Şu anda sıcak bir yaz. Ada da yaşayanlar şehirde yaşayanlara oranla şanslı. Çevresini saran deniz, kırk kadar ev bulunan adayı ve içinde yaşayanları serinletiyor.

Kimi zaman öğle uykusuna yatan ada halkı kimi zaman da martıları izleyerek balık tutuyor. Ağaçların gölgesinde hamak keyfi yapanlar, şen kahkahalar, bakkalın hiç konuşamayan oğlu ve gizemli yazarda bu adanın sahibi...

Ve martılar elbette gökyüzünde özgürce uçan ve karadan selam getiren martılar...

İşte her şey böyle başlıyor.

Romanın , “O bir gün çıkıp gelene kadar “en iyi korunan sır” dediğimiz yeryüzü cennetinde huzur içinde yaşayıp gidiyorduk” cümlesi size kitabın sonunda çok şey anlatan detaydır. Mutlaka not etmelisiniz.

Ömer Zülfü Livaneli’nin Son Ada ve Son Ada’nın Çocukları romanları kırk haneli bir adada yaşayan insanların sade ve gösterişsiz yaşamlarını konu eder. 2008 yılında yazılan bu romanın içindekiler bu güne atıftır. Bu roman 2009 yılında Orhan Kemal Roman Ödülü’ne layık görülmüştür.
 

Ünlü filozof Thomas More, Rönesans dönemi hümanist yazardır. 1516'da yazdığı "Ütopya" başlıklı eserinde, hayali bir adada kurguladığı bir ülkenin siyasi sistemini, "ideal" olarak tarif eder. Savunmuş olduğu görüş, Son Ada isimli bu kitapta okuyucuya resmediliyor ve insanların özünde iyi olarak dünyaya geldiklerini ancak değişen güç dengelerinin ve hırslarının onları kötüye yönelttiği gözlemleniyor

Ada günleri her ne kadar huzurlu olsa da bir gün bu huzuru bozacak Başkan, korumaları ile birlikte adaya yerleşmek için gelir.

Başkan, Ada içindeki yaşama düzenini, düzene koymak istediğini söyler. Ada halkı kalabalık olmasına rağmen otoriteye boyun eğer. Martılardan rahatsızlık duyan başkan tüm martıların öldürülmesi gerektiğini savunur. Adamlarına silah vererek adanın başında dönüp dolaşan martıları öldürür.

Martı ölüleri adanın dört bir yanına dağılır. Kaçabilen martılar başka sahil kentlerine giderler.

Martıların ölümünden sonra ortaya çıkan böcekleri ve yılanları ortadan kaldırmak isteyen Başkan, bu kez de adaya tilkileri getirir.

Ancak ne var ki tilkilerin sayısı artınca onları da ortadan kaldırmak isteyen başkan bir şeyi hesap edememiştir.

Yeryüzünde, herhangi bir popülasyonu tamamen yok etmek istersen, başka bir türün yayılmasına sebep olursun. İşte bu yüzden dünya, 6 günde yaratılıp yedinci günde kuşatılırken, o, ilahi güç her şeyi dengede yaratmıştı.

Son Ada da, yaşayan yazar bu konuda herkesi uyarmıştı. Hatta başkana ayak diretmişti. Ancak ada halkı gördüğü baskı nedeni ile yazarı tek başına bırakmıştı. Yani çoğunluk bu cinayete ortak olmuştu. Hem hallerinden şikayet ediyorlar. Hem de başkana bunun doğru bir düşünce olduğunu anlatamıyorlardı.

Son Ada, hem akıcı dili hem de kurgusu ile sizi etkileyecek bir roman. Kitabın sonunda ne olduğunu merak ettiğinizi biliyorum.

Son Ada da martılar kazandı. Ancak bu savaşı kaybedenlerin arasında ada halkını uyarmaya çalışan aydınlar da vardı.

Kıssadan hisse biz kendi payımıza düşeni aldık. Darısı, Son Ada, hikayesini ciddiye almayanların başına.


Sağlıkla Kalın.