Dünyada iki çeşit insan vardır.
Yönetenler ve yönetilenler.
Herkes yönetilen olabilirde,
Peki herkes yönetici olabilir mi?
Siyah ile beyaz kadar farklı kategoriler.
Yönetmek için doğuştan gelen kabiliyetler donanımı mevcut olması gerekirken ayrıca yönetecek insanında kendisini geliştirmesi gerekir.
Yönetmek bir vasıftır. Bir enerjidir. Bir beceridir. Bir dik durmaktır. Bir otoritedir.  Hele, hele yöneticilikte başarılıda olunuyorsa değmeyin o zaman keyfe. Tadından yenilmez.
Yönetecek olan yöneticide tecrübe, ileriyi görebilen, geleceği planlayan, planladığını takip edebilen, davranışları tutarlı, duruşu ile örnek olabilen, dinlemeyi bilen, dinlediklerini ciddiye alabilen, insanlarla sağlıklı iletişim kurabilen, sorumluluk alabilen ve verebilen, değişimleri takip eden ve uygulayan gibi olması gereken vasıflardan bazıları olarak sayabiliriz. 
Yaklaşan yerel seçimlerde hepimiz oy kullanıp yerel yöneticilerimizi seçeceğiz. Seçmenimiz artık bilinçli seçeceği adayı yukarıda bazı kriterlerini yazmaya çalıştığım kişiler arasından seçeceklerine eminim. Genel seçimlerde her ne kadar adaylar bire bir tanınmasa da, yerel seçimlerde adaylar tanınmalı veya adaylar kendinlerini tanıtmalı seçmene. Çünkü Genel seçimlerde seçilen milletvekillerimiz dönemlerinin çoğunu Ankara da ya da genel merkezlerde geçirmekte. Oysa yerel yöneticiler devamlı belde halkıyla yüz yüze, karşı karşıyadır. İç içe yaşamaktadırlar.
Çoğu yerde verdiğim bir örnek vardır. Genel seçimlere katılanlar sinema sanatçısı gibidir. Filmin çekimi yapılır, vizyona girer sanatçının artık filme bir katkısı kalmaz. Filmin oynadığı sinemalarda sanatçıları göremezsiniz. Ama yerel seçimlere katılanlar tiyatro sanatçısı gibidirler. Sahneye çıkarlar oyunlarını oynarlarken seyirci ile karşı karşıyadırlar. Aynı havayı solur aynı mekânı paylaşırlar. Seyircinin tepkisini anında alırlar. Bu tepki alkış da olabilir, protesto da olabilir.
Bundan dolayıdır ki görevde iken de, görevleri sona erince de şehrin caddelerinde, sokaklarında yürüyebilmeli, selam almalı ve selam verebilmelidirler.
Bence aday yönetici olmadan önce de adaylar kendilerini bu süzgeçlerden geçirmelidir. Her siyasi yazımda yazdığım gibi gönüllerde mutlaka aslanlar yatıyor ama bazen aslanın yatması, kalkmasından daha hayırlı olur.
Seçim sattı mahallinde küskünlükler, dargınlıklar, dedikodular olabilir. Bir büyüğümüzün dediği gibi “herkes hakkını da bilecek haddini de”.  
Yönetim hiyerarşisinde birinci adam olduğu gibi ikinci adam, üçüncü adam da olunabilir. Kendini yönetim kademesinde birinci adam olma niyetinde, çabasında olanlar, görenler belki de çok iyi ikinci adam olabilirler. Yönetime talip olan adayların konumlarını konuya bu yönden de bakıp değerlendirme yapmaları gerekir.
Yöneticilik her zaman ekip gerektirir. Tek başına yöneticilik olmaz, olmamalı. Bir aracın parçaları gibi, en ufak cıvatasından en önemli parça olan araç bilgisayarına kadar tüm parçalar aracın yoluna devam edebilmesi ve en önemlisi sürücü (yönetici) için çok önemli organlar olup eksiksiz çalışmalıdır. Arızalı olanlar anında değiştirilmesi gerekir. Değiştirilmezse ya yolda kalırısınız, yada kaza yaparsınız.
Birçok seçim yaşayan aday adayları olabileceği gibi ilk defa aday adayı olacak olanlarda var. Yeniler derslerini iyi çalışmalı, daha tecrübelilerde konuları altını çizerek üstünden geçmeliler.
Bir fabrikada, bir resmi dairede çalışanlar yöneticilerini kendilerinin seçme imkânı sıfırdır. Fakat demokrasinin güzel olan yönlerinden biride yönetilecek olanların, yönetecek olanları kendilerinin seçmeleridir.
Bu bağlamda seçmenler, seçeceği adayları iyi tanımalı, iyi analiz etmeli, süzgeçten iyi geçirmeli, iyi düşünmeli ve iyi karar vermelidirler.