Günlerdir Kahramanmaraş merkezli depremlerin neden olduğu acılarla sarsılıyoruz.
Seferihisar açıklarında 30 Ekim 2020’de meydana gelen depremde de Bayraklı’da 117 canımızı kaybetmiştik.
Ama onca acının bile deprem gerçeğine göre yerleşim kararlarının alınmasını sağlayamaması insanı çileden çıkarıyor.
Çok sayıda örnek var. En vahim örnek ise planlama konusunda yaşanıyor.
***
Çevre Bakanlığı’nın Ankara’daki bürokratlarının İzmir ve Manisa için hazırladığı 1/1000 binlik planları 2 yıl önce yürürlüğe girdi.
İzmir’deki yerel yönetimleri dinlemeden, bilimsel meslek odalarının itirazlarını dikkate almadan yapılan planlar; orman, sit ve tarım alanlarının imara açıldığı, çok büyük yeşil alanların ortadan kaldırıldığı bir durum ortaya çıkardı.
Çok daha sakıncalı bir durum daha vardı.
Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi’nin açtığı davanın dilekçesinde
Bakanlığın İzmir ve Manisa için hazırladığı 1/100 binlik temel planlarda jeolojik ve jeoteknik etütlerin yapılmadığı belirlendi.
Dava dilekçesinde bu durum şöyle ifade ediliyor:
“Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nün planlamaya esas jeolojik, jeoteknik ve mikro bölgeleme’ genelgesine göre planlamaya esas jeolojik ve jeoteknik etüt raporları’ mecburi olarak hazırlanmalıdır.
İlgili genelgede belirtildiği gibi Bölge Planlarından Uygulama İmar Plalarına kadar tüm imar planlarının ölçekleri gereği belirlenmiş formatlarına
göre farklı jeolojik, joteknik etüt raporları hazırlanması gerekmektedir.
Plan hükümlerinin ilgili maddelerinde belirtilen alt ölçekli planlar için hazırlanması
gereken jeoloji-jeoteknik etüt raporları, esasen hazırlanması gereken İzmir – Manisa Çevre Düzeni Planının jeolojik-jeoteknik raporlarının yerine kullanılamaz.
Ayrıca, 1. Derece Deprem Bölgesi olan İzmir ve Manisa’ya ilişkin hazırlanan
Çevre Düzeni planında genelgede belirtilen ve zorunlu olarak yapılması gereken jeolojik-Jeoteknik etüt raporlarının hazırlanmaması ve dolayısıyla
genelgede belirtilen Yapısal Jeolojinin (Bölgede etkin jeodinamik süreçleri; kıvrımlar, fay ve kırık sistemleri, genel kütle hareketleri belirtir) planlar üzerinde de yer almaması dolayısı ile planda fay hatlarının gösterilmemesine neden olmuştur.
Zira, Çevre Düzeni Planı’nda birçok yerde meskun haricinde belirlenen
“Gelişme Alanları, Sanayi Alanları”nın altında fay hattı bulunup bulunmadığı
bilinmemekte ve bu şekilde belirlenmiş yerleşmeye açılacak alanlarda
telafisi mümkün olmayacak sonuçlara gidilmesine olanak veren bir durum söz konusudur.”
***
İzmir ve Manisa’da söz konusu planlara dayanarak imar ve yapılaşma izinleri veriliyor.
Ama yerleşim izni verilen yerlerde fay hattı var mı yok mu, o bile bilinmiyor.
Vahim bir durum ama fay hatları üzerinde imar verilme ihtimali yüksek.
Bu kadar değil. İzmir’de 30 Ekim’de yaşanan depremden sonra bile taşıyıcı özelliği zayıf zeminlerde yüksek katlı yapılaşmalara izin verildi.
***
Depremden henüz üç hafta sonra Çınarlı’da Karayolları arazisinin imarı değiştirilerek 7 kat yapılaşmanın önü açıldı. Söz konusu alan depremden en çok etkilenen Bayraklı Bölgesi’ne sadece 800 metre uzaklıkta. Özelleştirme İdaresinin yaptığı imarı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da onayladı.
Buca’da da İnönü Mahallesi’nde 7777, 7778 ve 7779 ada 1 nolu parsellerde jeolojik etüt raporlarında “taşıyıcı zemin niteliği taşımıyor” şeklinde ifade edilen alanlara 5 katlı ticaret ve konut merkezi imarı verildi. Buca’da eski tütün depoları için daha önce yapılan ve sınırsız kat iznini içeren imar planları Danıştay 6’ıncı Dairesince üç kez iptal edildi. Danıştay son olarak 14 Ekim 2019’da söz konusu parsellerde yapılan planlara yürütmeyi durdurma kararı verdi. Özelleştirme İdaresince tekrar plan düzenlemesi yapıldı. Son planlarda bina yükseklikleri 5 kat ve emsal de 2 olarak belirlendi. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü 16 Kasım 2020’de Özelleştirme İdaresinin yaptığı planları bir kez daha onayladı.
***
Yaşadığımız coğrafyanın jeolojik yapısını değiştirmek elimizde değil. Ama bu jeolojiye uygun planlar ve yapılaşma mümkün.
Ama galiba zihniyeti değiştirmek de jeolojiyi değiştirmek kadar zor.