Teknoloji ile ilgili ne kadar yazı yazdım bilmiyorum ama en önemli konuya değinmeyi unutmuşum... Dijital mahremiyet
Günlük hayatımızda elimiz, ayağımız, kolumuzu neredeyse her şeyimiz olan teknolojide en önemli mesele ise dijital mahremiyetin korunmasıdır.
Birçok insan sosyal medyada kişisel bilgilerini paylaşmak konusunda oldukça rahat davranıyor. Artık sosyal medya kullanan insanların çoğu için kişisel bilgileri paylaşmak o kadar önemli bir olay değil. Çok fazla paylaşılan bilgilerin ardından sosyal medyalarda artık mahremiyet kavramı eskisi kadar değerli değil. Ancak bu bilgilerin paylaşılması sadece sanal dünyada değil aynı zamanda gerçek dünyada da büyük sorun teşkil ediyor.
Sosyal medya platformları, uygulamalar ve internet tarayıcıları, kullanıcılardan topladığı verilerle şirketlere büyük bir ekonomik değer sağlıyor. Ancak bu verilerin kullanıcıların onayı olmadan, bazen de farkında olmadan toplandığını söylemek de doğru bir kavram olur aslında. Her tıklamada, her paylaşımda, her beğenilen fotoğrafta geride bir iz kalıyor aslında.
Ve biz, bu izleri ne kadar farkında olmadan bırakıyor olsak da, bir gün bu dijital veriler bizi takip edebilecek potansiyel bir tehdit oluşturabiliyor.
Burada asıl soru şu: Dijital mahremiyetin korunması gerçekten mümkün mü?
Sosyal medyada paylaştığımız her fotoğraf aslında kendi mahremiyetimizi gönüllü olarak ihlal ettiğimiz anlardır.
Ama ya gerçekten dikkat etmemiz gereken çok daha fazla şey varsa?
Gizliliğin ihlali, sadece kişisel verirlerin çalınması değildir. Gizlilik ihlali aynı zamanda fikirlerimizin, zevklerimizin, hatta duygularımızın da manipüle edilmesi anlamına gelebilir. Bugün reklamlara konu olan alışkanlıklarımız, yarın daha önemli kararlarımızda etkili olabilir.
Unutmayalım ki; mahremiyetin kaybolması, sadece dijital dünyada değil, tüm yaşam alanlarımızda özgürlüğümüzün daralması anlamına gelir.