Çocuğunuzu bin bir zahmetle, zorlukla okutuyorsunuz. İlk, orta, lise eğitimini belli bir seviyeye getiriyorsunuz. Genelde lise bitinceye kadar ailenin yanında

kalıyorlar. Aileler mümkün olduğunca çocuklarını koruyorlar. Dışarıdan gelen tehlikelerden nedir bunlar? Akran zorbalığı, kötü arkadaşlar, kötü ortamlar, kötü alışkanlıklar,  gasp, darp v.b gibi sıralayabiliriz. Kısaca da zihinsel, fiziksel, mekânsal kötülükler diye de tanımlayabiliriz.

  Yakın zamana kadar ilkokula giden çocuklar bile yanlarında aileleri olmadan

okula arkadaşları ile gülüp eğlenerek gidip gelirken, şimdilerde nerede lise talebesi olan gençlerimiz bile aileleri ile gidip gelmekteler. Başka bir çare de okul servisleri ile ulaşım sağlanmakta. Sabah evin kapısından alınıp okula, akşamda okuldan alınıp tekrar evin kapısına bırakılıyor. Okul servisimi, kargo şirketimi varın siz karar verin.

  Tabi ki mecburiyetten doğan bir durum yukarıda saydığım kötü ortamlardan korumak için aileler bir nebzede olsa çocuklarını emniyette olduklarını hissetmeleri için kendilerince bu tip çareler buluyorlar. Fakat bu sefer çocuklar hayatın gerçeklerinden, sosyal hayattan, kendilerini koruma mekanizması kazanmaktan, çarşıdan, pazardan uzak kalıyorlar. Kimle ne konuşacaklarını, kimden iyilik, kimden kötülük geleceğini anlama refleksinden uzak kalıyorlar. Hayatı ve insanları tanıyamıyorlar.

  Böyle bir ortamda liseyi bitiren gençlerimiz her birinin hayali olan üniversiteye

girmek için gece gündüz çalışıp, sınavlara girip üniversitelere kayıt yaptırıyorlar. Artık aileden kopma zamanı gelmiştir. Liseye kadar çocuklarını

mümkün olduğunca koruyabilen aileler artık sadece uzaktan takip edebiliyorlar

çocuklarını. Bir yandan maddi olarak bütçelerinin yettiği kadar destek olurken diğer yandan çocuklarının güvenliklerini kafalarında sorgulayarak devamlı zihinlerini meşgul ederler.

 Mutlaka hatırlayacaksınız Balıkesir de üniversite okurken harçlığını çıkarmak için aynı zaman da kuryelik yapan Bursalı Ata Emre, Konya da aynı Ata Emre gibi üniversite harçlığı için taksi şoförlüğü yapan Eren yok sebeplerden dolayı defalarca bıçaklanarak öldürüldüler. Kendi gençlerimizden başka Karabük’te ülkemize Afrika Gabon’dan okumaya gelen Dina isimli genç bir kızın da sonu aynı Ata Emre ve Eren gibi bıçaklanarak ölmek oldu. Bir başka örnek de Diyarbakır’dan Van’a çocuk gelişimi okumaya giden Rojin’in de günlerce arandıktan sonra cesedi Van Gölünde suyun altında bulundu.

  Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün gün geçmiyor ki basında bu haberlerle karşı karşıya kalmayalım. Örneklemeye çalıştıklarım öldürülenler bunlardan başka kötü yollara düşürülen, yasaklı maddelere alıştırılanlar, fuhuş yaptırılanlar

suç örgütlerine dahil edilenler gibi örnekleri de sıralayabiliriz.

  İçinizi karartmak, korkutmak, panik atağınızı harekete geçirmek, karamsar tablolar yaratmak için yazmıyorum bu satırları. Fakat her aile çocuklarını

bir başka şehre( özellikle büyük şehirlere) gözü kapalı göndermek, her gün çocuğumun başına bir şey geldi mi diye düşünceler içinde olmamak, içi ferah, kafası rahat sadece çocuğunun başarısını görmek ister.

  Üniversiteler ve üniversiteliler çoğaldıkça çocuklarımızı bekleyen tehlikeler de çoğalmakta biliyoruz ki emniyet güçlerimiz can siper hane çalışıyorlar bu konuda bunun yanında liselerde sadece derslerle ilgili değil çocuklarımızı üniversite hayatına hazırlayacak, onları örneklerle bilgilendirecek ailelerinde katılacağı birimler kurulması çok daha iyi olacak diye düşünüyorum.