Yaz geldi. Pek çok insanın açık hava sosyal aktivitelerine katılacakları bir rahatlık mevsimidir bu günler.
Kimi tatil planlarını yapacak, bağa-bahçeye gidenler hasat zamanını elbirliğiyle ürününü kaldıracak;
Tarlalarında toprağın suyunu verecekler sabahın erken saatlerinden uyanacak, öğlen yemekleri toprak üstünde soğan-domates-salatalık iştahla yenecek…
Belki ters çevrili bir tenekenin içine kızağa oturtulmuş bir tavuğun yavaş-yavaş pişmesi beklenecek… -Manisalıların açık hava ziyafetlerinden tavuk-tandır böyle pişecek-
Yaylarda ev tamiratları ile kirazlıklar-meyvelikler arasında git-gel yapanlar akşamüstü serinliğiyle rahatlayacak;
Çalışanlar ise hafta sonunu kollayacaktır ve genellikle birçok kimse Türkiye’ nin deniz-kum-güneş üçlemesiyle tatil fikrini yan yana getirdikleri için sahillere gitme fırsatı arayacaktır.
Kültür turlarına katılacaklar ise zaten gidecekleri yerleri şimdiden kitaplardan-broşürlerden öğrenmişlerdir bile. Antalya Aspendos’tan Karadeniz turlarına; İstanbul’dan Harran diyarlarına uzanacaklardır.
Bazılarımız kimi ek işlerde ekmek parasını çıkarmak için daha çok çalışacak; geçici işler için de bugünler pek çok fırsat sağlar, tahta kasa çakanlar, taşımacılıkla ek gelir sağlamaya çalışanlar; pazara çıkanlar olacak…
Bazılarımız işadamı olacak, yeni iş açmak için arayışlarını sürdürecek. Yeni dükkânlar tutulacak…
İş adamları çoğalırken ne garip ki birçok işyeri çırak bile bulamayacak., hatta pek çoğu ellerindeki işgücünden dertli olacaktır; ‘sigorta ödüyorum, iş veriyorum ama verim alamıyorum,’ diyen çok kişi var.
-İnanın bir de böyle bir sorun var, ‘iş var ama eleman sıkıntısı da var’. Bu sıkıntı iş istikrarı olmayan işgücünden kaynaklanıyor; mesela sabah geç gelip işyerinde kahvaltı yapanlar mesaiye yarım saat sonra yoğunlaşacaklardır, kimileri akşamüstü bir yarım saat öncesinde işi bırakmaya çalışacaklardır... Kimi daha iyi bir iş için etrafına bakarken elindeki işin hakkını vermekten kaçınacaktır.-
Büyümeye çalışan şirketlerde de yeni sıkıntılar baş gösterecek: Yabancı dil bilen personel lazım; üretim kalitesini arttıracak yenilikler için araştırma yapmak lazım… Finansman lazım. Kaliteli işgücü lazım. Tedarikçilerle ve dağıtım kanallarıyla bağlantıları güçlendiren temsilciler lazım; işyerine sadık, güvenilir insan lazım…
Tüm bu sektörler için her zaman eleman açığı vardır.
Kısaca yeni iş planları için tam mevsimidir bu günler.
Ama yaz mevsimi daha çok eğlence günleriyle doludur.
Kimimiz dostlarımızla daha çok yarenlik etme fırsatı bulacağız. Bazılarımız her sene yaptığımız gibi yeni işler, evlilikler, dünyayı ve ülkeyi kurtaracak dahiyane fikirlerimizle parkta-açık hava kahvehanelerinde lak-lak’a devam edeceğiz…
Yine bugünler yurtdışına çıkma hevesi olanların heyecanlı hazırlıklarının sürdüğü mevsimlerdir.
Umre ve Hac yolculuğu heyecanı da doruktadır; Allah kabul etsin inşallah.
Gidenlere selam olsun…
Turizm seyahatleri de, bakmasını bilene aynı zamanda tarih içinde bir yolculuktur. Biliyorsunuz dünyayı gezmek görmek Rabbimizin bir öğüdüdür, önceki nesillerin yaptıklarını görmek içinse tarih ile özel bir bağ kurmak gerekir.
Ama dünyayı anlamaya çalışırken ülkemizin güzelliklerini gözden kaçırmayalım.
Çok gezen insanlara sorun, var mı böyle bir memleket başka bir yerde; bu doğa, bu toprak, bu kültür zenginliği başka bir yerde var mı?...
İnanın yok!
Eskiden ilkokullarda öğrencilere tatil kitapları önerilirdi. İçinde kısa hikâyeler, fıkralar, resimler, özlü sözler, yararlı bilgiler olurdu.
Ben memleketimi ilk o kitaplardaki resimlerde tanıdım; ama biraz romantikti, nehir kenarındaki çimenler, berrak su akıntısı içindeki balıklar, çiftlik evleri, kır yolu, küçük ama düzenli köy gravürleri, temiz ve bilge insanlar, meraklı ve terbiyeli çocuklar; aile geleneklerine saygılı iki-üç kuşağı bir arada gösteren kasaba hayatı…
Bu kitaplarda din-imanın para ile ölçülebilirliğine ait küçücük bir ize dahi rastlamazdınız…
Farklılıklarımızı kuşatan ama bizi bir arada tutan milli bir duyarlılığı hissederdiniz.
Özellikle kadınlar üzerinden baskılara kucak açan ideolojilerle desteklenen bir arsızlık yoktu, sosyal sevgi paylaşımı vardı…
Bir de spor vardı.
İnsanın kişilik gelişimini destekleyen, sosyal aktivitelerinde hem eğlence ve sorumluluk alanını duyumsatan, hem de takım ruhunu sarıp-sarmalayan bir kaynaşma hissedilirdi.
Gerçekten de küçük yaşlarda başlanılan bir spor aktivitesi nesillerin sağlıklı gelişimi açısından çok önemlidir.
Batı da, özellikle Almanya’da görürsünüz, en küçük kasabalarda dahi bir yüzme okulu vardır. Okullarda çocukların bir takım içinde yer almak için teşvik edildiklerini görürüsünüz.
Yine özellikle yaz kampları teşvik edilir Batıda; aileler bu gelişim süreçleri sonunda çocukları evlerine döndüklerinde onların daha da büyüdüklerini görürler.
Çünkü çocuklar kendi duygularını geliştirecekleri ve yaşıtlarıyla bir arada sorumluluk ve kişilik açısından gelişimlerini tartacakları bir serbestlik kazanmıştır bu spor kamlarında… Bir
Anne-babayı mutlu eden en önemli değişiklikler bunlar olmalı…
Neden bu konuya değindik?
Manisa’da yakında pek çok yerde spor kampları için duvar ilanları göze çarpacak- böyle olmalı: ‘Yüzme kurslarımız açılmıştır… Olimpik havuzda, Akademide…’
Yalnızca yüzme değil elbette, futbol var, basketbol var, var oğlu var.
Gençler, bu spor okullarına gidin!....(Bu arada sadece spor tesisi yapmak da olmaz, o çevrede spor kulüplerinin kurulmasının teşvik edilmesi lazım.)
Büyükler; ailelerimiz; okul-dernek yöneticilerimiz; mahallelerimizdeki olgun kişiler; muhtarlar; idari ve mülki amirlerimiz; spor kulüplerimiz; lütfen….
Hepbirliğiyle gençlerin bu spor kulüplerine gitmelerini teşvik edelim…
Bu spor okullarına katılan genç arkadaşlarımızın daha uzun seneler bu yolla sağlıklı gelişimlerini dikkatle izlemek gerekir. Buradan dünyaca ünlü sporcular da yetişebilir.
Ancak sporda madalya başarılarından daha da önemlisi, küçük yaşta kazanılan ‘zaman disiplini, takım ruhu, kişinin kendini aşması için çok çalışması’ gibi erdemlerin aşılanmasıdır.
Sporla uğraşan kişi şunu öğreniyor: ‘Sorunlar karşısında yılmayacaksın;
‘Ya sorunun bir parçasısın ya da çözümün…
‘Hep aynı şeyleri yaparsan aynı hedefe ulaşırsın…
‘Veya kıyıyı takip edersen açık denizlere ulaşamazsın…’
Gençler eğer bu gayreti çocuk yaşlarda öğrenmeye başlarsa hayata karşı daha mücadeleci ve olgun kişiler olacaklardır.
Spor, merak ve araştırmacı idealler kadar, namus-şeref gibi erdemli insanların oluşturduğu kültür alt-yapısının kurulmasında da çok etkilidir.
Yeter ki disiplin ve süreklilik sağlansın…
E o zaman….
‘Haydi gençler spor okullarına!’