Aslında bu gün yine benzer olan başka bir konuda yazmayı düşünüyordum, fakat ülke gündemi maalesef önümüze bambaşka bir konu çıkardı.
Seferihisar da yaşanan katliam hepimizi çok üzdü. Konu hakkında herkes bir şeyler yazdı, çizdi ve şu anda benim yaptığım gibi yazmaya devam ediyor. Her seferinde yazıp çiziyoruz ama vicdansızlıklar, şiddetini arttırarak yaşanmaya devam ediyor. Bunun elbette ki, sosyolojik bir takım sebepleri vardır fakat o psikologların yorumlaması gereken bir konu. Ben konunun daha çok toplumsal ve ahlaksal yönü hakkında yazmak istiyorum.
Bu yaşananların yapılmaması için insan olmak dahi yeterliyken, yani bu yapılanları hiçbir insanın yapmaması gerekirken bizim için işin bambaşka bir boyutu daha var. Hani yüzde doksanı Müslüman olan bir toplumuz ve dindar nesil yetiştirme hayallerimiz vardı ya, bu gün sokaklarda dilsiz kulları yakar hale geldik. Bizler ki; namaz kılarken elbisesine yatan kediyi uyandırmamak için, elbisesini kesen ve alemlere rahmet olarak yaratılan yüce bir peygamberin ümmetiyken bu gün bu hale geldik. Peki neden ve nasıl bu hale geldik ? İşte bu soruyu tüm toplumun kendisine sorması gerekiyor.
Türkler hayvan ve doğa sevgisi konusunda her zaman böyle bir toplum değildi. Aslında bu bizim tamamen değişmiş, tamamen yozlaşmış halimiz. Bizler İslamiyet öncesinde dahi, doğaya ve hayvanlara kutsiyet addeden bir toplumduk. Hatta ağaçlara ve akarsulara zarar vermeyi idam cezasına götürecek kadar ciddi bakıyorduk bu saygıya.
Osmanlı imparatorluğu zamanında ise, köpek yetiştirmek için imparatorluğa bağlı köpek loncaları bulunmaktaydı. Buralarda özellikle av için zağar köpekleri ve savaşlar için kangal çoban köpekleri yetiştirilirdi. Ayrıca her sokak köşesinde bir hayvan besleme bölgesi bulunur, herkes yemeğinin artıklarını düzgün bir şekilde buraya bırakır ve tüm sokak hayvanları bunlardan istifade derdi.
(Şimdi bunları okuyunca “Hayırsızada yı nasıl açıklarsın” diyenler olabilir. Elbette ki oda bizim tarihimizden çok kötü bir örnek ama bence hayvanlara genel bakış açımızı ortaya koymuyor. )
Evet, biraz önceki soruyu şimdi tekrar soruyorum; madem biz vicdanlı insanlarız, madem Müslüman bir toplumuz ve âlemlere rahmet olan yüce bir peygamberin ümmetiyiz, madem resmi olarak köpek yetiştiren ve daha öncesine gidecek olursak ağaç kesenleri idam eden bir ecdadın torunlarıyız; peki o zaman nasıl bu hale geldik? Ve bu toplumda çocuklarımız nasıl güvenle büyüyecekler? Hadi şimdi her birimiz şapkalarımızı önümüze koyup, düşünelim bakalım.
17.10.2022
ÖNDER ALPER