Son kalemiz ailedir. Çanakkale’den giremeyenlerin çanak anten ile girdikleri ülkemizde son kalemiz ailedir. Ailenin dibine gündüz kuşakları ile vurulan dinamitin ardından şimdi de cafe kültürüyle gençlerimiz evlatlarımız hedef alınmaktadır.

Üretmeden tüketmek, kazanmadan harcamak, çalışmadan başarmak adına ne varsa her gün istisnasız saat:20.00 ile 00.00 arasında ailelere ve gençlere enjekte edilmeye devam ediyor.

Televizyonlardan neredeyse 24 saat boyunca belli kanallar dışında ifsat ve rezillik akıyor. Sabahın erken saatlerinde sabah ve gündüz kuşağı programları adı altında aile yapısının nasıl yozlaştırıldığını ekranlardan izliyoruz. Rezillik o kadar diz boyu ki benim buradan yazmaya ar ettiklerim ekranlarda sere serpe çığlık ve sevinç kahkahalarıyla eşinin, annesinin yanında paylaşılıyor.

Bunun yanında gençleri ve evlatlarımızı hedef alan lüks ve şatafat içerisinde bir hayatı sergileyen lüks arabalar, yatlar yalılar holdingler ama çalışma ve emekten bahsetmeyen bunu aşılamayan sadece ve sadece harcamaya yönelik bir hayatı enjekte eden bir ekranın önünde esir oluyor.

Şimdi buradan yavaş yavaş konumuza gelelim. Çağımızın gençliğin en büyük sorunu cafeler ve cafe kültürü. Janjanlı gösterişli mekanlar da sosyal medya paylaşımları yaparak kendilerinin statü atladığını zanneden bir güruh. Bunu kendisine ticari zeka olarak gösteren ve bir fincan kahveyi 30 TL’ye satan kapitalist zihniyet.

Toplumun en büyük sorunu bu olması gerekirken nasıl bir narkozun etkisinde kaldıysak sanki toplumun en nezih ve saygın mekanları gibi algılanıp gün be gün büyüyen bir sektör oluyor.

Manisa Lisesi önünden eski emniyete giden yol artık neredeyse cafeler caddesi oldu. Her apartmanın altı bir cafe ama öyle böyle değil milyon liralar harcanarak tefrişatı yapılan yerler.

Bir dönem internet cafelerin furyası vardı. Her köşe basında her apartman altında mantar gibi açılıyordu. Şimdi de yeni zaman da bu trend yerini cafelere kahve mekanlarına bistrolara bıraktı. Ama bu evrim ve değişim öyle küçük esnaf mantığıyla değil yukarıda da dediğim gibi milyonluk yatırımlarla beraber geldi çünkü ekranlardan bu şekilde bir hayat empoze edildi.

Kaldırımlarından rahatça yürüyemediğimiz bir caddemiz oldu. Neredeyse giyinmeden cafelerde oturan gençlerimiz oldu. Her tarafında metal takıların olduğu görünen yerlerinde dövmelerden kendisi görünmeyen bir gençlik geliyor ve bir şey yapamıyoruz.

Son kale ailedir ve ailenin en değerli hücresi çocuklardır. Ailemizi koruyamadık belki ama çocuklarımızı koruyalım ve bu kapitalist değirmene kaptırmayalım.

Selam, Dua ve Muhabbetle…