Fetöcülerin basın üzerindeki baskısını en üst seviyeye yükselttiği yıllardı.

Muhalif gazeteciler sudan sebeplerle Silivri Cezaevi’ne gönderiliyordu.

İstanbul ve Ankara’daki gazeteci cemiyetleri suskun kalmayı tercih etmişti.

Ama dönemin İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı sesini yükseltti.

Sesini yükseltmekle kalmadı. İzmirli gazetecileri örgütledi. Neredeyse her hafta Silivri Cezaevi’ne İzmir’den gazetecileri taşıyan otobüsler kalktı.

İzmirli gazeteciler basın özgürlüğünü Silivri cezaevi önünde büyük bir kararlıkla haykırdı.

Bu ateş zamanla tüm Türkiye’yi sardı. Diğer kentlerindeki gazeteci örgütlerinin de harekete geçmesi sağlandı.

Tüm Türkiye’yi bu konuda harekete geçiren o isim Atila Sertel’di.

***

Atila Sertel, Egeli Gazete’de yayınlanan röportajında; “Belediye başkanlarının basın üzerinde sansürü var. Gazeteler reklam ve ilan alabilmek için belediye başkanlarını eleştiremez noktada.

Bu Erzurum’da öyle de İzmir’de farklı değil. Her yerde aşağı yukarı aynı tablo var. Tüm partilerin belediye başkanlarında var baskı.

Eleştiren basın kuruluşlarına ilan vermeyerek ceza kesiyorlar. Bunu ne yazık ki benim partimin belediye başkanları da yapıyor” dedi.

Bu sözler iki dönem Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanlığı ve iki dönem de İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yapmış, basın özgürlüğü için büyük riskleri göze almış ve Türkiye çapında sembol olmuş birine ait.

O yüzden kimse göz ardı edemez, etmemeli.

Aslında Sertel’in dile getirildiği konuların kapalı kapılar ardında, arkadaş sohbetlerinde çok uzun süredir konuşulduğu sır değil.

Son 10 yılda belediye başkanlarının siyasi rakiplerini yıpratmak için gazete ya da televizyon kurdurması olağan hale geldi.

Daha önce hiç gazetecilik yapmamış kimselerin bu desteklerle kurdukları işletmelerde gazeteci-yazar olmasına yüksek sesle kimse itiraz etmedi. Üstelik bırakın gazetecilik eğitimini, ortaokul mezunu bile olma şartı bile aranmadı.

Ayrıca gazetecilerin adının şantaj, tehdit gibi kelimelerle yan yana gelmesi de kimseyi rahatsız etmedi.

***

Ne yazık ki gazetecilik örgütleri bu gidişat karşısında sessiz kalmayı tercih etti.

Pek çoğu ile beraber gazetecilik yaptığım basın danışmanı arkadaşlarımız da yeterli tepkiyi en azından sesli olarak koymadı, koyamadı.

İş o yüzden CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel’in kendi partisinin belediye başkanlarını karşısına alma pahasına yaptığı bu açıklamalar çok önemli.

Sertel’in açıklamalarıyla bu konuda adeta “pandoranın kutusu” açıldı.

Bu konudaki belgelerin de ortaya çıkmayacağını kimse düşünmesin.

Gerçeklerin eninde sonunda “ortaya çıkma ve kamuoyuna açıklanma” gibi bir özelliği var.