Memur ve işçi maaşlarına gelen zamlar henüz açıklanmadan ardı ardına yeni vergiler gelmeye başlamıştı. Yeni zamlı maaşlarını alamadan mal ve hizmetlerdeki artışla karşı karşıya kalan alt ve orta gelir gurubunu alım gücü reel olarak dahada düşmüş oldu. Orta gelir gurubu ifadesi enflasyon dönemlerinde ortadan kalksa da, biz sabit maaşlı memur kesimi orta gelir olarak adlandırdık. TCMB son toplantısında enflasyon beklentilerini güncelleyerek durumu bir nebze dahi olsa kabul etmiş olması piyasa beklentilerini olumlu yöne çevirsede enflasyondaki düşüş için 2025 yılını işaret etmesi hayat pahalılığının devam edeceğini gösteriyor.

 

Enflasyona karşı para politikası ve maliye politikası araçlarının kullanıldığını biliyoruz. Şimdi alınan kararları ve bunların olası sonuçlarını ele alalım.

TCMB faiz arttırarak enflasyonla mücadeleye dahil oldu. Enflasyonun %58 olduğu bir ortamda politika faizinin %17 seviyesinde olması reel faizin negatif olduğunu gösteriyor. Enflasyonunda 2025 yılına kadar devam edeceğini göz önünde bulundurursak vatandaş faiz getirisiyle parasını enflasyona karşı koruyamayacak. TCMB politika faizini %40 seviyelerine getirse ekonomik hayat durma noktasına gelir ve işsizlik kontrol edilemeyecek seviyelere ulaşır. TCMB’nin açıkladığı faiz kararları aslında enflasyonla mücadeleye hiçbir katkı sunmuyor desek yeridir. Zira faiz artışı piyasa talebini yavaşlatarak enflasyonla mücadele etmek için kullanılır. Ancak Türkiye’deki enflasyon talep enflasyonu değil, maliyet enflasyonudur. Yüksek enflasyon döneminde gelir dağılımında adaletin bozulması ve  gelirin reel anlamda düşmesi  enflasyonla mücadelede faiz silahının etkisiz olduğunun net göstergesidir. Ayrıca enflasyonu uzun vadeli devam edecek olması bireylerin mal ve hizmet stoklamasına neden olmaktadır. Faizlerdeki artış mal ve hizmete olan talebi bu nedenle engelleyemez.

 

Enflasyondaki ve kurlardaki artış TL cinsinden tasarruf araçlarının cazibesini yitirmesine neden olmuştu. TL tasarruf aracı olmaktan çıkmıştı. Döviz kuruna endeksli mali ve finansal varlıklara talebin artması halinde TL değişim aracı olma vasfını da yitirebilir. Bu risk kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Zira ödemeler dengesi zarar görebilir. Kısacası fonlama maliyetinin arttırılması, reel piyasalara ve kredilere doğrudan müdahalelerle enflasyonun düşmesi mümkün değildir.

 

Maliye kanadı enflasyonla mücadele için henüz somut bir adım atmadı. Gelen ek vergiler sabit gelirli kesimin alım gücünü reel anlamda dahada düşürdü. Hazine ve maliye bakanlığı  son rakamlarda merkezi yönetim borcunun %67 sinin döviz cinsinde olduğunu açıkladı. Döviz kurundaki her artış kamu bilançosunda tahribata neden olurken , bu tahribat vatandaşa vergi ve zam olarak yansıyor. Kkm uygulamasının hazineye ek yük getirmeside bütçe yaparken öngörülebirliği olumsuz yönde etkiliyor. Enflasyonun ana nedeni olan maliyetleri düşürmeye yönelik ortada somut bir adım bulunmamakta . Rasyonel politikalara geçiş sürecinde maliyenin yaptığı tek iş yüksek enflasyonu kabul etmek oldu.

 

2024 yılında yerel seçimlerin olacak olması 2023 yılının son çeyreğinde para piyasalarında gevşekliğe gidilebileceğini göstermektedir. Vatandaşın borçlanmasının önü açılarak mal ve hizmete olan talebin devam etmesine müsaade edilecektir. Kredilerin serbest bırakılmasıyla bankalara KKM ve zorunlu karşılıklar gibi enstrümanlarla baskı kurulmasını beklemekteyim.