Gediz Ovası berekettir.. Türkiye' nin özellikle üzüm yetiştiriciliğinde önde gelen bölgesidir. Ancak son yıllardaki başlıca iklim değişikliği denilen etki bu toprakları da vuruyor; daneler yanık, mahsul düşük.. Bir türlü bu bölgede afetlere karşı geliştirilecek önlemler için mesela modern tarım işletmeleri gibi kavramları hayata geçiremedik. Bunda tek başına Bakanlık ya da yerel yönetimlerin suçu yok, aynı zamanda üreticilerin de bu işlere kafa yorması lazım; birlikten güç doğar fikrini işlemeleri lazım..
Yoksa Gediz Havzası içten içe kuruyor!...
Bu işe bir çare bulmalı!..
Oysa son yıllarda örneğin Gediz Nehri için ciddi bir atılım sürecine girilmişti. Bir kere İller Bankası’ nın Manisa’daki arıtma ve katı atık bertaraf tesislerinin hayata geçirilmesinde destekleri arttı. Öte yandan ortak atık su arıtma tesisleri kurulmadan, imar planlaması, firma ya da Organize bölgeler veya kentsel mimari projeler uygulanmaması gerekiyor.
Buraya kadar -kağıt üstünde- tamam.Atık sularda örneğin sentetik İlaç deşarjlarını, zeytin kara-suyu’ nun akıtılması, filtreleme sistemlerinin takibini de yaptınız diyelim; yeter ki mahalli idarelerdeki yöneticiler işin ciddiyetini kavramış olsun…
Bunlar teknik konulardır. Mikro ölçekte, su kanallarına karışabilecek kanalizasyon şebekelerinin açılmasını, maden işleme tesislerinin, kirli suların dere ve nehirlere karışmasının engellenmesini; bertaraf tesislerinin kurulum ve hacim itibariyle gösterilen yer ve imha ekipmanlarının çevre ve ekonomik büyüklüklerinin iyi hesaplamasını da başardık diyelim!...Bunlar entegre biçimde, toprağın kıymetini bilen ve çevre duyarlılığının gelişmesiyle ilgili ‘eylem planları’ çerçevesinde ele alınmalı...
Örneğin Gediz Ovası kapalı sistem sulama projeleriyle donatılmalı. Bu konuda da önemli gelişmeler var; bugün açık kanallarla yapılan sulama, Menemen Ovası dahil, Gediz’ deki 113 bin hektar alanda yeraltına alınacak; vanalar açıp-kapanarak her tarlanın başında 12 ay boyunca basınçlı su olacak-tı!...
Son durum nedir bilmiyorum, daha doğrusu bazı yerlere sorduk, çelişkili rakamlar var, kimi yatırım başvurusunda bulunmuş ama toprağı işlememiş; kimi bağı satışa çıkarmış, bazılarının kredi geri ödemesi aksamış; kimi yatırım yapmamış filan, yani karşılığı yok.. Kısaca rakamlar tutarlı gelmedi, bunu da pandemi dönemi etkisine bağlıyoruz.
Benzer şeklde birşeyler yapılmaya çalışılıyor ancak 'organizasyon' ve 'yatırım mantığı' henüz istenilen düzeyde değil. Bunda bizim üreticinin de payı var, bir türlü yatırım yapma - ölçek verimliliği' kavramlarını oturtamıyor bazen.
Fakat toprak elimizin altından kayıyor, benden hatırlatması. -Ülkemiz, dünyada toprak rezervi EN FAZLA azalan yirmi ülkeden biri… - Gediz Ovası' nın bereketi kaçıyor, ilgililere özellikle çağrıda bulunuyorum: 'Stratejiniz nedir?'
Evet Gediz Ovası gibi yerlerde Havza Planlaması yapılıyor. Ancak bu stratejilerde Hükümet, yerel idareler, kamu kurumları temsilcileri, Sivil Toplum Kuruluşları, sorumluluk verilen işlerle ilgili görev alanlarına tahsis edilen alanlarda yetkililerin ‘performanslarını’ değerlendiriyor musunuz?
Bazı uyarılarda bulunalım.
Bir:
Siyasilerin söylemlerini yüzlerine vurun: Eskiden ne vaat edilip ne yapıldığını; geçmişte ne söylenip, bugün ne olduğuyla ilgili bir karşılaştırma yapamazsak, işler ilerlemez.
Yani su kaynaklarını koruma çalışmalarını, toprak kalitesine zarar verecek tehditleri 'objektif' değerlendirebildiniz mi?
Unutmayın yatırımlar iyi hesaplanıp, verimlilik, ürün değeri, gibi ‘sistematik olarak’ katma değeri yükseltecek sonuçlara odaklanırsanız; getirilecek önerilerin ‘kurumsal çerçevesindeki’ sorumlulukları daha net olarak ortaya çıkacaktır.
İki:
Toprak kalitesi ve sulama projelerine ilişkin projeler bir alt-yapı yatırımı olarak Devletin oldukça büyük harcama kalemini oluşturuyor. Bunun vergi ve halkın tasarrufları üzerinde bir karşılığı var. Bu nedenle, tarımsal işletme kavramına da açıklık getirmek lazım. Teşvikler, bir işletme yerine, sektörel kalite ve faaliyet verimliliği açısından birbirini besleyecek şekilde geliştirilmelidir.
Üç:
Ülkemizde sermaye birikimi az; ayrıca yatırım bilinci ve büyüklükleri henüz istenilen düzeyde gelişmedi. O halde, yerelde portföy yatırımcı güçbirliğini oluşturmak gerekiyor, diye düşünüyoruz. Biz buna Tarımda Paydaş Ekseni adını verdiğimiz; Devlet’in de sermaye katkısı vererek tarımsal üretim, finans ve pazarlama konularını içeren koordinatörlük-kontrolörlük müesseselerinin devreye girmesi olarak anlıyoruz...
Sosyal-sivil kurum kuruluşların yönetimleri buna henüz hazır olmayabilir; hatta özellikle üretici kesim işbirliklerine sıcak bakmıyor...
Ama bu konularda bilginiz kısıtlıysa, işin profesyonelleriyle bağlantı kurun. Portföy yatırımlarını geliştirin! Bu destekler, yalnız Gediz Havzasının toprağını değil; -Hatta sadece Manisa Gediz Havzası değil, Nehrin içinden geçtiği tüm iller-ilçeler için geçerli olarak söylüyoruz…-
Tarım stratejilerinden teknoparklara; bilgi sistemlerinden, çevre-imar ve enerji uyumluluğu tasarımlarına; risk analizlerinden, Araştırma Geliştirme çabalarına; Kırsal Kalkınma teşviklerinden, turizm master planlarına dek birçok konuda işbirlikleri yaygınlaştırılabilir.
Bunlar olursa, Gediz’in bereketi derken, insanların zekâsı, katma değeri, girişimcilik ile çalışkanlığından da söz ediyor olacağız.
Aksi halde Gediz' de betonlaşan apartmanları anlayan bir zihniyete teslim olacağız!