5000 bin yıl önce
Kil tabletlere çiziktirme ile
Basladı yazı yazmaya Sümerliler.
Adına çivi yazısı dendi.
Çivi gibi batan,
Soğuk dus etkisi yaratan,
Yazılar geliştikçe gelişti,
Yazarlar birbiriyle çeliştikçe, çelişti!
İkiye bölündü
Kalemler.
Güce,
Siyasi iktidarlara yakın
Yandas kalemler, yazıları için
Bol bol gazetede köseleri buldular.
Cıvık yağlı, ballı kalemlerin mürekkebi
Para oldu!
Aykırı, doğruları yazanlar,
Ölmemek için
Kalemlerini kemirmekle hayatta kalabildiler.
Onlar ki, cehennem gibi sıcak,
Kavurucu
Yazın dünyası çöllerinde, salt kendi
Kalemlerin gölgesine sığındılar.
Asla ve asla baska kalemlerin gölgesine
Mülteci olmadılar.
Gördüklerini, duyduklarını, yasadıklarını
Özümlediklerlni,
İki yüzlü bir kağıda döktüler.
Kanını akıtma pahasına yazı yazanlar oldu.
Hapishane duvarları arasında
Ödül olarak çürüyüp gidenler de
Para pul makam önemli değil
Yazar özgürlüğü kadar zengindir.
Esareti kadar, fukara!
Hastalık derecesinde değil
Üretkenlik de kıskanç olmalı yazar.
Birbirinden daha değerli,
Edebi eserler ortaya koymak adına.
Yazının icatından bu yana
Adı konmamış bir yarıs var yazarlar arasında
Kimi, aheste çekiyor kürekleri
Mehtapta.
Kimi çalakalem aceleciliğinde,
Kime oya oya isleyip
Süslüme sanatı pesinde!
Bence girdap gibi olacak yazı.
Okudukça insan kelimelerin
Anaforunda kaybolup gidecek.
Okumanın haz noktası, Amigdaladır.
Beyinde bu alan
Korku, öfke ve mutluluk gibi
Temel duygusal tepkilerin işlenmesinde
Etkin bir göreve sahiptir.
Yemekten, içmekten
Okumaktan Haz alan ruh,
Kişiye yaşamsal doygunluk sağlar.
Salt insanın midesi aç değildir
Beyin içinde aynı durum geçerlidir.
Besbin yıldır bıkıp usanmadan
Kanı, canı pahasına
Yazıyor yazarlar
Kim ne yazar?
Kaç yazar?
Kimin kitabı kaç satar?
Kim gücün gölgesinde yatar?
Kim kimin kalemi sıvazlar?
Kim azarlanır? Bilmem
Tek bildiğim.
“Kral çıplak” demek.