Rezonans aslında bir fiziksel olay gibi görünse de felsefi anlamlar barındıran bir düşünce biçimidir. Rezonans Kanunu isimli kitap her ne kadar 2019 yılında yayınlansa da günümüzde daha çok konuşulan ve herkesin bahsettiği popüler bir klasik haline gelmiştir.

Yazarı olan Pierre Franckh, kitabı yazarken hem konuyu açıklamış hem de kanun ile ilgili neden sonuç ilişkisine dayalı pek çok örnekle süslemiş.

Eko, yankı, titreşim anlamını taşıyan rezonans, tanımı da yapmadan geçmeyelim.

Rezonans Kanununun, benzer olanlar birbirini çekerler kuralı bu yolculuğun başlamasına neden olan durumlar arasında. Bizim titreşimlerimizle uyumlu olan her şey, karşı koymaksızın bizim hayatımıza çekilecektir.

Bu, bizim için her zaman olumlu bir şey anlamına gelmez. Mesela titreşim bazen maddeyi tahrip edecek kadar kuvvetli olabilir.

Her canlının, her maddenin bir rezonansı yani titreşimi vardır. Örneğin dünyanın fiziksel rezonansı, tüm bilim insanları tarafından kabul edilmiş frekansı 7.83 Hz'dir. Şu durumda etkileşimde olduğumuz dünyanın bir rezonansı olması aslında bizlerin, yaşayan dünya ile birlikte etkileşim halinde olduğumuzu gösteriyor.

Kitabı okurken her ne kadar maddesel dayanaklar arasam da verilen örnekler ile mantıksal sonuçlar çıkarmayı başarabildim diyebilirim.

Hayatımıza dahil ettiğimiz olaylar ya da insanların birbirine olan benzerliği de yine Rezonans Kanunu ile açıklanabilir durumda. Ya da hayat içerisindeki başarısızlıklarımızın nedeni de aynı rezonans alanı içerisinde yaşıyor olmamızdan kaynaklıdır. Yazının başında da bahsettiğim gibi benzer benzeri çeker.

Rezonans Kanunu isimli kitap içerisindeki en önemli açıklama kalbimizin, beynimizden daha fazla bir elektromanyetik frekans yaydığıdır. Hal böyle olunca kalp ile aldığımız kararların ya da kalbimizden beynimize giden sinyallerin günlük hayatımızı oldukça fazla etkilediği araştırmasına yer verilmiş.

Kalbimiz kırıkken beynimize yolladığımız sinyaller nasılda günlük hayatımızı olumsuz etkiliyor değil mi?

İnanarak hareket ettiğimiz her iş de beynimizi ikna edenin kalp olduğunu her zaman hatırlayalım. Bu kitaba göre kalpten inanarak istediğimiz her şey olumlu sonuçlanacaktır.

Rezonans Kanunun da hayatımız ile ilgili bir beklentiyi gerçekleştirebilmek için unutulmaması gereken en önemli adım geçmişteki frekans dalgalarının yankı, gelecekteki frekans dalgalarının ise teklif dalgaları olduğunu unutmamak. Bana da okurken karışık gelmişti ancak mantıklı bulduğum çok fazla örnek var.

Hemen açıklayalım.

Yaşadığımız zamanın doğrusal olmaması nedeni ile ( her an herşey olabilir anlamında) geçmiş ve gelecek için hayal ettiğimiz, istediğimiz her şeyin örtüşmesi gerekiyor.Geçmişimiz ve geleceğimiz birbirini etkiler. En önemli ayrıntı da yaşanılan her olayda bir olasılık değil binlerce olasılık olduğunu unutmamak. Yaşam sırasında ne kadar pozitif isek rezonans alanımızda o kadar büyüyecektir. Aslında bardağın dolu yanına bakmak da bu düşünceyi anlatıyor değil mi?

Ailemiz ,iş arkadaşlarımız ve sosyal çevremiz bizim rezonans alanımızı oluşturan insanlardan oluşur. Bize olumlu duygular hissettirenler olduğu gibi olumsuz şeyler de hissettirenler olacaktır.

Kim olmayı istediğimizi etkileyen bu insanlar arasında olmayı istediğiniz kişi ya da yer ile ilgili size iyi gelmediğini düşündükleriniz var ise onlara ayırdığımız zamana bakmak gerekir. İyi birer insan olabilirler. Ancak hedefe ulaşmak için ayırdığımız zamanı da iyi  kullanmak gerekiyor.

Çok istediğimiz araba ya da evin etrafında olmak , dokunmak, izlemek  yani, varmış gibi yapmak da rezonans alanımız önemli bir yer tutuyor.

Rezonans Kanunu kitabı bize kalbimiz ile inanmamız gerektiğini söylüyor. Hayatı yaşarken karşılaştığımız zorluklar karşısında duraklamak bizi rezonans alanımızdan uzaklaştıracaktır. O nedenle hayatla ilgili beklentilerimizi gerçekleştirebilmek için zamana ihtiyaç duyduğumuzu unutmadan kalbimizi ferah tutalım.

Bu kitabı okurken teknik terimler bana sıkıcı gelse de okumaya değdiğini söylemeliyim.

Sizler de Rezonans alanınızı genişletmek isterseniz kitaba bir göz atmanızı öneririm.

Sağlıkla Kalın.