Ülke olarak çok zor günlerden geçiyoruz. Gerçi zor günlerden geçmeye fazlasıyla alışmış bir milletiz. Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu kitabında "En uzun, en çaresiz geceni düşün. Sabah olmadı mı?" demişti ya, işte ülkemizde de sabah bir türlü olmuyor.
2019 yılında ülkece, Reynmen'in "Derdim olsun." şarkısını nasıl söylediysek, dua kabul saatine denk gelmiş gibi son 4 yıldır hiçbir şey yolunda gitmedi.
Son yıllarda güzide ülkemiz tam anlamıyla Survivor yaşıyor. Nietzsche'nin "İnsanı öldürmeyen şey güçlendirir." sözünün Türkiye vatandaşları olarak vücut bulmuş haliyiz.
2020 ve 2021'de pandemiyle, 2022'de yüksek enflasyon ve 2023'teyse deprem felaketleriyle her yaşadığımız günü, "En azından hayattayız bu da bir şey be abi." diyen Cem Yılmaz'ın 1998 yapımı 'Her şey çok güzel olacak.' filmindeki repliğini iliklerimize kadar hisseder olduk.
Her sene nur topu gibi bir korkumuz oldu. Pandemiyle ve ardından gelen yüksek enflasyonla birlikte sokağa çıkmaya korkar olduk ve sonrasında yaşadığımız depremle bu seferde evlerimize girmeye korkar olduk.
2023'ün iki ayını geride bıraktık. Yılın en kısa ayında yakın tarihin en büyük acısını yaşadık. Her yaşadığımız depremin ardından yaptığımız tüm klişe konuşmaların yapıldığını düşünüyorum. Çünkü her depremden sonra konuşulan üç temel konumuz var ama ne yazık ki sadece konuşuyoruz . Birincisi İstanbul depremi yakın tartışmaları, ikincisi deprem değil bina öldürür konuşmaları, üçüncüsüyse depremi dış güçler yaptı diyenler...
Ancak her şeye rağmen bu sene çok güzel bir şey olacak. (Gerçi Hıdırellez zamanı geldiğinde bile isteklerini kağıda yazıp, gül ağacına bağlayıp sonra akan suya bırakacak kadar umut dolu bir milletiz.) Cumhuriyetimizin 100.yılını kutlayacağız. Çok uzun süre dillerden düşmeyecek bir bayram hayal ettiğimi söyleyerek yazımı noktalıyorum.
Saygılarımla...