Bizler toplum olarak bağımlı, kendinden önce yakınları düşünmeyi adet haline getirmiş insanlarız. Ruh ve beden bizden her zaman öncelik isterken, ihtiyaç ve mutluluğa odaklanmamıza bencillik gibi bakıyoruz. Kendimize kulak vermedikçe Freud’un dediği gibi ruhun baskısı bedeni hasta edecektir.
Yaşam o kadar hızlı akıyor ki bu akışta neler hissediyoruz, nasıl etkileniyoruz, moralimiz ve kendimize olan güvenimiz nasıl gibi soruları kendimize hiç sormadan kendimizi ihmal ederiz. Maalesef ki bu ihmal zamanla bedenimizdeki otomatik sistemlerde aksaklıklar yaşanmasına sebep olur. Halsizlik, yorgunluk, uyku problemleri, mide ve bağırsak şikayetleri, iştah problemleri, ishal, kabızlık, bulantılar, baş dönmesi gibi şikayetler kendimize karşı ihmalin olası getirileridir. Artık beden hastalık diliyle konuşur bizimle ve esasında duygularımızın farkında olmamız için bize yalvarıyor. Biz duygularımızı görmezden geldikçe bedende hastalıklar oluşmaya ve bir şekilde ruh kendini anlatmaya çalışıyordur.
Tüm psikojenik kökenli hastalıkların temelinde ‘iç dünyamızda kendimizle aramız nasıl?’ sorusunun olumsuz karşılıklarının sonuçları vardır. Kendimizle barışmak, kendimizi hoş görebilmek, her konuda sıklıkla kendimizi suçlamamak ve huzurlu bir hayatı kendimize sunabilmek ruh ve beden uyumunun da sağlanmasıyla bizi tüm psikojenik temelli somatik belirtilerden uzaklaştırır.
Ruhu dinlemek, kendinle barışık olmak, kendini hayatın merkezine koymak gibi kavramlar çok sık kullanılır fakat bunun nasıl olduğunun veya neler yapmak gerektiğinin farkında değildir kimse. Bireyin yaşamını kontrollü şekilde sindirim süresine izin vererek ilerletmesi gerekir. Sorumluluklardan kaçılarak sürekli yol alındığı düşünülse de bir arpa boy yol gidilmez. İrade ve duyguların devrede olduğu bir yaşam ve duygunun bir termostat gibi görülmesiyle deneyimlerimizle ilgili adımlar atmak kendini dinlemektir. Eğer değer verdiğimiz en sevdiğimiz kendi yakın arkadaşımız kendimiz olsaydık kendimize ne tavsiyede bulunur, neler yapmasını ister ve onun kendini kötü hissettiği anlarda ona nasıl yaklaşırdın? İşte bunları kendimize sorarak ruh ve beden uyumu arasındaki ilk adımı atmaya başlayabilirsiniz.