam ve önemi ile kişi bakımından ihtiyaç seviyesi, her durumda aynı mahiyette ve eşit düzeyde değildir. Bu kapsamda bazı hak ve hürriyetler, kişi için diğerlerinden daha büyük anlam ve öneme sahip olabilmekte ve ihlal halinde, tıpkı kişinin yaşam hakkının ihlalinde telafisinin mümkün olmaması sonucunda olduğu gibi, ciddi ve ağır sonuçlar doğabilmektedir. Bu sebeple temel hak ve hürriyetler doğrudan anayasada düzenlenerek özel olarak koruma altına alınmıştır. Ancak her temel hak ve hürriyet de elbette aynı önem ve ağırlıkta olmamakta ve bazı hallerde temel ve hak ve hürriyetlerin sınırlandırıldığı veya hiç kullanılamadığı durumlar olabilmektedir.
C. Temel Hak ve Hürriyetlerin Düzenlendiği Yer
Temel hak ve hürriyetler, 1982 Anayasasının 12 v.d. maddelerinde düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemeyi içeren hükümler, anayasanın ‘Temel Haklar ve Ödevler’ başlıklı ikinci kısmının ‘Genel Hükümler’ başlıklı birinci bölümünde yer almaktadır.
D. Temel Hak ve Hürriyetlerin Niteliği
Anayasamızın 12. maddesinde; herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu düzenlenmektedir. Bu kapsamda temel hak ve hürriyetler, kişiye bağlı olup; dokunulmaması gereken, bir başkasına devredilmesi mümkün olmayan ve kişi tarafından da vazgeçilmesi imkan dahilinde olmayan yetkiler ile kişinin korunan hür alanıdır. Elbette mahiyetine göre bazı temel hak ve hürriyetlerin kişi tarafından kullanılmadığı zaman ya da dönem olabilmektedir. Ancak kişi tarafından kullanılmadığı zaman dahi söz konusu hak ve hürriyetlere dokunulamaması asıl ve esastır. Başka bir ifadeyle bir kimsenin seyahat hürriyetine sahip olması; her an seyahat etmesi gerektiği anlamına gelmemekte, aksine kişinin seyahat edebilmesi kadar seyahat etmediği ya da seyahat etmeyi istemediği dönemlerde dahi seyahat hak ve hürriyetinin var olduğunu göstermektedir. Zira söz konusu temel hak ve hürriyet, kişinin istediği tarih ve zamanda seyahat edebilmesini, seyahatini istediği zaman diliminde sonlandırabilmesini, sürekli olarak sürdürme yetkisini ve seyahat etmeme karar ve serbestisini ifade etmektedir. Bir şeyin temel hak ve hürriyetler kapsamına dahil olması, o şeyi yapabilme yetkisi kadar, tıpkı kişinin dini inanç ve düşüncesini açıklamaya zorlanamamasında olduğu gibi yapmaması ve yapmaya zorlanamaması anlamına da gelmektedir.
Yine temel hak ve hürriyetler, kişinin yalnızca kendisine karşı değil, kendisinin yanı sıra topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva etmektedir. Bu husus özellikle çalışma hak ve ödevi başlıklı anayasal düzenleme ile karşımıza çıkmaktadır. Zira anayasanın 49. maddesinde, çalışmanın hak ve aynı zamanda ödev olduğu belirtilmektedir. Bu kapsamda kişinin sorumluluk alanı ailesine ve topluma da sirayet eder düzeyde geniş tutularak çalışma aynı zamanda kişiye ödev olarak yüklenmektedir. Ancak kişinin sorumluluk alanı ve sınırı yönünden her temel hak ve hürriyet bakımından kendi içerisinde ve anayasal düzenlemenin lafzı ile anayasanın ruhu birlikte dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir.
II. TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANMASI
A. Genel Olarak
Temel hak ve hürriyetlerin dokunulmaz, devredilmez ve kişiye sıkı sıkıya bağlı olması kuralının yanı sıra bu hak ve hürriyetlerin sınırlandırıldığı hallerle de karşılaşılmaktadır. Ancak bunların sınırlandığı hallerde dahi telafisi mümkün olmayan ağır sonuçların doğmaması, sınırlanmanın hukuken kabul edilebilir ölçüde olması ve sınırlama alanına yönelik asgari çizginin aşılmaması gereklidir. Bu alan dokunulmaması gereken çekirdek alana karşılık gelmekte ve sınırlamanın sınırını belirlemektedir. Bu kapsamda demokratik bir toplumsal düzende hak ve hürriyetlerin büyük önem arz ettiği, hele ki sınırlama konusu olan hak ve hürriyetin temel hak ve hürriyetler kapsamında olduğu durumlarda, söz konusu hakların kural olarak sınırlanmaması, sınırlama halinde ise belirli bir sınırın kabul edilmesi ve kırmızı çizginin bulunması ile o çizgi ya da sınırdan öteye ve fazlaya dokunulmaması, bu doğrultuda amaca uygun şekilde mutlak surette korunması gereken çekirdek alanın korunması gerekmektedir.
B. Sınırlama Koşulları
Anayasal düzenlemeler karşısında temel hak ve hürriyetler, ancak belirli koşullar altında sınırlanabilmektedir. Sınırlamanın koşulları; sınırlamanın neye bağlı, ne şekilde ve nereye kadar yapılabileceği şeklindedir. Bu bakımdan temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilmekte ve söz konusu sınırlamalar, anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gerekleri ile ölçülülük ilkesine aykırı olamamaktadır.
Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmaması ve söz konusu hak ve hürriyetlerde herhangi bir kısıtlama yapılmaması esas olmakla birlikte, ilgili temel hak ve özgürlüğün, düzenlendiği anayasal madde metninde yer alan sebeplerle sınırlandırılması mümkündür. Ancak bu sınırlamanın kanunla yapılması ve çekirdek alan olarak kabul edilen kısma dokunulmaması ile yapılan sınırlamanın her halde anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gerekleri ile ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gereklidir. Anayasanın yalnızca lafzı değil, aynı zamanda ruhu da dikkate alınmak zorundadır. Anayasada yer alan sebeplere bağlı olarak yapılan sınırlama neticesinde, anayasanın genel yapısına ve ruhuna aykırılık teşkil eden bir durumun ortaya çıkmaması önem arz etmektedir. Benzer şekilde demokratik toplumlarda hak ve hürriyetlerin kullanılmasında keyfi şekilde güçlük ve engelle karşılaşılmaması esastır. Bir sınırlama gerekmekte ise, bu halde yapılan sınırlamadan demokratik toplum düzeni ile laik Cumhuriyetin gereklilikleri etkilenmemeli yahut bu etkilenme düzey ve derecesi, hak ve hürriyetin kısıtlanmasından ötürü etkilenme ile kıyaslandığında, yapılan sınırlamanın gerekli ve zaruri olduğu kabul edilebilmelidir. Bu bakımdan yapılan sınırlama, her durumda ölçülü olmalı ve temel hak ve hürriyetlerin kullanımı ile istisna kapsamında sayılan sebeplere dayalı olarak yapılmak istenen sınırlamalar birlikte değerlendirildiğinde, bu sınırlamanın gerekli olduğu kabul edilebilmelidir. Aksi yöndeki sınırlamalar, anayasaya aykırılık teşkil etmekte ve karşımıza hak ihlalleri olarak çıkmaktadır.
III. TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KÖTÜYE KULLANILAMAMASI
Her hak ve hürriyette olduğu gibi anayasada yer alan temel hak ve hürriyetler bakımından da amaca uygun kullanım gereklidir. Bu bakımdan temel hak ve hürriyetlerin, amacına uygun şekilde kullanılması zorunlu olup; amacı aşar mahiyette ve kötüniyetli kullanımlar, elbette hukuk düzenince korunmamaktadır. Örneğin seyahat özgürlüğü olan bir kimsenin, hukuka aykırı şekilde patlayıcı madde ya da yasaklı madde nakli, temini ve ticareti yapamaması yahut kişinin ifade özgürlüğü olduğundan bahisle terör propagandası yapamaması gerekmekte ve aksi davranışların önüne geçilmesi zorunluluk arz etmektedir. Bu sebeple anayasanın 14. maddesiyle bu doğrultuda hüküm sevk edilerek anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağı; anayasa hükümlerinden hiçbirinin, devlete veya kişilere, anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamayacağı; belirtilen hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyidelerin, kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
IV. TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KULLANILMASININ DURDURULMASI
A. Temel Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının Durdurulabildiği Haller
Temel hak ve hürriyetlerin kullanımının esas olduğu kadar, zorunlu olduğu hallerde dahi sınırlamanın gerektiği ölçüde yapılması, sınırlamanın kafi olduğu hallerde kullanımın durdurulmaması esastır. Ancak hukukumuzda temel hak ve hürriyetlerin kullanımının durdurulabilmesi de mümkün olmakla; bu haller savaş, seferberlik ve olağanüstü haller olarak sayılmaktadır. Belirtilen hallerde, temel hak ve hürriyetlerin kullanılması, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla ve durumun gerektirdiği ölçüde kısmen veya tamamen durdurulabilmekte veya bunlar için anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmektedir.
B. Temel Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının Durdurulamadığı Haller
Hukuk sistemimizde temel hak ve hürriyetlerin kullanımının durdurulabildiği hallerin istisnaları olarak karşımıza çıkan ve hiçbir koşul ve halde kullanımın durdurulamayacağı hallere de yer verildiği görülmektedir. Bu kapsamda temel hak ve hürriyetlerin belirli koşullar altında kullanımının durdurulabildiği savaş, seferberlik ve olağanüstü hallerde dahi, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamamakta; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamamakta ve bunlardan dolayı suçlanamamakta; suç ve cezalar geçmişe yürütülememekte ve suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamamaktadır. Aksi halde, anayasanın ihlali mahiyetinde bir hukuka aykırılık ile karşılaşılmaktadır.
V. YABANCILARIN DURUMU
Anayasamızda temel hak ve hürriyetler yönünden yabancılar için özel hüküm sevk edildiği ve sınırlama yönünden vatandaşlarla yabancılar arasında büyük farklılıklar bulunduğu görülmektedir. Bu kapsamda temel hak ve hürriyetler, yabancılar için milletlerarası hukuka uygun olarak ve kanunla sınırlanabilmekte ve yabancılar yönünden kanunla yapılan sınırlamanın milletlerarası hukuka uygun olması, sınırlamanın hukuka uygunluğu bakımından yeterli kabul edilmektedir.