İstila sözünün biraz ağır ve abartılı olduğunu düşünebilirsiniz. Ama bu söz Türkiye’nin dünyaca ünlü tarihçisi Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya ait.
Ünlü tarihçi İzmir için kaygılarını şu cümlelerle anlatıyor:
“1963’ten beri tanıdığım bir kenttir İzmir. O tarihte, bilhassa sıcakların bittiği eylül ayında tadına doyulmaz bir şehir olurdu.
Bu hal epey zaman devam etti. Derken imar çılgınlığı etrafı sardı. Bu güzellik milleti çekmez mi? İstanbul halkının emlak çılgınlığı İzmir ve havalisini sardı. “Ne istersen verelim kardeşim” havasıyla köy evlerine milyonlar veren çılgınlar geldi. Bazıları daha şaşkın. Adam Torbalı’ya yerleşiyor, inek bakma hayaliyle geliyor. Peki, iki inek ve tavuklarını getir, hayalini tatmin et. Hayır efendim, iki-üç dönüm yeri betonla kaplıyor, fenni ahır yapıyor, ineklere ya bakıyor ya da bakamıyor; hatta bazıları hiç başlamıyor.
Ekili toprakla beton İzmir’in kırsalında mücadele halinde. Bazıları abuk sabuk fabrikalarıyla gelmeye kalkıyorlar. İzmir’in ne olduğunu anlamadıkları açık. Yerli halk bu gelenlerden haklı olarak hiç memnun değil. Şehirde alışılmamış bir pahalılık başladı. Civardaki tatlı kasabalar beton ormanına dönüştü.Tedbir alınmıyor, hatta teşvik ediliyor.
Zavallı İzmir, yeşil Türkiye’nin tek umuduydun, bakalım bu istilayı nasıl atlatacaksın?”
***
Dün, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in 2021 yılı değerlendirme toplantısı vardı. Egeli Gazete ekibi olarak olarak biz de oradaydık. Soyer’i dinlerken aklıma Prof. İlber Ortaylı’nın söyledikleri geldi.
Başkan Soyer Türkiye’yi cittaslow (sakin şehir) kavramıyla tanıştıran bir yönetici. Seferihisar’dan sonra İzmir’i de dünyanın ilk cittaslow metropol şehri yapmayı başardı.
Ama bu karar “İzmir’in istilası” kaygılarına yol açan rant ve devasa betonlaşma baskısının önüne geçebilecek mi?
Bu kaygıların Çeşme ve İnciraltı’nın imara açılması gibi çok somut gerekçeleri var.
Çeşme için “acil” olarak hazırlanan Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi planları gündemde.
İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi 16 bin 624 hektar. Çeşme Yarımadası’nın tüm alanı 30 bin hektar. Yani Yarımada’nın yüzde 55’inin imarı değişecek.
Bu planların yapılacağı bölgede nelerin olduğuna bakılınca durumun vahameti çok daha iyi anlaşılıyor.
Çeşme’de aceleyle hayata geçirilmesi düşünülen gelişim bölgesi 5250 hektarı orman alanları üzerinde. Üstelik bu orman alanları; içinde nadir ve endemik türler barındıran, kendine has yaban hayatı ve habitatlar oluşmuş uluslararası öneme haiz doğal ve bakir, korunması gereken alanlar.
2 bin hektarı deniz yüzeyinde.
600 hektarı mera alanı.
783 bin metrekaresi tarım alanı ve zeytinlik.
3400 dekarı dikili tarım arazisi, yaklaşık 4400 dekarı mutlak tarım arazisi, 7900 dekarı da marjinal tarım arazisi.
2157 hektarı nitelikli doğa koruma alanı, 1432 hektarı sürdürülebilir koruma alanı. Üstelik bu alanlar bir yıl önce birinci derece sit iken, yapılan değişiklikle dereceleri düşürüldü.
Planlara dahil edilen kıyı uzunluğu da tam 47 kilometre.
Kamu kullanımına açık ve devlete ait olan kıyıların ve hatta tapuda kaydı olmayan deniz alanlarının turizm amaçlı bölge ilan edilmesi ve hatta özel kullanıma tahsis edilmesi söz konusu.
Anayasaya aykırı olan bu durum kamusal alanların İzmir halkı tarafından kullanılamaması sonucunu da doğuracak.
Projenin içeriği ve hitap edeceği ‘üst düzey gelir grubuna’ yönelik bilgilendirmeler değerlendirildiğinde; İzmir halkının buradan yararlanamayacağı ne yazık ki açık bir gerçek.
Yarımadanın önemli bir bölümünü yapılaşmaya açacak böyle bir proje, İzmir’i kısa sürede çok büyük bir nüfus yoğunluğu ile karşı karşıya bırakacak.
Yarımada tamamen yapılaşma baskısı altında kalacak, yaşanan olağanüstü nüfus artışı kent kimliği ve kent kültürünü etkileyecek.
Bu proje için Çeşme’de sit dereceleri değiştirilerek koruma kalkanları da yok edildi.
***
İnciraltı’nda da benzer bir durum var.
İzmir’in kent içinde kalan en gözde alanlarından biri olan İnciraltı için imar çalışmalarının başlaması arsa spekülatörlerinin de iştihanı kabarttı.
İzmir İl Toprak Kurulu’nun 2020 yılı Eylül ayında İnciraltı için “tarım dışı planlama yapılabilir” kararı aldı.
Ancak Tarım ve Orman Bakanlığı aradan 15 ay geçmesine rağmen kararı onaylamadı. Yaşanan belirsizlik durumunun uzaması spekilatörlerin işe yaradı.
Bazı kişi ya da şirketlerin İnciraltı ve Bahçelerarası’nda toprak sahiplerine gelerek “Kat Karşılığı Sözleşme “ yapma talebinde bulunarak ucuza arazi topladığı belirtildi.
Kentin her yerinde bu tür rant ve betonlaşma baskıları İlber Ortaylı’nın ifadesiyle “istila” seviyesinde.
***
Başkan Soyer Çeşme ve İnciraltı projeleriyle ilgili sorulara yanıt vererek şunları söyledi: “Bu iki konuya ne kadar hassasiyet gösterdiğimizi hükümet, tüm devlet kurumları biliyor. Şu ana kadar ön yargı taşımadan önümüze gelen her projeyi dinlediğimizi biliyorlar. Sayın Bakan İzmir’e birkaç defa geldi. Çeşme ile ilgili projeleri dinledik, kaygılarımızı aktardık. Bugün itibariyle sonlanmış bir proje yok. Bizim önümüze gelen bir şey yok. Biz bunlarla ilgili hassasiyetlerimizi dile getirdik, getirmeye de devam edeceğiz. Göreve geldiğimiz günden beri hep ifade ettik. Bizim asli görevimizin bu kentin doğasını korumak olduğunu söyledik. Bunu söylemeye devam edeceğiz. Bu kentteki insanların gelir düzeyini artıracak her projeye varız. Ama bu kentin doğasına zarar verecek kalkınmaları kabul etmiyoruz”
“Beton istilasına” karşı İzmir’in kaderini bu sözlerin gereğinin yapılması belirleyecek.