Son günlerde Türkiye'de yaşanan kadın cinayetleri toplumun kanayan yarası olmuş durumda. Cinayetler, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadınların maruz kaldığı şiddetin boyutları içler acısı durumda. Ülkemizde kadınların güvenliği sadece bir hak değil son yaşanan olayların ardından temel bir gereklilik olmak zorundadır. Ama maalesef ki bir çok kadın günlük yaşamında bile tanımadığı insanlar tarafından rahatsız ediliyor. Kadınlar artık günlük yaşantısında bile tehdit altında hissediyorlar.
İstanbul surlarında yaşanan cinayete katliam demek bile az kalırken, bu cinayetler artık istatistik ve sadece sayıdan ibaret sayılmaya başlandı. Bu katliamlar sadece birer istatistik değil; her biri yaşamın sona erdiği, sevdiklerinin hayatlarının değiştiği bir trajedilerdir. Bu tür olaylar son yıllarda o kadar çok arttı ki insan toplumda köklü bir değişimin şart olup olmadığını düşünmeden edemiyor. Kadın cinayetlerinin ardındaki zihniyet sadece fiziksel şiddetle sınırlı kalmıyor aynı zamanda insanların karanlık düşüncelerini ortaya döküyor. Son günlerde artan "Böyle bir tiple ne işi varmış?, Türk kızları da nerede psikopat, kötü biri var ondan hoşlanıyor" zihniyeti ise toplumdaki cinayetlerin arkasının kesilmemesinin cabası. Kadınlar olarak yolda yürürken tanımadığımız biri tarafından tacize bile uğrarken 'normal' görünümlü insanlar ile konuşmadığı için bir çok kadın haksız durumuna düşüyor. Bu durum kadınların her zaman ve her yerde kendilerini tehdit altında hissetmelerine neden oluyor.
Gündelik rutin hayatında dahi işten eve giderken, arkadaşların ile kafede otururken ya da en basit örneği markete giderken bile kadınlar hiç tanımadıkları kişiler tarafından sözlü ya da fiziksel rahatsız edici durumlar ile karşılaşabiliyor. Bu durum insan haklarının en temeli olan 'özgürlüğü' ihmal ediyor. Her gün var oldukları ve sadece kadın oldukları için kendilerini tedirgin hisseden kadınlar yaşam alanlarını daraltmak zorunda kalıyor.
Üstte bahsettiğim gibi toplumun 'O kızın o saatte ne işi varmış orada?, Tipinden bile belli hayır yok neden bununla beraber olmuş' kafasından çıkarak çivisi çıkmış bir dünyada olduğumuzun farkına varması gerekiyor. Kundaktaki bebeklerin bile iğrenç olaylar yüzenden hayatını kaybettiği, sokakta ya da otobüste hiç tanımadığı erkekler tarafından katledilen kadınların olduğu bir gerçeklikte yaşadığımızı kabul etmeleri gerekiyor. Son zamanlarda, kadınlar sadece yaşamak için mücadele veriyor.
Kadınlar, sadece toplumda var olmamalı; özgür, eşit ve güvenli bir yaşam sürme hakkına sahip olmalıdır.
Bu konuları gündeme getirmek, sessiz kalmamak ve kadınların haklarını savunmak cinsiyet fark etmeksizin hepimizin görevi.
Kadın cinayetlerine dur demek, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadınların yolda yürürken bile kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak için birlikte mücadele etmeliyiz.