Merkez bankası son ppk toplantısında piyasanın tahminleri dışında faizde 200 baz puan indirime giderek%16 seviyesine getirdi. Bu durum ekonomik aktörler tarafından olumlu karşılanmadı. Eğer merkez bankası karşılıksız faiz indirmeye devam ederse yıl sonu dolar kuru 10 TL nin üstüne çıkması uzun sürmeyecek.


Döviz kurlarındaki ani dalgalanma birçok sektörü olumsuz etkilemektedir. Birçok sektör fiyatlama yapmakta zorlanmakta, zamlar adeta yağmur gibi gelmektedir. Başta petrol, doğalgaz, elektrik gibi birçok emtiaya gelen zamlar tüm ürünlerin etiketlerine yansımaktadır. Alınan karar bize hükümetin enflasyonu(hayat pahalılığını)  değil büyümeye öncelik verdiğini fakat bu büyümenin refah getirmediğini göstermektedir.


Türkiye mevcut durumda ihracatta tarihi  rekorlar kırmakta, dünya ekonomisi içinde aldığı pay %1 e ulaşmış durumda. Akıllara gelen ilk soru ihracat bu kadar artmasına rağmen dolar kuru neden yükseliyor ve alım gücü sürekli neden düşüyor. Hükümetin attığı yüksek kur politikasında akıllara ilk olarak rekabetçi kur uygulaması geldi. Türkiye’de kurlar yüksek olacak yatırımcı bize gelecek, daha çok istihdam daha çok ihracat yapacağız düşüncesi oluştu.


Ancak şunu göz ardı ettik Türkiye’nin yaptığı ihracatın büyük bir çoğunluğunu geleneksel mal ve ürünler oluşturmakta. Bunun anlamı bizim sattığımız ürünlerin aynısını Tayland’da, Kamboçya’da üretmekte. Bu ülkelerle rekabete girmek asgari ücreti Çin’den bile aşağıda tutmak anlamına gelmektedir. Geleneksel mal ve ürünlerde rekabete girmek Afrika ve diğer gelişmekte olan ülkelerle yarışmak anlamına gelmektedir. Ücretlerin o kadar düşük hale gelmesi Çinli üretici firmaların bile Türkiye’yi üretim üssü olarak görmesine neden oldu. Rekabetçi kur teknolojik katma değeri yüksek mal ve hizmetlerde fayda sağlar. Refah artışını böyle sağlar. Yoksa ihracat artışı sadece ucuz işçilik için yabancı yatırımcının Türkiye’ye gelmesi anlamına gelir.