Nice şairane adamlar geldi geçti. 

Bu yaşamdan. 

Arkalarında en isyankar, 

En çocuksu, 

En umutsuz ve en duygusal anlarımızda,  

Kalplerimizin sığınacağı,  

Kelimelerden limanlar bıraktılar. 

Şairane adamların şiirlerinden,  

Kanat yapıp uçtu ruhumuz. 

Kavak yelleri esti başımızda, tozpembe gördük Dünya’yı! 

Onlardı gemileri yakan,  

Kaleleri yıkan. 

Bir sitem gökyüzüne gönderen. 

Göğü, yerle yeksan eden. Kelle koltukta gezen. 

kitaplarını yastık yapıp, damlarda yatan! 

Kimi bir Karşıyaka vapurunda, 

“Müjganla birlikte ağlaştı!” 

Kimi; 

“Haberin var mı taş duvar? 

Demir kapı, kör pencere, 

Yastığım, ranzam, zincirim. 

Uğrunda ölümlere gidip geldiğim 

Zulamda ki mahzun resim. 

Görüşmecim yeşil soğan göndermiş”. Diyerek 

Karanlık, rutubetli hücresinde  

Belleğimize kazıdı, ruhsal hal durumunu! 

Ağlaşan, 

Hapis yatan, sürgün yiyen, dışlanan 

Hep şairane insanlar oldu. 

Yazdıkları şiirler; 

Hasreti, özlemi, büyük bir aşkı, memleket özlemini 

Doğa sevgisini, 

Ruh imbiklerinden damıtılarak sunuldu bizlere. 

Toprak çanaklarda güneş içip 

Astro - fizik ötesi şiirimsi bir yolculukla 

“Akın var güneşe akın! Güneşi zapt edeceğiz, 

Güneşin zaptı yakın!”  

Dizeleri ile zapt ettik güneşi, rapt olduk! 

İmkansızlık aptalların sözlüğünde yer alırken, 

Nikkibinlik ve mest etmek şairin özünde var… 

Bir o kadar da gerçekçilik. 

Küfür etmeden, ne yazmıştı Can Yücel? 

“yerin seni çektiği kadar ağırsın  

Kanatların çırpındığı kadar hafif.  

Kalbinin attığı kadar canlısın  

e kadar yaşarsan yaşa, sevdiğin kadardır ömrün.  

Gülebildiğin kadar mutlusun. 

Üzülme!  

Bil ki, ağladığın kadar güleceksin.  

Sakın bitti sanma her şeyi,  

Sevdiğin kadar sevileceksin.  

Güneşin doğuşundadır, doğanın sana verdiği değer  

Ve  

Karşındakine değer verdiğin kadar insansın  

Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın  

Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.  

Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın.  

Ve  

güçlü hissettiğin kadar güçlü.  

Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.  

İşte budur hayat!  

İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın  

Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün,  

Ve 

Karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun  

Çiçek sulandığı kadar güzeldir.  

Kuşlar ötebildiği kadar sevimli  

Bebek ağladığı kadar bebektir  

Ve  

Her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,  

Sevdiğin kadar sevilirsin...”  

Kaderin cilvesi,  

Yaşamın adaletsizliği  

Ve  

Çeşitli nedenler kişilerde tükenmişlik sendromuna  

Yol açarken, Ahmet Arif’in; 

“Öyle yıkma kendini, öyle mahzun, öyle garip…  

Nerede olursan ol,  

İçerde, dışarda, derste, sırada,  

Yürü üstüne üstüne, tükür yüzüne celladın,  

Fırsatçının, fesatçının, hainin. 

Dayan kitap ile  

Dayan iş ile.  

Tırnak ile, diş ile,  

Umut ile, sevda ile, düş ile  

Dayan rüsva etme beni.” Şiiri gelir usuma. 

Depreşti ise ruhunuz, patlamaya hazır bomba 

Gibi hissediyorsanız kendinizi, 

Bir şiir kitabı alın okuyun. 

Antidepresan ilaç gibi gelecektir!