İyi haftalar sevgili okurlarım. İçinde bulunduğumuz hüzünlü ve sıkıntılı günlerden biraz olsun sizleri uzaklaştırmak için sizlere Manisa’nın tarihi yerleri ve bu yerlerle alakalı bilgileri aktaracağım. 

Ege Bölgesi’nin önemli şehirlerinden olan Manisa, doğal güzelliklerinin yanı sıra, görülmesi gereken tarihi ve turistik yapılarıyla da öne çıkmaktadır. Tarihi bakımdan son derece önemli bir kent olan Manisa, Osmanlı Devleti döneminde şehzadelerin eğitim gördüğü yer olduğu için “Şehzadeler Şehri” olarak anılmaktadır.

Yerleşimlerin çok eski dönemlerde başladığı Manisa’da görülmesi gereken çok sayıda tarihi yapı bulunmaktadır. Bir kısmı restore edilmiş, bir kısmı ise olduğu gibi günümüze ulaşmış tarihi yapıları Manisa tatilinizde ziyaret ederek bölge tarihini keşfetme şansına sahip olabilirsiniz.

Manisa’da görülmesi gereken tarihi yerler arasında neredeyse ilk sırada Ağlayan Kaya gelmektedir. Ağlayan Kaya, Manisa’nın en önemli tarihi yapılarından olup, il merkezine bağlı Çaybaşı Mahallesi sınırları içerisindedir. Spil Dağı’na oldukça yakın konumda bulunan Ağlayan Kaya, il merkezine 4 kilometre uzaklıktadır. 

Şimdide ‘Ağlayan Kaya’nın mitolojik yönüne bakalım;

Mitolojiye göre, Niobe Spil Dağı civarında hüküm süren Lidya Kralı Tantalus ve Dione’nin kızıdır. Çocukluğu bu bölgede geçen Niobe, Leto ile arkadaşlık kurar, oyunlar oynar, büyüdükçe de genç ve güzel bir kız olur. Evlilik yaşı gelince de Thebai Kralı Amphion ile evlenir. Zamanla bu evlilikten tam 12 çocuğu olur. 6’sı kız, 6’sı erkek olan çocuklarıyla mutlu bir hayat sürmektedir. (Kimi kaynaklarda 7’si kız 7’si erkek olmak üzere 14 çocuğu olduğu yazılıdır.)

Niobe, çocuklarıyla mutlu mesut bir hayat sürmesine sürmektedir lakin bir zaman sonra anneliği ile övünmeye başlar. Tam 12 çocuğu olmakla böbürlenir, kendisi kadar bereketli bir anne olmadığını anlatır etrafına. Hatta çocukluk arkadaşı tanrıça Leto’ya bile kafa tutar. Leto’nun Apollon ve Artemisadında sadece 2 çocuğu vardır. Niobe kendini Leto’dan daha üstün görmeye başlar.

“Ben talihliyim, mutluyum. Ne olursa olsun daima mutlu olarak yaşayacağım. Benim bir sürü çocuğum var. Ecel onların hepsini elimden alarak beni çocuksuz bırakamaz. Kimse benim neslimi kurutamaz. Halbuki Leto sadece 2 çocuk annesi, kendini bir şey sanıyor. İki çocuk da neymiş ki!...”

 

Rüzgar usulca Leto’nun kulağına bu sözleri fısıldar, Niobe’nin konuştuğu her şeyi Leto’ya yetiştirir. Tanrıça Leto tüm bu meydan okuyan sözleri duyunca çılgına döner. Çok sinirlenen Leto, çocukları Apollon ve Artemis’i yanına çağırarak Niobe’den öç almalarını ister.

Bunun üzerine, annelerinin sözünü dinleyen Apollon ve Artemis, yay ve oklarını kuşanarak Niobe’nin çocuklarını öldürmeye giderler. Öğle vakti Niobe’nin 6 oğlu kayalık ve sarp yamaçlarda avlanırken Apollon oklarını atarak oğulları yere serer. Bu kötü haber duyulunca da altı erkek kardeşin altı güzel kız kardeşi, abilerinin öldürüldüğü dağa doğru koşar. Lakin tam oraya ulaşacakları vakit güneş batmıştır ve gece olmuştur. Ay ve av tanrıçası Artemis gece karanlığında parlar ve görünmez okları ile 6 kız kardeşi oracıkta öldürür. Böylece Niobe’nin 12 çocuğunun hepsi hayatını kaybeder.

Niobe, evlatlarının cesetlerinin başında günlerce ağlar. Gözyaşı döker, çırpınır ve gereksiz yere böbürlenmesinin bedelini çok ağır şekilde öder. Tam 9 gün boyunca kimse çocukların cesetlerine dokunmaz. Çocukların cesetleri 10. gün tanrılar tarafından gömülür.

Niobe evlatlarını kaybedince durmadan ağlar, üstünü başını parçalar. Hıçkıra hıçkıra feryat eder, gözyaşı tükenir. Büyük ızdırap yaşayan Niobe’nin sonunda sesi kesilir, dilsiz bir canlıya dönüşür adeta. Tanrılar onun bu yaşadığı derin acıyı görürler. Tanrı Zeus, Niobe’nin daha fazla ızdırap çekmesine izin vermez ve onu bir kayaya dönüştürür. Taş kesen Niobe’nin sonu bu şekilde olur.