Manisa’da ayın 16’sında yaşanan ama medyaya dün düşen bir olay, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin ne denli derin ve yaygın bir sorun olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bir erkek hamile eski eşini sokak ortasında demir sopayla darp etti. Bu olay, sadece bir kadının fiziksel bütünlüğüne indirilmiş bir darbe değil aynı zamanda toplumsal vicdanımıza indirilmiş ağır bir darbedir.

Türkiye’de kadına şiddet vakaları her geçen gün artıyor. Resmi verilere göre, her yıl binlerce kadın fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıyor. Ancak bu rakamların tam anlamıyla gerçeği yansıttığını söylemek doğru olmaz. Yıllar boyunca evinde eşinden şiddet gören ve okutulmamış kadınlar, tek başlarına ayakta kalamayacakları düşüncesi ile şikayette bulunmazlar. Ayrıca bir çok kadın da babasından, abisinden ve kocasından gördüğü fiziksel ve psikolojik şiddet hakkında şikayette bulunamıyor. ‘Babandır o senin yapar’, ‘Kocandır o senin istediğini yapar’ lafları üzerine bir çok kadını pasifleştirerek bu olayların normal bir şey olduğuna inandırdılar. ‘Sen bu evden gelinlikle çıktın ancak kefeninle geri dönersin’ kafasında olan aileler yüzünden bir çok kadın şiddetli geçimsizlik yaşadığı evliliğini bitirerek baba evine geri dönemiyor.

 Şimdi bir şey sormak istiyorum.  Daha 3 yaşındayken düşmesine kıyamadığınız onun canı yandığında sizinkinin de yandığı canınızdan çok sevdiğiniz kızınız büyünce farklı biri mi oluyor da siz gelinlikle çıktın kefeninle dönersin anca kafasındasınız?

Bir çok koca kadınların arkasında ailesinin durmadığını fırsat bilerek bu tür olaylarda ‘seni ailen istemiyor benden başka kimsen yok sıkıyorsa git’ diyerek eşlerine psikolojik şiddet uyguluyor.  Bu psikolojik şiddet zamanla yerini fiziksel şiddete bırakıyor. Şiddete meyilli kişiler, yeterli caydırıcılığın olmadığı bir ortamda, kadınlara karşı rahatça saldırma cesaretini buluyor.

Toplum olarak bu sorunun köklerine inmek zorundayız. Toplumsal normlar, kadını ikinci planda gören anlayışlar, şiddetin meşrulaştırılmasına zemin hazırlıyor. Bu sorunu çözmek için sadece yasal düzenlemeler değil aynı zamanda toplumsal eğitim ile de üstesinden gelmeye çalışmak lazım.

Kadınların şiddete karşı verdiği mücadele aslında büyük bir hayati önem taşıyor. Kadınlarımız sadece yaşamak için mücadele vermeye devam ediyor.  Bu yazıyı yazarken aklıma Nazım Hikmet’in ‘Kadınlarımız’ şiirinden bir kıta geldi. Sizlerle onu paylaşmak istiyorum.

Ve kadınlar

bizim kadınlarımız:

korkunç ve mübarek elleri

ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

anamız, avradımız, yarimiz

ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen

ve soframızdaki yeri

öküzümüzden sonra gelen