Bu günkü yazımda yine ülke gündeminde olan bir sorundan bahsetmek istiyorum.  Bitlis’in Adilcevaz ilçesine bağlı Göldüzü köyünde sahipsiz bir köpek tarafından ısırılan bir çocuk Kuduz hastalığına yakalandı ve şu anda ben bu yazıyı yazdığım zamanlarda yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor. Öncelikle dileğimizdir;  Allah bu evladımızın yar ve yardımcısı olsun. Ailesine de sabırlar versin.

Bu konuyla ilgili ilk olarak söylenmesi gereken önemli iki madde var. Birincisi medeni ülkelerin sokak köpeği gibi bir sorunu olmaz yani olmamalıdır. İkincisi yine medeni ülkelerin asla kuduz diye de bir sorunu olmamalıdır.

Şimdi diyeceksiniz ki, o olmamalı bu olmamalı demek kolay; peki altını doldurabilir misin? Dilim döndüğünce, bilgim ve kalemim yettiğince doldurmaya çalışacağım.

Evet, medeni bir ülkenin sokak köpeği sorunu olmamalıdır. Çünkü medeni ülkelerde hem insan hem de hayvan refahı düşünülerek köpekler barınaklara alınır burada kısırlaştırılır ve gerekli rehabilitasyondan sonra sahiplendirilir. Ve ne kadar kabul edilmeyecek bir yöntem olmasa da, sahiplendirilemeyen köpekler uyutulur( bunu yazmazsam eksik aktarmış olurum). Bu uyutma konusu bence de medeniyetin dışında kalması gereken bir konudur. Şu an ülkemizde birçok belediye tarafından kanuni bir zorunluluk olarak köpekler toplanıyor, barınaklara alınıp aşılanıp kısırlaştırılarak tekrar alındıkları yere bırakılıyorlar. Bu noktada bence yanlış giden iki konu var. Birincisi köpekler rehabilite edilmiyor ve karaktere bakılmaksızın her köpek tekrar alındığı yere bırakılıyor. Bu önemli bir sorun. Barınaklarda köpek davranışlarını yani köpek etolojisini bilen en az bir personelin bulunması gerekiyor. Barınakta veteriner hekimlerinin bulunması bu eksiği tamamlamıyor, çünkü veteriner hekimi arkadaşlarımızın ekseriyeti etoloji bilmiyorlar. Yani konuya bu anlamda bakıldığında, mesleğin içinden bir insan olarak barınakların yanlış veya en azından çok eksik yönetildiğini söyleyebilirim.

  • Peki madem köpekler barınaklara alınıp kısırlaştırılıyorsa, köpek popülasyonu neden hızla çoğalmaya devam ediyor?

Çünkü sokaklardaki köpekler kısırlaştırılsa da, evlerdeki köpekler kontrolsüz olarak üremeye devam ediyor ve yavrular sokaklara atılıyor. Ya da evlere alınıp sonradan dışarı atılan köpekler daha kısırlaştırılamadan üremeye başlayabiliyorlar.  Bu noktada yapılması gereken asla bütün ev köpeklerinin kısırlaştırılması ve herkese bunun salık verilmesi olmamalıdır. Köpekler üreyemeseydi, bu gün bizlere bunca yarar sağlayan köpek ırkları olmazdı. Önemli olan üremenin durdurulması değil, devlet kontrolünde olmasıdır.  Artık her köpeğin bir çipi var.  Veteriner muayenesine gelen her hamile köpek, veteriner hekimi tarafından ortak bir veri bankasına işlenmeli ve doğum takibi yapılarak yavrularında çiplenip takip edilmesi sağlanmalıdır. Dışarı atılan her köpek için, köpek sahiplerine büyük cezalar kesilmeli ve insanlar köpek sahiplenmeden önce mutlaka bir eğitime girerek sertifika alma zorunluluğu gerilmelidir. Doğru köpek yetiştirmeyi ve bu konuyla ilgili kanunları bilmeyen insanlar, hem toplum adına yanlış hareketlerde bulunurken, hem de hayvan refahını hiçe sayar uygulamalar yapabilmektedir. Tüm bu yanlış davranışların önüne geçilmesi anlamında bu eğitimin alınması hem toplum hem de hayvan refahı için çok olumlu olacaktır.

Kuduz konusuna gelecek olursak, bu konuda kesinlikle çok katı olunmalı ve “hayvan sever kuruluşlar” başta olmak üzere konuyla ilgili stk lardan da destek alınarak öncelikle sahipli ve sahipsiz her köpeğin kuduz aşısı olması sağlanmalıdır.

  • Yeterli mi? Tabi ki değil.

Doğru bir program çerçevesinde doğada tablet atma çalışmaları yapılarak yaban hayatındaki memeli hayvanlarında aşılanması sağlanmalıdır.  Bir ülkenin övündüğü en önemli konulardan birisi, kuduz başta olmak üzere bulaşıcı hastalıklardan ari olmasıdır. Bunun sağlanamıyor olması çalışmalarda bir eksiklik olduğunu yani bu konuyla ilgili bir zafiyet olduğunu ortaya koyar ki, bu büyük bir başarısızlıktır. Elbette ki bu konuda hiçbir çalışma yapılmıyor demek istemiyorum fakat görünen o ki bir eksiklik var ve daha fazla çalışılması gerekiyor.

Konunun bir başka tarafına daha dikkat çekmek istiyorum, fakat ne gariptir ki yazının bundan sonrasını çok daha dikkat ederek ve çekinerek yazma gerekliliğini duyuyorum. Böyle hissediyorum çünkü hem kimseyi kırmak istemiyorum, hem de açıkçası bahsedeceğim kesim tarafından linç edilmekten çekiniyorum.  Bizim ülkemizde sadece kendisini Müslüman sanan bir kesim olduğu yada sadece kendisinin Türk olduğu sanan gruplar olduğu gibi birde sadece kendisinin hayvan sever olduğunu sanan insanlarımız var. Her kesimin bir yobazı olduğu gibi, maalesef bizim içimizde de oraya buraya beddualar yağdırabilen bazı insanlar var. Bizim içimizde diyorum çünkü bende çok fazla hayvan severim. Ama konuya mümkün olduğunca mantıklı ve bilimsel olarak bakmaya çalışıyorum.

  • Peki bu konuda, nasıl bilimsel ve mantıklı olunabilir ve burada tek dert kuduz mudur?

Burada kuduz ve parazitler başta olmak üzere hem toplum hem de hayvan refahını olumsuz etkileyen pek çok konu var.

  • Mesela sokak hayvanlarına çiğ besleme yapılmamalı, bu durum onların parazit yumurtalarını almalarını ve belli bir periyot sonrasında dışkıları ile çevreye parazit yumurtaları saçmaları anlamına gelir. Evet, çiğ besleme bilimsel bir etçil hayvan beslenme yöntemidir ve adına da BARF denir fakat bu beslenme yönteminin çok katı kuralları vardır ve bu kurallara uygun olarak yapılması gerekir.
  • Mesela mümkün olabildiğince köpeklerin toplu olarak beslenmesinden ve toplulukların büyümesinden kaçınmak gerekir. Çünkü köpekler sürü hayvanıdır ve sürü oluşturabildiklerinde kendilerini güçlü olarak görmeye başlarlar. Bu gücü kendilerinde hissettiklerinde, sürünün korunma çemberi için girmek bile onlar tarafından tehdit olarak algılanabilir.
  • Köpekler beslendikleri yerleri bir süre sonra kendi alanları olarak görmeye ve alanlarını korumaya başlarlar. Bu yüzden köpek beslenme noktaları çok el ayakaltında olan yerde bulunmamalı;  özellikle kadın ve çocukların çokça geçtiği geçit yerlerinden,  oyun alanlarından, okullardan vb uzak olmalıdır.
  • Bahsettiğim tüm bu konular etoloji gerçeklerdir ve bu yüzden konuyla ilgilenen herkesin azda olsa etoloji bilmesi gerekir.  Bunların dışında davranışlar, köpekleri içgüdüsel olarak yanlış anlaşılır şekilde davranmaya zorlamakta ve düşman edinmelerine sebep olmaktadır.
  • Tüm bunlar dışında; çocukların ilkokulda köpekler sokak hayvanları konusunda “konuyu bilen kişiler tarafından” eğitilmeleri çok önemlidir. Evlatlarımızın yanlış davranışları maalesef köpekleri cesaretlendirmekte ya da hırslandırmakta ve sonunda hiç istemediğimiz durumların yaşanmasına sebep olmaktadır.