Faiz dediğimiz zaman kimisinin aklına kazanç, kimisinin aklına haram olan haksız kazanç gelmektedir. Faiz dinimizde kesin olarak yasaklanmıştır. Bakara suresi 275. ayet Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, “Alım satım da ancak faiz gibidir” demeleridir. Hâlbuki Allah alım satımı helâl, faizi ise haram kılmıştır. Artık kime Allah’tan bir öğüt erişir de faizciliği bırakırsa geçmişteki kendisinindir, durumunun takdiri Allah’a aittir. Kim de yine faizciliğe dönerse işte bunlar orada devamlı kalmak üzere cehennemliklerdir.
Faiz ile enflasyon arasında sıkı bir ilişki vardır. Ülkemizde kimi kesim faizin enflasyona , başka bir kesimde enflasyonun faize neden olduğunu düşünmektedir. Faiz ekonomi literatüründe tüketimden vazgeçmenin getirisidir. Paramızı tüketmeyerek tasarruf ederiz, yaptığımız bu tasarrufu bir aracı kuruluş vasıtasıyla( bu aracı kuruluşlar bankalardır) para talep edene borç olarak veririz. Burada tüketimden vazgeçtiğimiz paranın faizini kar olarak alırız. İslamiyet çalışmadan, üretmeden, emek sarf etmeden elde edilen bu kazancı haram kılmıştır. Paranın faize değil üretimi sağlamasını teşvik etmiştir. Burada aklımıza yatırım faiz ilişkisi gelir. Çünkü faiz ile yatırım arasında negatif ilişki vardır. Faizin yüksek olduğu bir yerde yatırım azalacaktır.
Konuya Türkiye özelinde yaklaşacak olursak durum biraz daha farklı olmaktadır. Türkiye’de şu an yatırım belirleyicisi faizden çok kar beklentisidir. Karıda etkileyen en önemli etmen faiz den ziyade artan maliyetler ve tüketici kitlenin alım gücü belirlemektedir.. Maliyeti de kurlar, kurlarıda beklentiler ve riskler etkilemektedir. Maliyetlerdeki artışı önlemeden faizi düşürmek kurları, riskleri dahada arttırır. Kurların artması, ithal girdilerin fiyatlarımın artmasına(başta petrol,doğalgaz,elektirik vb.)neden olur. Artan ithal girdi fiyatları önce üretici fiyatlarına daha sonra tüketici fiyatlarına yansır. Tüik in verilerinde üretici fiyatlarındaki artışın büyük bir çoğunluğunun tüketiciye yansımadığını görüyoruz. Artan maliyetler ve yükselen döviz kuruda tüketici kitlenin alım gücünü etkilemektedir.
Merkez bankası son ppk toplantısında faizi 100 baz puan indirdi. Enflasyonu 19,25 nominal faiz %18 oldu. Basit bir hesapla reel faizi hesaplayalım (1+0,18)/ (1+0,19.25)-1= -0,010 görüldüğü gibi reel faizler negatife düşmüş durumda. Merkez Bankası başkanı Şahap Kavcıoğlu göreve ilk başladığında faizlerin enflasyonun üzerinde olacağını söylemişti. Piyasa merkez bankası başkanının sözünü manşet enflasyon olarak algıladı. Ancak merkez bankası attığı adımda çekirdek enflasyonu esas aldığını göstermiş oldu. Bu alınan karar bize önümüzdeki süreçte faiz indirimlerinin devam edeceğini göstermektedir. Bunun anlamı yüksek dolarizasyon, yüksek enflasyon, giderek artacak olan hayat pahalılığı anlamına gelmektedir.
Ekonomi bir bilim dalıdır. Fakat ekonomiyi yönetmek bir sanattır. Önemli olan doğru yerde doğru müdahaleleri yapmaktır. Yüksek faizden hepimiz rahatsız. Fakat faize neden olan etmenlere müdahale etmek yerine doğrudan faizi düşürmek, bir kalp cerrahının elindeki neşteri ameliyat masasındaki hastanın kalbine doğrudan saplamasına benzemektedir. Sıkı denetimlerle bu fiyat artışlarının önüne geçmek mümkün değildir. Siyasi otorite suçu üreticilerin üzerine atarak sorumluluktan kaçmaya çalışmaktadır. Kendisi yerine tüketicileri üreticilerle karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır. Sıkı denetimlerle bu amaçlanmaktadır. Zira fiyat artışının nedeni üreticilerin maliyetlerine gelen zamlardır. Önümüzdeki süreçte bizleri ekonomik olarak daha zor günler beklemektedir.