Dünyanın en büyük emperyalist ordularına karşı yürütülen Kurtuluş Savaşı büyük bir zaferle sonuçlanmıştı.
Ama bundan sonra bir o kadar büyük bir mücadele daha savaşı kazananları bekliyordu.
Mustafa Kemal Atatürk bu durumu, “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz” diyerek ifade etmişti.
***
Çünkü vaziyet şöyleydi:
Anadolu’nun ve Rumeli’nin evlatları 10 yıl boyunca neredeyse hiç durmadan Libya’dan Balkanlara, Yemen’den Allahuekber dağlarına, Çanakkale’den Galiçya’ya kadar sayısız savaşta can vermiş ya da yaralanmıştı.
Köylerde ve hatta şehirlerde yaşlıların dışında sağ kalan erkek sayısı parmakla gösterilecek kadar azalmıştı.
Lise çağlarındaki çocukların askere alınması olağan hale gelmişti. Pek çok lise, öğrencileri savaşta olduğu için mezun bile veremez haldeydi.
40 bin köy vardı. 37 bininde okul, postane ve hatta tek bir dükkan bile yoktu.
Traktör sayısı sıfır. Biçerdöver sayısı sıfırdı. 5 bin köyde sığır vebası vardı.
2 milyon kişi sıtma. Verem, tifo, tifüs salgını vardı. Bitle başa çıkılamıyordu. Dünyaya gelen her iki bebekten biri ölüyordu. Her 5 anneden 1’i doğumda ölüyordu. Ortalama ömür 40 yıldı.
Memlekette sadece 337 doktor vardı. 40 bin köy vardı ama sadece 136 ebe bulunuyordu.
Osmanlı’dan ayakta kala kala 4 fabrika kalmış. 10’dan fazla işçi çalıştıran sadece 280 kişi vardı. Bunların 250’si yabancıydı. Kişi başı milli gelir 45 dolardı. Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus’ta vardı. Kara yolu yok denecek kadar azdı. Otomobil sayısı sadece 1490’dı.
150 sene boyunca basılan kitap sayısı sadece 417 adetti.
Erkeklerin sadece yüzde 7’si, kadınların sadece binde dördü okuma-yazma biliyordu. Okul çağına gelmiş her 4 çocuktan 3’ü okula gidemiyordu.
Ülkedeki ortaokul sayısı 72 lise sayısı ise sadece 23’tü.
Lozan Antlaşması öncesi 11 Kasım 1922’de başlayan ve 2 tur halinde yapılan görüşmelere İsmet Paşa ile Lord Curzon’un arasındaki sert tartışmalar damga vurdu. İsmet Paşa yıllar sonra Curzon ile arasında geçen diyalogu TRT ekranlarından “Yarın harap bir memleketi imar etmek için önümüzde diz çökeceksiniz. Bizden yardım istediğiniz zaman, bugün reddettiklerinizi birer birer çıkarıp önünüze koyacağım” sözleriyle anlatmıştı.
***
İşte tam da böyle bir dönemde Mustafa Kemal Atatürk İzmir’de bir İktisat Kongresi toplanmasını emretti.
İzmir’de o kongrede alınan kararlar hemen uygulandı.
Sadece 10 yılda ekonomik savaş da kazanıldı.
Toplu iğne bile üretemeyen, kafasındaki fesi bile başka ülkelerden alan topraklarda uçak fabrikası bile kuruldu.
Lord Curzon yanılmıştı. Bırakın diz çözmeyi hiçbir ülkeden tek kuruş borç alınmadı.
Dahası Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan devasa borçlar son kuruşuna kadar ödendi.
Türkiye kendi kendine yeten sayılı ülkeler arasına girmişti.
Ama sonra bizzat Başbakanların “Plan mı? Pilav mı?” dediği ve planlı kalkınmadan, “ithal ikameci” politikalardan uzaklaşılan dönem başladı.
İş mercimeğin, nohutun ve hatta samanın ithal edilmesine kadar vardı.
***
Tam 100 yıl sonra İzmir’de yine İktisat Kongresi heyecanı yaşanıyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde 15-21 Şubat 2023 tarihleri arasında düzenlenecek İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin programı açıklandı.
Kongrenin hazırlık çalışmaları bir yıldır devam ediyor.
İşçiler, köylüler, sanayiciler, esnaf ve ticaret yapanlar bazen birlikte bazen de ayrı ayrı çok sayıda toplantıda bir araya geldi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer bu toplantıların neredeyse tamamına bizzat katıldı.
Hatta tüm CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanları Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na destek ziyaretinde poz verirken bile Soyer İktisat Kongresi hazırlık toplantılarına katılmayı tercih etti.
İzmir’de bir hafta boyunca yapılacak toplantılar sonucunda alınan kararlar Türkiye’ye 21’inci yüzyılda yeniden büyük bir fırsatlar sunacak.
Ama alınan kararlar uygulanmazsa ne plan kalır da ne de pilav.
Öyle olursa yüz yıl boyunca her gün İktisat Kongresi yapılsa da nafile.