Aslında bugün farklı bir konudan su ve suzuluktan bahsedecektim ama dün yaşadığım bir olay üzerine konuyu değiştirmeye karar verdim. Su ile ilgili konuyu ilerleyen zamanlarda bahsedeceğim.
Has bel kader Rabbim nasip etti düşünme yeteneğine sahibiz. Bu zamanda düşünmek büyük meziyet aslında. Ya da meziyeti de geçti cesaret işine dönüştü. Düşünüyoruz, dertleniyoruz ve çare arıyoruz yaraya merhem olmaya çalışıyoruz.
Rabbim nasip etti içimize dertlenme hem dem olma yetisini koydu ve biz de bununla sorumlu olduğumuzu biliyoruz. Çünkü insan bildiği şeyden sorumludur bilmediğinden değil. Bir gün Peygamber Efendimize bir bedevi gelip “ya Muhammed (sav) nasıl Cennete giderim diye sordu. Hz. Peygamber ona şöyle dedi, Allah’a hiçbir şekilde ortak koşma, namazını kıl, orucunu tut, gücün yettiğinde zekatını ver, kurbanını kes. Bunları yaparsan Cennet sana vacip olur. Bedevi gittikten sonra Hz. Ali (ra) efendimiz söz alarak nasıl olacak Ya Resulullah biz bunları bunları da yapıyoruz dediğinde ise Hz. Peygamber herkes bildiğiyle amel olacak Ya Ali” dedi.
İşte herkes kendi bildiğinden sorumludur. Herkes kendi dertlendiğinden sorumludur. Bu da bir nasip meselesi tabi. İnsanın içine ateş düşmesi lazım ki etrafına ışık saçabilsin.
Şimdi bu kadar girizgahtan sonra esas anlatmak istediğim konuya gelelim. Dertlerle dertleniyoruz yeri geliyor ışık oluyoruz yeri geliyor ışık olmaya çalışıyoruz. Bu vesileyle yeni yeni dostlarla tanıştık.
Bir ailemizin müşkili için el ele verdik dertlerine çare olmaya çalışırken bir miktar açığımı zkaldı. Devletin karşılamadığı bir ilaç alınacak alınması lazım. Geçtiğimiz ay sağolsun bir eczacı dostumuz karşılamıştı. Bu ay tam sıkıntı çekeceğiz derken rehberden eşe dostla durumu paylaştık. Hatta bize sürekli destekleri olan hatta yakın zamanda da yüklü bir miktarda desteği olan arkadaşımla paylaştım. Hemen anında geri dönüş yaptı ve ihtiyacı karşıladık. Sonra aramızda şöyle bir konuşma geçti. İnan hesapta para yoktu dedi ama durumun önemine binaen ek hesaptan borçlanarak çektim yolladım. Daha senin hesaba para gitmeden bir yerden alacağım vardı o geldi dedi.
Burada anlatmak istediğim aslında kazandığımız değil verdiğimiz bizim.
Bu arada her gün azalması için canla başla çalıştığımız muhtaç ailelerimizin sayısı giderek artıyor. Bunun için herkesin diğergamlık yaparak taşın altına elini koyması ve komşusunun halini hatrını sorması lazım.
Yoksa sadece eski Ramazanlar deyimini çocukluğumda böyleydi deyimini kelimelerden öteye taşıyamayız.
Gelecek nesillere nasıl bir dünya bırakmak istiyorsak onun için çalışmalıyız.
Selam, Dua ve Muhabbetle…
Has bel kader Rabbim nasip etti düşünme yeteneğine sahibiz. Bu zamanda düşünmek büyük meziyet aslında. Ya da meziyeti de geçti cesaret işine dönüştü. Düşünüyoruz, dertleniyoruz ve çare arıyoruz yaraya merhem olmaya çalışıyoruz.
Rabbim nasip etti içimize dertlenme hem dem olma yetisini koydu ve biz de bununla sorumlu olduğumuzu biliyoruz. Çünkü insan bildiği şeyden sorumludur bilmediğinden değil. Bir gün Peygamber Efendimize bir bedevi gelip “ya Muhammed (sav) nasıl Cennete giderim diye sordu. Hz. Peygamber ona şöyle dedi, Allah’a hiçbir şekilde ortak koşma, namazını kıl, orucunu tut, gücün yettiğinde zekatını ver, kurbanını kes. Bunları yaparsan Cennet sana vacip olur. Bedevi gittikten sonra Hz. Ali (ra) efendimiz söz alarak nasıl olacak Ya Resulullah biz bunları bunları da yapıyoruz dediğinde ise Hz. Peygamber herkes bildiğiyle amel olacak Ya Ali” dedi.
İşte herkes kendi bildiğinden sorumludur. Herkes kendi dertlendiğinden sorumludur. Bu da bir nasip meselesi tabi. İnsanın içine ateş düşmesi lazım ki etrafına ışık saçabilsin.
Şimdi bu kadar girizgahtan sonra esas anlatmak istediğim konuya gelelim. Dertlerle dertleniyoruz yeri geliyor ışık oluyoruz yeri geliyor ışık olmaya çalışıyoruz. Bu vesileyle yeni yeni dostlarla tanıştık.
Bir ailemizin müşkili için el ele verdik dertlerine çare olmaya çalışırken bir miktar açığımı zkaldı. Devletin karşılamadığı bir ilaç alınacak alınması lazım. Geçtiğimiz ay sağolsun bir eczacı dostumuz karşılamıştı. Bu ay tam sıkıntı çekeceğiz derken rehberden eşe dostla durumu paylaştık. Hatta bize sürekli destekleri olan hatta yakın zamanda da yüklü bir miktarda desteği olan arkadaşımla paylaştım. Hemen anında geri dönüş yaptı ve ihtiyacı karşıladık. Sonra aramızda şöyle bir konuşma geçti. İnan hesapta para yoktu dedi ama durumun önemine binaen ek hesaptan borçlanarak çektim yolladım. Daha senin hesaba para gitmeden bir yerden alacağım vardı o geldi dedi.
Burada anlatmak istediğim aslında kazandığımız değil verdiğimiz bizim.
Bu arada her gün azalması için canla başla çalıştığımız muhtaç ailelerimizin sayısı giderek artıyor. Bunun için herkesin diğergamlık yaparak taşın altına elini koyması ve komşusunun halini hatrını sorması lazım.
Yoksa sadece eski Ramazanlar deyimini çocukluğumda böyleydi deyimini kelimelerden öteye taşıyamayız.
Gelecek nesillere nasıl bir dünya bırakmak istiyorsak onun için çalışmalıyız.
Selam, Dua ve Muhabbetle…