Son zamanlarda İzmir’in değişik ilçelerinde çok çeşitli kurumlarca yapılan imar plan değişikleri dikkat çekiyor.
Çeşme’de, Ödemiş’te, Buca’da, Tire’de, Karabağlar’da, Bergama’da, Aliağa’da, Bornova’da, Kemalpaşa’da ve Menemen’de Toplu Konut İdaresi, İller Bankası gibi kurumlarca yapılan önemli plan değişikleri var.
Planlama konusundaki bu durum bir süredir devam ediyor. Bornova Ağaçlı Yol’daki Karayolları Genel Müdürlüğü arazilerinin ‘Bölgesel Park’ olan planlarının değiştirilerek yapılaşmaya açılması, Balçova’da baraj havzalarına imar verilmesi, Karşıyaka’da binlerce dönüm araziye ayrıcalıklı imar hakları tanınması, İzmir ve Manisa’nın 1/100 binlik planlamalarında 400 dönüm alanın imara açılması bu anlayışın ürünleri.
En çarpıcı örneklerden biri de Hacılarkırı’nda yaşandı. Hacılarkırı’nda 136 bin metrekarelik(136 dönüm) alan Askeri Bölge’den çıkarılarak Maliye Bakanlığı’na verildi. Maliye Bakanlığı da bu alanı TOKİ’ye devretti.
TOKİ de yine kendi imar yetkisini kullanarak bu arazinin imar planını değiştirdi.
Yeni planlarda arazi, konut dışı kentsel çalışma alanı olarak ilan edildi. 5 kata kadar imar hakkı tanındı. Ayrıca arazi içindeki yeşil alanlar, bisiklet yolları iptal edildi. Onların yerine akaryakıt istasyonu izni verildi.
Neredeyse 20’ye yakın farklı kurumda planlama yetkisi bulunuyor.
Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin yanısıra valilikler, toplu konut idareleri(TOKİ) ve Özelleştirme İdaresi’nin plan yetkisi bulunuyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı zaten geniş bir plan yapma yetkisine sahip.
Bunun yanında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları da kimseye sormadan ya da onay almadan herhangi bir bölgeyi istedikleri gibi planlayabiliyor.
Ama bu kadar da değil.
Milli Emlak Dairesi, Kalkınma Bakanlığı, TCDD ve Karayolları Bölge müdürlükleri ve kalkınma ajanslarının da plan yetkisi bulunuyor.
Bu kurumlar yerel yönetimlerin görüşünü bile almadan istedikleri yeri istedikleri gibi planlayıp imara açabiliyor.
Bu kadar çok kurumun plan yaptığı bir ortamda işin suyunun çıkmaması mümkün mü?
Çıkıyor elbet. Aynı mekanlarda birbirleri ile çelişen planlar yapılması artık neredeyse sıradan bir olay haline geldi.
Bazen de aynı alanın bir bölümünün başka kurum diğer bölümünün başka kurum tarafından planlanması gibi durumlar oluşuyor.
Türkiye’de başka hiçbir konuda planlama konusunda olduğu kadar yetki karmaşası yaşanmıyor.
Burada şu soruyu yüksek sesle sormak gerekir.
Çok sayıda devlet kurumu ihtisas alanları olmadığı halde neden planlama yapma konusunda bu kadar hevesli?
Bu soruya verilecek cevap, aslında sorunun da neden kaynaklandığını açıkça gösteriyor.