Ticaret herkesin yapamayacağı bir şey. Esnaf olmak açıkgözlülük ya da cingözlük değil. Sadece ağzı güzel laf yapan insanların da dolduracağı bir alan olmamalıdır. Ticaret esasen Ahilik kavramının içerisinde belli kural ve düzen ile karşılıklı alışveriş demektir bir nevi.
Sadece para kazanmaya yönelik yapıldığı zaman içerisinde ahlak ve adalet barındırmadığı için şirazesi ve hamuru ahilik kavramı ile yoğrulan insanların parayı ikinci sıraya aldığı güven esasına dayandırdığı yaşam kaygısı.
Günde 5 vakitte 40 defa Fatiha suresini okuyup, “(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” ( Fatiha-5) ve yine Hûd Suresi 6. Ayette Cenabı Allah şöyle buyuruyor, “Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’ın üzerine olmasın. Allah onların halen bulunduğu yeri de emanet olarak konulacağı yeri de bilir; hepsi apaçık kitapta vardır.”
Şimdi bu kadar delil varken yaptığımız ticareti neden kapitalistler gibi sadece ve sadece paraya ve maddeye endeksliyoruz. Daha çok para kazanalım en çok parayı biz kazanalım hırsı yaptığımız her şeyi mubah hale getiriyor.
Ramazan ayındayız. Çocukluğum, gençliğim Karaköy’de geçti. Halen de oradayım. İnsanın ilk gözünü açtığı yer anıları farklı bir yerlerde nefes almasına fırsat vermiyor. Yaşanmışlıklar çok önemli. Gebze istisna. Orası Karaköy haricinde nefes alabildiğim ender yerlerden. Şimdi konuyu dağıtmadan ana mevzuya dönelim.
Ramazan geldiğinde Karaköy İzmir Caddesi üzerinde ki bütün yemekli işletmeler tadilata girerdi. Ya da camlarını komple paketleme kâğıtlarıyla bantlar içeride yemek servisi açtığı müşterilerinin oruç tutanlar tarafından görünmesini istemez oruca ve Ramazana hürmet edilirdi.
Bu zamanla ortadan kalktı. Önceleri tadilat olayları askıya alındı. Sonra camlara yapıştırılan paketleme kâğıtları konmamaya başlandı. Sonraları da normal gündelik hayat gibi sanki hiç Ramazan gelmemişçesine serbest bir ortam da adeta oruç tutanlar tutmayanlara saygı ve anlayış göstermek zorunda olduğu bir zamana gelmiş bulunduk.
Buraya kadar diyeceğim hiçbir şey yok. Herkesin kendi hür tercihi. Dervişin fikri ne ise zikri de odur misali oldu işler. Gönlünde beyninde evinde hanesinde Ramazan’dan nasiplenemeyenlerden Ramazan ve Oruç hassasiyeti beklemek biraz abesle iştigal olur.
Ancak böyle işletmelerin sadece kapitalist mantıkla dükkânlarının her zaman ki gibi rutin işlerini devam ettirirken bir de üstüne mütedeyyin kesimin yani oruç tutan insanların iftar sofralarına göz dikmelerinedir isyanım.
Çeşit çeşit iftar menüleri sorsan oruç var mı diye dükkânında yok. Serbest piyasa ekonomisi der hizmet sektöründeyiz der, der oğlu der. Hele hele Alkollü mekânların otellerin de Ramazan’ı ganimet gibi görüp afilli afilli iftar menüleri Ramazan programları yapmaları hazırlamaları ve Oruçlu cenahın da bu mekanları tıklım tıklım doldurmaları kahrediyor beni.
Müslüman uyanık olmalı. Senin Ramazan’ına Orucuna saygısı olmayanların hazırladığı sofralara parası ücreti ne olursa olsan isterse bedava olsun oturamaz, oturmamalı.
Önce inancımıza saygımız olacak. Ramazan’a savaş açarcasına gündüz cayır cayır mekânında hizmet verenlerin iftar saati Oruçlu avlama oyunlarına bir Müslüman gelmemeli. O mekânları protesto etmeli.
Ramazan paraya para katılma ayı değildir.
Ramazan açın, garibin, muhtacın halinden anlama ayıdır.
Kalbinizi duyabildiğiniz bir ay olsun.
Selam, Dua ve Muhabbetle.