Kuyruğu bol olan yıllardı. 

Siyasiler kapalı salonunda 

Miting yapacak, içeriye giriş 

Kuyruğu, 1 km ötede. 

Bakkaldan sana yağı alacaksın, 

Sıranın bir ucu Edirne kapı kulede! 

Samsun, Maltepe 

Kuyruğunda, milletin duman olduğu, 

Görülmüş şeydi! 

Kuyrukta, şeker acılaşmış, katranlanmıştı! 

Çay'ın Rize’den geldiği doğruydu. 

Bekle, bekle dertler demlenirdi! 

İşe giderken  

Otobüs minibüs için durakta kuyruk. 

Değnekçi, şoför başına buyruktu. 

Tam o zamanda 

“Sıra, medeniyeti gösterir” 

Demişti filozofun biri. 

Oysa  

Medeniyet için sıraya girmemiş 

Otobüsü kaçırmıştı millet. 

3 dil bileceksin şiirinde;  

Bakın ne diyordu otobüs için Hüseyin Rahmi Eyüpoğlu? 

En azından üç dil bileceksin 

En azından üç dilde 

Ana avrat dümdüz gideceksin 

En azından üç dil bileceksin 

En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin 

En azından üç dil 

Birisi ana dilin. 

Elin ayağın kadar senin. 

Ana sütü gibi tatlı, 

Ana sütü gibi bedava. 

Ninniler, masallar, küfürler de caba. 

Ötekiler yedi kat yabancı. 

Her kelime Arslan ağzında. 

Her kelimeyi bir, bir dişinle tırnağınla, 

Kök sökercesine söküp çıkartacaksın. 

Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek, 

Her kelime bir kat daha artacaksın. 

En azından üç dil bileceksin! 

En azından üç dilde, 

Canımın içi demesini, 

Canım ağzıma geldi demesini, 

Kırmızı gülün alı var demesini, 

Nerden ince ise oradan kopsun demesini, 

Atın ölümü arpadan olsun demesini, 

Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini, 

İnsanın insanı sömürmesi, 

Rezilliğin dik alası demesini. 

Ne demesi be! 

Gümbür, gümbür  

Gümbürdemesini becereceksin. 

En azından üç dil bileceksin. 

En azından üç dilde, 

Ana, avrat dümdüz gideceksin 

En azından üç dil 

Çünkü sen ne tarih ne coğrafya 

Ne şu ne busun. 

Oğlum Memiş! 

Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.” 

Okul sıralarında değil 

Gaz yağı, çiçek yağı kuyruklarında 

10 numara yağ kullanarak yaktık 

Medeniyet motorunu! 

1 paket sigaraya. 

1 paket sana yağa,  

Mum olduk bakkala, çakkala! 

Akşamdan kuyruğa girilirdi. 

3 büyüklerin maçı için. 

Aslında. 

Ne sıraya,  

Ne uykusuzluğa değerdi  

Maç denilen uyuşturucu! 

Maç ertesinde 

Gazetelerde pesi sıra manşet. 

Derbide gol yok! 

Nasıl olsun? Futbolcuların kendileri 

90 dakika sahada 

Uyuyordu! 

Kuyruklarda doğdu büyüdü 

Çocuk. 

Sıralarda geçti gençlik! 

İs bulurum ümidiyle 

Sabahın köründe, Devlet kapılarında  

Kuyruk oldu. 

Kendimiz gibi 

Bu memleketin tüm kuyruklarında 

Sıra kendine gelsin diye  

Boşuna bekledi yıllarca MEDENİYET! 

Sırası kendine geldiğinde,  

Sırasız ve vakitsiz öldü!