Merhaba sevgili okurlarım, bugün sizlere Sardes ve para ile ilgili bir köşe yazısı hazırladım. Sardes, Manisa'nın Salihli ilçesinde bulunan ve Lidya Devleti'nin başkenti olan tarihi bir antik kenttir. Sardes, aynı zamanda dünyada devlet güvencesinde paranın ilk basıldığı yer olarak bilinir. Peki, Sardes'te nasıl para basılmıştır ve bu paraların özellikleri nelerdir? Bu soruların cevabını sizler için araştırdım ve bu yazıda paylaşacağım.

Sardes'te para basılması, MÖ 7. yüzyılda Lidya Kralı Alyattes tarafından başlatılmıştır. Alyattes, bölgedeki Paktolos (Sart) Çayı'ndan elde edilen altın ve gümüş karışımından oluşan bir alaşım olan elektronu kullanarak sikke üretmiştir. Bu sikkelerin üzerine aslan başı gibi semboller damgalanmıştır. Bu sikkeler, Lidya Devleti'nin zenginliğinin ve gücünün bir göstergesi olmuştur.

Lidya sikkeleri, hem altın hem de gümüş içerdiği için değerleri değişkendir. Bu nedenle, Lidya Kralı Kroisos (MÖ 560-546), sikkeleri iki ayrı metal olarak basmaya karar vermiştir. Kroisos, altın ve gümüş sikkeleri aynı ağırlıkta ve değerde olacak şekilde tasarlamıştır. Böylece, altın ve gümüş sikkeler arasında sabit bir değişim oranı oluşturmuştur. Kroisos'un bu yeniliği, dünyada ilk kez bimetalik para sisteminin kurulmasını sağlamıştır.

Kroisos'un sikkeleri, üzerlerindeki aslan ve boğa figürleriyle tanınır. Aslan, Lidya Devleti'nin simgesi, boğa ise Anadolu'nun bereketli topraklarının simgesidir. Kroisos'un sikkeleri, o dönemde bilinen dünyanın en değerli paraları olmuştur. Kroisos'un zenginliği de atasözü haline gelmiştir.

Sardes'te para basımı, Pers Kralı I.Darius'un Lidya'yı fethetmesiyle son bulmuştur. Darius, Lidya sikkelerini Pers kraliyet imajıyla değiştirmiş ve kendisini taçlandırılmış elinde bir yay tutarak veya ateş ederek tasvir etmiştir. Bu sikkeler, Daric olarak adlandırılmıştır.

Para dediğimiz şeyin atası Lidyalılardır.

Peki, Lidyalılar neden para basmaya başladılar? Bunun için birkaç teori var. Bir teoriye göre, Lidyalılar çok zengin bir toprakta yaşıyorlardı. Topraklarında altın ve gümüş gibi değerli madenler bolca bulunuyordu. Bu madenleri ticaret yapmak için kullanıyorlardı. Ancak madenleri tartmak ve değerini belirlemek çok zahmetliydi. Bu yüzden madenleri belli ağırlık ve şekillere sahip parçalara ayırdılar. Böylece para ortaya çıktı.

Bir başka teoriye göre ise, Lidyalılar savaşçı bir halktı. Çevrelerindeki diğer devletlerle sürekli savaşıyorlardı. Savaşlarda esir aldıkları insanları köle olarak satıyorlardı. Ancak kölelerin fiyatını belirlemek de zordu. Bu yüzden kölelerin değerini gösteren madeni paralar bastılar. Böylece para ortaya çıktı.

Hangi teori doğru bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki o da Lidyalıların parayla çok iyi anlaştıklarıdır. Lidyalılar parayla o kadar çok ilgilendiler ki, onlara "paranın efendileri" denildi. Lidyalıların en ünlü kralı ise Kroisos'tur. Kroisos o kadar zengindi ki, "Kroisos kadar zengin" deyimi hala kullanılır.

Kroisos'un zenginliği onu mutlu etmediği gibi başına da bela açtı. Kroisos, Pers İmparatorluğu'nun gücünden korktu ve onlara savaş açtı. Ancak savaşı kaybetti ve Pers kralı Kiros tarafından yakalandı. Kiros, Kroisos'u ateşe attırmak istedi ama Kroisos son anda "Solon" diye bağırdı. Solon, Kroisos'un daha önce ziyaretine gelmiş olan ünlü bir filozoftu. Kroisos ona zenginliğini göstermiş ve kendisini mutlu sayıp saymadığını sormuştu. Solon ise Kroisos'a "Kimse ölmeden mutlu sayılamaz" demişti.

Kiros, Kroisos'un bu sözünü duyunca merak etti ve onu ateşten kurtardı. Kroisos'a Solon'un ne demek istediğini sordu. Kroisos da Solon'un sözlerini anlattı ve zenginliğinin kendisine mutluluk getirmediğini itiraf etti. Kiros da bunun üzerine Kroisos'u affetti ve onu dostu olarak kabul etti.