Hicri yılın ilk ayı kabul edilen

Muharrem ayındayız

Muharrem ayı başlı, başına bir yazı dizisi olur

Ama ben bu gün aşureden bahsetmek istedim

Özellikle çocukluğumuzda yapılan aşureler

Evimiz tek katlı tipik mahalle evi

Bahçeli bahçenin uzak köşesinde tuvalet 

Diğer köşesinde mutfak olan

Bir kısmı kerpiçten, bir kısmı tuğladan

Eskilerin deyimi ile yer evi işte

Muharrem ayında aşure zamanı

Mahalledeki kadınlar toplanır

Aşure yapmayı sıraya koyarlardı

Bizim evde büyük bir bakır kazan vardı

Onu sadece aşure zamanı görürdük

Bahçede üçayaklı saç ocak kurulur

Bakır kazan üstüne yerleştirilir

Kazanın altında odunlar yakılırdı

Mahallenin diğer evlerindeki

Kadınlar gelirler hep beraber

Aşure malzemeleri hazırlanır

Ve belli bir sıra ile kazanın içine konurdu

Kazanın altındaki odunlar yandıkça

Yeni odun parçaları aşureyi pişirmek için

Üstlerine düşen alev alev yanma görevini

Yerine getirirlerdi

Kazan içindeki malzeme olabildiğince çok olur

Önceden ıslatılmış buğday, nohut, fasulye,

Bakla ve kuru üzüm, kuru meyve, karanfil

Bunlar hatırlayabildiklerim

Saatlerce bakır kazanda odun ateşinde

Pişen aşure piştikten sonra

Kazanın ağzı bir sini ile kapatılır demlenmeye bırakılırdı

Ağzı kapalı iken Kuran okumayı bilen

Bir kişi gelir Kurandan ilgili kısımları okur

Hep beraber dualar okunurdu

Daha sonra kazanın ağzındaki sini kaldırılır

Ortalığa buharla birlikte anlatılmaz güzellikte

Nefis bir koku yayılırdı

Ben her zaman sıcak aşure sevmişimdir

Kazan kapağı açılır açılmaz ilk yiyenlerden biriyimdir

Ondan sonra dağıtın faslı başlardı

Gene önceden hazırlanmış

Susam, tarçın, nar taneleri

Tabaklardaki aşurelerin süsleri olurdu

Tüm mahalleye dağıtılırdı dumanı tüte tüte

Tabakta götürülen aşurenin kabı kapıda beklenir

Geri alınır ama aşure ikram edilen komşularca

Aşure başka bir tabağa boşaltılır

Gelen tabak yıkanmadan iade edilirdi

Muharrem ayınız kutlu olsun