Bu yıl maşallah yağmurlar yağdı, geçen dört beş yıl kurak geçmişti; bu iyi bir gelişme. Ancak dünyada genel olarak bir kuraklık riski var ve yakın bir zamanda suyun stratejik öneminin savaşlara neden olacağı söyleniyor…
Yağmur deyince tabii sadece suyun bereketini anlamayalım, bir de bu yağmurun afat gibi gökten boşalması var; yine son yıllarda gördüğümüz gibi selleri unutmayalım.
Eskiler böyle durumlar için sarnıç sistemini devreye sokmuşlar; en bilinen örnek İstanbul Yerebatan sarnıcı; hatta Dan Brown’ un son eseri Cehennem adlı kitabında, burada geçen bir gizem anlatılır.
Belki de geçmişin sarnıç sisteminin bir benzeri bugün yeraltı barajlarında uygulanabilir.
Bunları niye yazdık?
Önceki gün yerel haberlerde DSİ Genel Müdürü Kaya Yıldız’ ın yeraltı barajlarıyla ilgili bir açıklaması yer aldı. Buna göre ‘’Hedefimiz 2023 yılına kadar Ege Bölgesi’ ndeki bu üç ilimize (İzmir, Manisa, Uşak) 17 yeraltı suyu tesisi inşa etmekti. Bunlardan 12’ sini an itibariyle tamamladık. 2 Projemiz inşaat,3 projemiz de planlama aşamasında’’ açıklamasına dikkat çekmek isteriz…
Biz yeraltı barajlarıyla ilgili 2013 yılında yazılar yazmıştık; Manisa Şehir Yazıları kitabımızda bu fikirlerimize ilişkin makalemize yer verdik.
Şimdi bu yatırımların yapılması çok hoşumuza gidiyor.
Yeraltı barajları önemli bir konu; çünkü su toplama alanlarında yağmurun birikmesi kadar buharlaşmanın azaltılması da önemli; işte yeraltı barajları bu açıdan çok önemli; bu bir…
Yağmur toprağın içinden süzülerek toplandığı için kalitesi daha yüksek... Bu iki. (Bu konuyu biraz sonra açacağım.)
Üç maliyet hesabı:
Yer altı suyuna bir perde geriyorsunuz; -saklama koşulları da kayaç bilimi ile ilgili olduğundan uzmanlarının değerlendirmelerine göre tabii, uygun bir alansa- yerüstüne inşa edilen klasik barajlara oranla altıda bir oranında daha düşük maliyet gidiyormuş;
Eğer çıkış anında basınç ‘da iyi yüklenebilirse, büyük ihtimalle dağıtım istasyonlara ulaşım açısından enerji sarfiyatı da düşük olacaktır... Bu da dört!
Fikir güzel; ama bir sorun var, yer altı barajları daha çok İç Anadolu gibi, sert kaya oluşumlarında iyi sonuç veriyor ama burası Ege; pek görmeye alışık olmadığımız bir sistem bu. Yani bölgemizin coğrafi oluşumları risk ifade ediyor gibi; yani tabanı sağlamlaştıran hareketlilikler olabilir;
Depremlerden söz ediyoruz tabii…
Depremlerde kötü binalar ölüm getiriyor; ama dünya tarihi açısından depremlerin çok olumlu bir özelliği var; anlatalım:
500 milyon yıl önce, birdenbire gelişmiş hayvanların oluşumuna yol açan biyolojik Büyük Patlama oldu.
–Bundan önce, gezegen tarihimizin % 99.9 zeki yaşam formları yoktu!- Bu patlama öyle bir tektonik hareketliliğe yol açmış ki karbon bileşikleri, karbon ve oksijen olarak daha yoğun bir şekilde ayrılmış…
Bu oksijenle çok sayıda hücre gelişmiş-büyümüş.
Bunları neden anlatıyoruz: Kayaların suyu koruma özelliği başka hiçbirşeye benzemediğini vurgulamak için; kayaç boşluklarındaki su depolarının doğal korunma yönteminin en güzel saklanma koşullarını bize gösterdiği için…
Böyle doğal su vahalarının oluşturulması sağlık ve medeniyetin gelişiminde insanoğluna önemli yararları olduğu için…
Şimdi birçok ülke bu veriler ışığında yer altı barajları kurmak için çalışıyor.
Uygun kaya yapılarının ve yer altı su kaynaklarının sarnıç’lara dönüştürülmesi müthiş bir fikir bence!
Aynı şekilde Brezilya, Japonya, hatta hatta bazı Ortadoğu ülkeleri de bu yönteme sarılmış; özellikle Brezilya’ nın Pernambuco eyaletinde 1990’lı yıllarda beş yüz adet yer altı barajı inşa edilmiş!
Neden ‘normal baraj’ yapmıyorlar diye sorabiliriz… Uzmanların dediğine göre sulama ve içme suyu barajları fiziki alan olarak çok geniş yer tutuyor; ekonomik ömürleri 40-50 yıl arasında. Bizim gibi yaz aylarını çok sıcak geçiren bölgelerde daha da fazla olmak üzere barajlarda buharlaşma çok yüksek…
Buharlaşma yüksek olunca bu kez suda tuz oranı önemli ölçüde artıyor. Tuzlanmaya karşı bulunan çözüm ne biliyor musunuz? Toprağın en az iki yıl bekletilerek yeni yağmurlarla yıkanması.
Ama yağmur azalırsa ve mevsimler ileride kuraklığa dönüşürse ne olacak…
Şimdi bazılarımız ‘neyse ki bizde su sıkıntısı yok,’ diyebilir.
Acaba?...
Bugün su sıkıntısı tehlikesi yoksa sorarım size, neden yeraltı suları azalıyor. Ürün çeşitliliğinden vadi-havza-delta oluşumlarındaki kirlilik kontrolüne; doğal hayatın korunmasından ekolojik sistem döngüsüne; su dağıtım tekniklerinin projeksiyonlarından şehirleşmeye; atık suların emilmesinden drenaj sularının değerlendirilmesine kadar uzanır gider iş!…
Yani tahmin edildiğinin aksine su miktarında da söylendiği gibi çok da zengin olduğumuz söylenemez; elli yılda sulak alanların yarısının yok olduğunu düşünürseniz, aslında durum dehşet vericidir!
Kuran’ı kerim, Mülk Suresi, 30.ayette de dikkat çekilir:
‘’De ki: Haber verin; eğer suyunuz yerin dibine göçüverecek olsa, bu durumda kim size bir akarsu kaynağı getirebilir?’’
Bu şiddetli bir uyarıdır.
Bu nedenle su kaynaklarını korumak ve tüketimde rasyonel davranmak zorundayız.
Az önce su miktarı az, bir de tuzluluk riski var, demiştik.
Baraj suyu ile sulamanın bir yan etkisi olarak, beklenenin aksine, toprağın tuzlanması riski artıyor, demiştik. Bundan toprağı sulama yönteminin de etkisi büyük.
Bugün tarımda hâlâ ‘vahşi sulama’ yaygın;
Komik bir tabir ama Salma sulama için böyle deniliyor; yani, su, arazi üzerinde rastgele sulamaya bırakılıyor; teorik olarak suyun toprak üzerinde bir tabaka biçiminde kaplayacağı öngörülür ancak bu koşul genel olarak gerçekleşmez…
Neden?
Çünkü su eğim doğrultusunda ilerleyeceğinden, büyük ihmalle dengesiz bir su dağıtım olur.
İşte bu yöntem tarımsal sulamanın yüzde seksenden fazlasını kapsıyor.
Gelelim suyun depolanması ve korunmasındaki yer altı barajları meselesine;
Biz bu yöntemin daha çok tarım alanları ya da vadi-havzaları besleyecek bir eylem planı olarak ele alınması taraftarıyız.
Birincisi;
Bölgemizin yer altı coğrafyasının taban kuşakları iyi incelenerek, yumuşak toprağa en yakın ‘su deposu’ olarak kullanılabilir alanların tespiti yapılmalıdır; bu yolla kayaç yapılarında boşluklar açılarak suyun daha derine süzülmesinin önü alınıp toplanabilir…
Ardından dağlarda çevirme hendekleri ve tahliye kanallarına ara basınç istasyonları kurularak suyun akışkan biçimde aktarılması sağlanırsa, ya da;
Yeşillendirilme kuşaklarında, daha yeni fidan dikimi yapılırken, akıtıcı teraslar kanalıyla, ovaya ulaşmadan ve yeraltı sularıyla karışmadan şimdiden yamaç ve eteklere su birikim odaklama yuvaları ve göletlere pay ayrılırsa;
Acil durumlarda devreye girecek, su depoları açılabilir.
Bunlar için yöreye uygun ve tarihteki sarnıç yapım tekniklerinden de yararlanılabilir.
Sözün özü; yeraltı barajları için yatırımlar önemli, hatta ek olarak nüfus ve coğrafi şartlar dikkate alınarak sarnıç sistemleri için de ciddi bir hazırlık yapılmalıdır.